Bu Vatan, Bu Millet, Bu Ümmet Nereye Götürülmek İsteniyor?
“2002’den beri “Dinler Arası Diyalog”, “Medeniyetler Arası İttifak” gibi saçmalıklarla ülkemizde gayri Müslimlere büyük kolaylıklar sağlanmış, Trabzon’daki Sümela Manastırı , Van’daki Akdamar Kilisesi gibi tarihi mekanlar, neden olduğu bilinmeksizin, ayine açılmış, yetmemiş İzmir Alaçatıda bulunan Pazaryeri camiinde hükümetten alınan özel izinle patrik Bartholomeus’un öncülüğünde ayin yapılmış, yetmemiş patriğe eküm eniklik unvanı verilmiş, yetmemiş ‘hoş görü’ adı altında Hıristiyan ve Musevilerin yaşamadıkları Antalya’mızda “Belek Dinler Bahçesi” adı altında Cami, Kilise ve Sinagog’tan müteşekkil bir kompleks kurulmuştur.
Karadeniz Sahil Yolu, Bolu Tüneli, gibi neredeyse yarım asırlık projelerin tamamlanmasıyla halk sarhoş edilmiştir. Sultan 2.Abdülhamit’in çizdirdiği proje genişletilerek adına “Kanal İstanbul” denilmiş, “Tükiye Hazır Hedef 2023” sloganlarıyla girilen 2011 seçimlerinde muhalefetin, muhalefetsizliği yüzünden AKP yeniden iktidar olmayı başarmış, bu kez de DTP’lilerin önayak olmalarıyla Diyarbakır merkezli bir Kürt devleti kurulması çalışmalarına hız verilmiş, tek taraflı özerklik ilan edilmiştir. Bunlar yetmezmiş gibi her gün gelen şehit haberleriyle halk neye uğradığını şaşırmıştır. Bazı kanalların “İddiaya göre” diye verdikleri haberlerle halk ordusundan, askerinden, çavuşundan, subayından, albayından, yarbayından, generalinden şüphelenir hale gelmiş, neticede Genel Kurmay Başkanı dahil üç kuvvet komutanı istifa etmek zorunda kalmıştır…
Bir tarafta kendi ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar var, diğer tarafta da ağırlıklı olarak Müslüman ülkelerin başına örülmek istenen çoraplar. Irak, Mısır, Pakistan, Afganistan, Çeçenistan, Doğu Türkistan, Tunus, İran, Libya ve son dönemlerde Suriye üzerinde gezinen karabulutları her gün haberlerde ve gazetelerde görüyoruz, okuyoruz.
Bir düşünün! Dünyanın değişik bölgelerinde, nice yavrular henüz hayata gelir gelmez yetim ve öksüz kalıyorlar. Analarını, babalarını görmeden büyüyorlar. Bizler kendi sıcak yuvalarımızda aile saadeti içerisinde yaşıyoruz. Ya bizde hiç annemizi, babamızı görmeseydik nasıl olurduk? Kendimizi nasıl hissederdik? Soframıza gelen yemeklere burun bükerken, bir lokma ekmeğe muhtaç olsaydık neler hissederdik? Dolaplarımız lebalep elbiselerle dolu, hangisini giysek diye düşünürken, bir kat urbaya muhtaç olsaydık halimiz nice olurdu?
Yağmurdan korunmak için şemsiyelerimizi açıp ta yürüyoruz, ya başımıza bombalar yağsaydı, asit yağmurlarının altında kalsaydık ne yapardık? Oyun oynamak için sokağa çıkan yavrumuz tankların devasa paletleri altında ezilseydi hangi duygular içerisinde olurduk? Beyazlar içinde kocasının evine gitmeyi hayal eden kızımızı kaçırıp, ırzına geçselerdi neler hissederdik?
Evinin ihtiyaçlarını almak için pazara giden babamız kurşuna dizilseydi, acaba metanetimizi koruyabilir miydik? Komşusundan bir bardak şeker istemek için dışarı çıkan annemiz, azgın köpeklere yem edilseydi, yine gülebilir miydik?”
Bu ifadeler; Almanya mektubu yazan kardeşimiz Yusuf Akkaya’nın bir makalesinden aynen alınmıştır.
Bazen bir kelime bin kelimeye, bir makale bin esere bedeldir. Aynı düşünce ve fikir ekseninde yıllardan beri yazıyor, feryat ediyoruz. Osmanlının son kalesi Cennet Vatan, son millet, ümmet, mübarek emanetler, mukaddes değerler nereye götürülmek isteniyor?
Son yıllarda perdeler iyice aralandı, tabular yıkıldı, gizlenen gerçekler teker teker meydana çıkıyor. Yalan söyleyen tarihin yalanları gün ışığında, gerçekler meydanda..
Son çıkarılan vakıflar kanunu ve jest olarak kabul edilen azınlık mallarının iadesine ilişkin kararnameyi görünce Türkiye’de asıl ne oluyor sorusu aklıma takıldı.
“Kararnameyle; 162 azınlık cemaatinin askıda olan tüm malları ile tarihi mezarlıkların iade edilmesi ve üçüncü kişilere geçen mülkler için tazminat ödenmesi yolu açıldı. Azınlık malları için tazminat hakkı ilk kez getirildi.Devlet bütçesinden milyarlar ödenmeye başladı.
Türkiye’de; cemaati olmayan hemen her yerde açılan kilise evleri, onarılan kiliseler, âyin izinleri son yılların dikkat çeken uygulamalarıdır.
