Gazetecinin biri feminist görüşleriyle tanınan bir bayanla reportaj yapıyor.Kadın 43 yaşında ve ilk bebeğine hamile.Eski görüşlerini öne sürerek kadını sıkıştırmaya çalışıyor gazeteci ve şöyle soruyor:”Kafası çalışan bir kadın evde oturup çocuk bakmaktan daha önemli işler yapabilir” diyordunuz ama şimdi hamilesiniz? Kadın:”Ama
Tanrıya şükür , çok geç olmadan aklım başıma geldi,beni iyi dinle genç adam .Sakın düşüncelerimden vazgeçtiğimi sanma.Dün istediğim her şeyi bu günde istiyorum…Yalnız bu gün bir şeyin farkına vardım;her şeye bir anda sahip olunmuyor…Şu an istediğim ve ihtiyacım olan şey…Çocuğumu doğurmak ve onunla birlikte olmak”
2.Her tavsiyeyi uygulamaya kalkışmayın ,kendi ihtiyacınıza ve tarzınıza uygun olanı seçin
Hiçbir aile bir diğerine tamamen benzemez.Onun için aileler okudukları veya dinledikleri önerileri kendi şartlarına uyarlamak zorundadırlar.
3.Her şeyin mükemmel olmasını ve hemen sonuç almayı beklemeyin.
Bir kurumu geliştirmek ,bir ailenin yapısını değiştirmek ,yeni alışkanlıklar,değerler ve kişilik kazandırmak… bir gecede olacak şey değildir.
Kendimizi bir bahçıvan olarak görerek ,tohum eken,onu sulayan ve çiçek açmasını bekleyen,sabırla bekleyen,başarmak için uğraşan ve en önemlisi yavaş da olsa gerçekleşen her değişiklik için sevinen bir bahçıvan.
Sabırlı olun.Olabildiğinizce tutarlı olun.Hoşgörünüzü kaybetmeyin.İleride daha az yorulacağınızı unutmayın.Denemeye ve sonucunu göreceğinin o anı beklemeye devam edin.Zaman zaman kendinizi kötü hissettiğinizde, daha önce aldığınız olumlu sonuçları aklınıza getirerek kendinizi motive edin.
Bütün bir fili bir kerede yiyip biteremezsin ,ama her defasında bir parça yiyerek bir gün onu bitirebilirsin.Dolayısıyla sorunlara toplu değil tek tek yaklaşmalıyız.Yani “bir kerede bir parça”
ADIM 1: TEMEL ATMA: Bir Aile Hukuku
Kanunları olmayan bir ülkede anarşi oluşur.İçinde yaşadığımız dünya ailemizde görmeye alışık olmadığımız karmaşa,tehlike ve kötülüklerle doludur.
Hukuk sistemi yalnızca haklarımızı ,sahip olduklarımızı ve bizi korumakla kalmaz aynı zamanda da içinde kendimizi rahatça ifade edip geliştirebileceğimiz güvenli ve tutarlı bir ortam sağlar.Sınırlarımız bizim daha özgür olmamıza sebep olur,sınırların ve özgürlüğün olmadığı yerde anarşi vardır.
Çocuklar içinde yaşadıkları çevrede ve aile içinde güven hissetmek zorundadırlar.Eğer aile bu güven hissini sağlayacak sınırları çocuklarımıza öğretmezse,çocuklar sınırsızlık yüzünden hayatlarının bir anlamı olmadığı duygusuna kapılıp değişik arayışlara yönelebilirler.
İyi bir ilke karşıtıyla dengelenmediği zaman kötü bir ilkeye dönüşür. Çocukların büyümeleri ve kendilerini bulabilmeleri için sınırlara ve düzene ihtiyaç duyarlar.
Çocukları isyankar ,ailesine yabancılaşmış ya da toplum dışı kalmış ailelerin çoğu onları ya çok sıkı ve acımasız sınırlarla ya da tamamen sınırsız yetiştirdikleri için kaybetmişlerdir.Sınırlar olmaksızın yetiştirilen çocuklar ihtiyaç duydukları sevgi ve güveni bulabilmek için garip davranışlara yönelirler.Öte yandan çok sert ve katı kurallarla büyüyenler içinse bağımsızlıklarını elde etmenin tek yolu aileye isyan etmektir.
Özellikle her iki ebeveynin de çalışması ,okula gitmesi veya tek ebeveyn olmak gibi durumlarda işler daha da zorlaşır.Çünkü daha fazla çalışır daha fazla yoruluruz.Bir yandan çocuklarımızı ne kadar sevdiğimizi düşünürken ,bir yandan da gizli gizli çocuklarımızla birlikte olmak yerine daha kolay olduğu için evin dışında çalışıyor olmayı tercih ettiğimiz için suçluluk duyarız.
Aile demokrasiyle yönetilmez.Ebeveynlerle çocukların eşit ve “aynı” olması ,gereğinden fazla esnek bir ebeveynliğe neden olacağı için aileye zarar verebilir.Ebeveynler çocuklarından sorumludurlar ve onları korumak zorundadırlar.Çocukların rehber ilkelere ve sınırlamalara ihtiyaçları vardır.Çocukların bu kuralların belirlenmesinde katkıda bulunma ve kuralların nedenlerinin açıklanmasını isteme hakları vardır ama aile içinde “bir kişi bir oy” ilkesi geçerli olamaz.Çocuklar bir gün anne baba olacaklar ve kendi çocuklarına karşı aynı sorumluluğu duyacaklardır ,ama bu gün onlar bu ailenin çocuklarıdır ve kurallara uyan ve söz dinleyen taraf olmalıdırlar.Bu yönetim sistemi olarak demokrasi yerine “sevecen diktatörlük” ya da “şefkatli krallık” olması daha doğrudur.(devam edecek…)