Millî Piyango”, “Millî Dansöz”, “Millî Kumar”, “Millî Hovarda”, “Millî Şarap/Rakı” gibi mefhumların yer aldığı Türkiye’de, adı millî eğitim olduğu halde, “Millî” olamayan “Millî Eğitim” politikası, hangi noktadadır, bilirsiniz..
“l0 yılda, 15 milyon genç yarattık her baştan” 10. yıl nutku, çok gerilerde kaldı, 88. yılda hâlâ bocalıyoruz..
“Devrimlerin Bekçisiyiz, İzindeyiz… Türkiye laiktir, laik kalacak…Atam sen kalk ta ben yatam.Cumhuriyet; vicdanı hür, irfanı hür, yüksek seciyeli insanlar ister” gibi laf-ı güzâf, alaylı/kalaylı/yaldızlı sözlerle Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik olmuyor.
88. yılını kutlayacağımız Cumhuriyetin yeni yıldönümünde; kanayan bir yara haline gelen, ‘yarışatı’ özel okul ve dershanelere bir bakın..
Reklam panolarında tam bir yarış atı arenası, tam bir büyük rant kapısı, büyük bir pasta…
Ot biter gibi özel okul ve dershane açılıyor, trilyonluk destek kredileri alınıyor. Bugün Türkiye’de; Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim olmak üzere toplam 2.353 özel okulda; 38.794 öğretmen, 344.769 öğrenciye eğitim vermektedir. Türkiye’de dershane sayısı, son 20 yıl içerisinde 15 kat artarak, 2 bin 615’e ulaştı.
Sadece Bursa’da 11 özel ilköğretim okulu, 8 lise, 5 özel eğitim okulu ile 40 özel ana okulu halen faaliyet gösteriyor.
Özel okullarda yıllarca müdürlük yapan bir kişi olarak, gizli/kapaklı çok şeyleri biliyorum.
Yardım kurumu gibi çalışan, velilerden topladıkları zekât, fitre, bağış, yardımları, kurban etlerini, derilerini, para ile okuttukları öğrencilere harcayan özel okulları biliriz.
Yaptıklarının yanlış, hatalı ve vebal yükü getirdiğini söyleyen, direnen okul müdürlerinin sözleşmelerinin iptal edildiğini biliriz.
Öğretmenleri 45 saat derse sokup,sosyal etkinliklerde köle gibi çalıştıran, özel okulların diktatör yöneticilerini biliriz…
Sınavlarda düşük puan alan öğrencilerin, öğretmenlere yüksek gösterilmesi emirlerini veren özel okul yöneticilerini biliriz..
Türkiye genelinde kendi okul ve dershanelerinin birinci olduğunu göstermek için dönen dolapları, harcanan paraları biliriz…
Karneleri zayıf gelen öğrencileri, bir an önce okuldan sepetlemek için, yapılan baskıları, veli yönetici kavgalarını biliriz.
Okul çatısı altında meydana gelen aşk/meşk skandallarının nasıl kapatıldığını biliriz.
İdareci kızlarının “Kraldan ziyade kral” kesilerek, yönetmeliklere rağmen okulda diktatör havası estirenleri biliriz..
Radyo patronu iken, sekreteri ile fingirdeşip, gazetelerde haber konusu olan, verdikleri konferanslarında kimleri kullandıkları, fikir yapıları ne olanları, nasıl kredi alarak büyük okullar inşa ettiklerini, nasıl fırıldak çevirdiklerini biliriz…
Kurum dergilerini, öğretmenlerine para karşılığı zorla satıp, maaşlarından kesinti yapanları biliriz.
Devlet kurumlarında görev yaparken, geçirdikleri tahkikatlarda, ne hallere düştükten sonra, bugün kendilerini dev aynasında gören, ahkâm kesen, okullarında terör estiren adamların kaç gram olduklarını biliriz..
“Kutlu Doğum Haftası”nda, din kültürü ve Ahlak bilgisi öğretmeni tarafından okulda hazırlanan panoların; sağcı/dindar geçinen patron tarafından anında söküldüğünü, Umreye gittiğini saklayarak, seyahate çıktığını söyleten, kamufle eden adamları biliriz…
Devlet Baba da bilir de, bir şey yapamaz… Güç paradır, yatırımdır, ödenen vergilerdir…
Bu yazımız hazırlanırken, Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı’nın sitelerde bir beyanatı yayınlandı. Ajans haberlerinde, dikkat çekici ifadeleri şöyle:
“Özel okul ve vakıf üniversitelerinde bir öğrencinin maliyetinin 20 bin TL ile 60 bin TL arasında değiştiğini ve bu oranın milli geliri 20 bin dolar seviyesinde olan Amerika ve Avrupa ülkelerindeki 6-8 bin dolar düzeyinde olan kolej ücretlerinden bile yüksek olduğunu belirterek, “Veliler özel okulların ücretlerinden şikayetçidir” dedi.