Dinler arası diyalog adıyla İbrahim-i Din olarak Yeni Din kabul edilmiştir. Üç din mabedini içeren ortak mabed inşaları sürüyor.
İslam’ın temeli olan kelime-şahadette yer alan Muhammed’in Allah’ın kulu ve resulü olduğu cümlesini çıkararak sadece şehadet ederim ki Allah birdir cümlesini yeterli gören Yeni Dinciler, Anadolu’yu Yahudi ve Hıristiyanlara yeniden verme de sakınca görmüyorlar.”
“Devletin dışındaki yerli-yabancı Banka ve Şahısların Merkez Bankamızdaki hisseleri % 45, Devletin hissesi ise % 55…Milliyet’te bir Haber yayınlandı: “Merkez’de kâr payı gerginliği: Hissedarlarına kâr payı vermediği için tepki çeken Merkez Bankası’nın (MB) .. genel kurul toplantısının gergin geçmesi bekleniyor.” denilen haberde bu hissedarların Banka Yönetimine İbra vermeyecekleri belirtiliyor.İbra vermeyecek bu hissedarların kimler olduğu açıklanmıyor. Haberin tamamında bu ortakların isimleri de yok. Halbuki Merkez Bankası hisseleri isme yazılı olduğu ve Milliyet haberi bunlardan aldığına göre bu kişileri biliyor, ama açıklayamıyor.
Aynen bu güne kadar Devletin de bunları açıklamadığı gibi.. Zira, bunlar Türkiye’yi 1930’lardan bu yana yöneten yabancılar ve yerli iştirakçileri. Yerli ortakların çoğunun gayri Müslim olmaları kuvvetle muhtemel.Devletin Ana damarı olan Merkez Bankasında 1931 den 1970 kadar Devletin % 15, Devlet dışındakilerin % 85 hissesi vardı. 1970 de Kenan Evren Devletin hissesini % 51 e çıkardı. 2002 de de Ak Parti bu hisseyi %55 e çıkardı.Bu hissedarların Ak Parti Yönetiminde Bankaya söz geçirememeleri bir yana, Banka şu anda onlara kâr da vermiyor. Bu sebeple de huysuzlaşıyorlar, Banka yönetimini,dolayısıyla Hükümeti Milliyet yoluyla tehdit ediyorlar. Milliyet’in bu haberde ibra vermeyecek ortakları açıklamaması da bundan. Aslına bakarsanız ibra vermeyeceklerini söyleyen ortakları Milliyet açıklayamaz.”
“Bir yanda Alevi, Sol, Ulusalcı, Laikçi vs kesim; bir yanda da Sünni kökenli, İslamcı veya muhafazakâr kesimler.. İki kitle de böylece belli sözde hür seçimlerde “oy” kullandırılarak gazları alınır, nazları ile oynanır.. Bu arada boğazda yalılarda sefa süren kodaman Yahudi Sabatay Masonlar her daim iktidardadır aslında. Gizli bir iktidar.. Tam doksan senedir.. Tabi eskiden Yahudiler vardı şimdi bir de yerli Yahudilerimiz, görgüsüz ne oldum delisi mankurt münafıklar da var; namı diğer yeşil sermaye..”
“Büyük Avrupa, Büyük Ortadoğu, Büyük İsrail gibi dünyanın merkezini içine alacak bölgesel federasyon planlarına Türkiye’nin ülkesini merkez yapmak isterlerken, bu ülkenin üzerinde kurulu bulunan Türk devletinin ortadan kaldırılmasına giden yolu açmak istemektedirler.
Demokrasi, küreselleşme, değişim gibi sihirli sözcüklerle Türk Devleti yavaş yavaş ortadan kaldırılmakta,Gelecekte bir dış destekli federasyona giden yol açılmaya çalışılmaktadır. Batılı merkezlerin hepsi bu doğrultuda çalışırken,Yugoslavya’dan sonra dünyanın merkezinde kurulmuş olan Türk devleti de tasfiye edilmek istenmektedir.
Böylesi dış merkezli bir emperyalist oyuna bütünüyle Türk toplumu alet edilmek istenirken, Türk ekonomisinin köşe başlarını tutan kadrolarla medyada etkili olan işbirlikçi mandacı gruplar, ülkemizi böylesi bir maceraya doğru el birliği ile sürüklemektedirler.
Yüzyıllar önceden hazırlanmış bir plan ve bu doğrultudaki proje uğruna büyük bir ulusal kurtuluş savaşı vererek kurmuş olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti tasfiye edilmektedir.”
İfadeleri medyada ve internet sitelerinde yayınlanan yazılardan sadece bazı bölümler.
Kemalist’i bir telden, ateisti, münafığı, imansızı, cahili başka bir telden, ulusalcı beyinler bambaşka bir telden, menfaatçi sahte Atatürkçü, cumhuriyetçi ve devrimciler apayrı tellerden, Müslüman geçinen yobazlar, bilmediklerini bilmeyenler bir alem telden, ilim adamları, kemâlat sahibi köşelerine çekilmiş vebal sahipleri daha başka telden çalıyor, ortaya çok sesli, fakat gürültülü bir hava çıkıyor.
Deştikçe çıkıyor, pis kokular geliyor, beyinler zonkluyor. Hafızalar duruyor, vicdanlar sızlıyor, gerçek vatanseverler, dindarlar, iman sahipleri, peygamber ümmeti, millet, Müslüman, müminler bir kurtarıcı bekliyor, geleceği ümitle çekiyor.