Özel okul ve kolej ücretlerinin mevzuat gereği, okulun bulunduğu ildeki enflasyon rakamlarının dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini ancak, yapılan zamların enflasyonun çok üstünde gerçekleştiğini söyleyen Gürkan Avcı, “Özel üniversite ve kolej zamlarının reel enflasyon oranının üzerinde olduğunu görüyoruz. Okul ücretlerine öğrencinin diğer zorunlu giderlerini de eklediğimiz zaman velilerin bu yükün altından kalkması iyice zorlaşıyor. Öte yandan öğrenci bulamamaktan ve yarı kapasiteyle çalışmaktan yakınan özel okul sahiplerinin bu fahiş zamlarla kendi kuyusunu kazmakta olduklarını düşünüyorum” dedi.
Eğitimle ilgili ciddi sıkıntıları olan Türkiye’de eğitimin rant sektörü olarak görülmesinin kabul edilemez bir durum olduğunu söyleyen Gürkan Avcı, “Amerika ve Kanada’da 2 yıllık eğitim sonrası en iyi üniversitelere 3. sınıftan başlayabilme imkanı sunan Community College’lerin yıllık eğitim ücreti 5 bin 500 dolar iken, Türkiye’de benzer bir eğitim kurumunun yıllık ücreti 25-30 bin TL’yi buluyor. Türkiye’de bir vakıf üniversitesinde yıllık eğitim ücreti en az 15-20 bin dolar iken Amerika ve Kanada’da 6 bin dolardan başlıyor. Bu yetmiyormuş gibi birçok eğitim kuruluşunun, ücretlere enflasyon oranlarının üzerinde zam yapması, ailelerin bütçelerini alt üst edeceği gibi, enflasyon hedeflerini de zora sokuyor. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan ve Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ömer Dinçer’den ülkemiz gerçeklerine ve ihtiyaçlarına uygun bir özel okul politikası oluşturmalarını bekliyoruz” dedi.
Avcı, “Öğretmenlerin özel okullarda çok düşük ücretlere çalıştırılmasına karşı olduklarını söyleyerek, “Özel Okullarla ilgili yasal mevzuata göre özel okul öğretmenlerine devlet okullarındaki öğretmenlerden düşük ücret verilemez. Fakat birçok öğretmenimiz özel okullarda, kolej ve dershanelerde asgari ücretle çalıştırılıyor. Kendilerine örgütlenme ve sendika hakkı da tanınmıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu duruma el koymasını bekliyoruz. Diğer yandan devlet okullarında kayıt paraları ve çeşitli adlar altında toplanan paralar yüzünden ve SBS, LYS gibi sınav sonuçları neticesinde özel okulların başarılı olması nedeniyle son yıllarda özel okullara rağbetin arttığını görüyoruz’ dedi.
Sözleşme imzalayan öğretmenlerin bu okullarda hangi şartlar altında çalıştıkları, tabiri caizse köle muamelesi gördükleri,
Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliklerine uymadıkları, ayrı bir yara ve gerçek olarak bilinmektedir.
Bildiklerimiz bilgi/belgelere dayanır, gerekirse ispat ederiz. Mîzân’da şahit olarak da hazırız.
GÜL DİKENLERİ
BİLİRİZ!
GİZLİ/SAKLI NE VAR İSE BİLİRİZ,
KARDA GEZER İZ BIRAKMAZ DEĞİLİZ.
KIRKTA OLSA, BİZ BİRİNİ BİLİRİZ,
ÇAMUR ATAN, KARALAYAN DEĞİLİZ.
KİMİN DAYISI?
KEL, HEM FODUL, ZÜĞÜRT KABADAYISI,
TİPİNE BAKMAYAN, ORMAN AYISI,
AKRABA İÇİNDE KİMİN DAYISI?
TOPLASAN BUNLARI KAÇTIR SAYISI?
KEMÂLİ