Bundan çok değil 30 yıl kadar önce ülke nüfusunun % 70–80’ne yakın oranı köylerde toprağının başında oturup çalışarak rahat ve huzur içersinde köyün gereklerini yerine getirerek adam gibi yaşıyordu.
Herkes atadan, dededen babadan kalan bağında, bahçesinde ya da az da olsa çalışmasıyla aldığı yeri üzerinde imar ettiği fındığı, yaptığı ve ürettiği sebzesi ve meyvesiyle elde ettiği geliri sayesinde 7–8 kişilik ailesini gül gibi geçindirirdi. O dönemlerde başta insanların olmak üzere her üretilen ürünün kıymeti vardı. Dostluklar ahbaplıklar, komşuluklar, esnaflık ve ortam, kısacası insanlar ve insanlık bir başka güzeldi.
Ülkemiz için “hiçbir yerden ve ülkeden yardım almazsa dahi kendi kendine yeten nadir ülkelerden biri ” denirdi. Bizler, hepimiz öyle derdik.
Ancak aradan geçen zaman içersinde kendinden başkasını tanımayan ve işgal ettikleri koltuklarını ilelebet koruma sevdasında olan sevk ve idarecilerin karlı dağdan kar bağışlaması üzerine pembe hayallere kuran halk tembelleştirilip hazırcı yapılarak
Adeta Köylerden şehirlere göçe etmeye zorlandı. Böylece TC devletimizin kurucusu Dünya lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün köylü milletin efendisidir veciz sözüyle tarihe geçen köylü ve köyler ne yazık ki boşaltıldı.
Kasaba ve şehirlerdeki hayatın bedava ve tatlı olduğunu sanarak köyünü terk eden halkımız şehirlerin ne gibi zehir kustuğunu şehre gelip gördükten sonra gördü anladı ama iş işten geçmiş oldu.
Şehirde elde telefonla aylak aylak gezip tozmayı, insanlığın baş belası olan interneti kullanmayı hüner sayan halkımız aslında ne gibi çirkin bir tuzağın içine düştüğünü geçte olsa anladığında iş işten geçtiği için ne evine, ne eşine ve çocuğuna, ne de ailesi ve yakılarına söz geçiremez odu. Aslında övünerek dile getirdiğimiz çekirdek aile yapımız şer güçlerin istek ve talepleri doğrultusunda yok olmaya başladı.
Evet, saygıdeğer okurlar, şehirlerde hayat bedavaymış gibi gösteren yanlı ve yanlış idareciler yüzünden halkın büyük çoğunluğu göçe zorlanarak resmen toprağından kopartılıp köyünden uzaklaştırıldı. Ekranlardan gösterilen sahte süslü hayatlar nedeniyle çalışmaktan imtina eden halk kasabalara, ilçelere, illere, büyük şehirlerden başta İstanbul olmak üzere genellikle Trakya taraflarına akın akın göç etmeye ve ettirilmeye başlandı.
Bugün ülkemizde nüfus yoğunluğu tam tersine dönerek %70- 80 üzerinde bir nüfus köylerde yaşarken aynı nüfus şehirlerde yaşamaya baladı. Durum böyle olunca köylerde ne ekilir oldu ne biçilir oldu. Hâlbuki idarecilerimiz aziz Atatürk’ün söylediği köylü milletin efendisidir sözünü benimseyip köylüyü köyde tutmanın yolunu aramış olsaydı. Buna çözüm arasaydı, bugün yaşanan göç olayı ortadan kalkmış olacak, mum yakarak aradığımız yerli ırk hayvanlarımız, tavuklarımız dolayısıyla yerli ve doğal ürünlerimiz, köy yumurtalarımız velhasıl meyve ve sebzelerimiz yerinde ve zamanında tüketicilerimizin emrine sunulur ve tembellikle birlikte göç edenler yüzünden köylerimiz boşalmaz.
Dolayısıyla en acısı ve üzücü olanı el açan sayımız yok denecek kadar az olurdu diyor, saygılar sunuyorum.
Ahmet Yenin
Köyler Boşalmazdı!
Atatürk ü anlama özürlü olan yöneticilerimiz KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR sözünü de maalesef başka yerlerinden anladılar ve toplumu bu hale getirdiler. Atatürk sanki bu günleri görmüş de söylemiş o sözü. Bence şunu demek istedi Atatürk o sözüyle. KENDİ KARNINI VE HALKIN KARNINI DOYURAN KÖYLÜYE HAK ETTİĞİ DEĞERİ VERİN. ONLARI EFENDİ SAYIN. SAKIN KÜRESEL VAMPİRLERİN KUKLASI OLUPTA KÖYLÜYÜ ŞEHİRDEKİ FABRİKALARIN KÖLESİ KÖPEĞİ YAPMAYIN. CİNAYET ŞEBEKELERİNİN KUCAĞINA TETİKÇİ OLSUNLAR DİYE ATMAYIN. HALKI AÇ BIRAKIP DONUNU SATAR HALE SOKMAYIN dedi bence. Çok da haklı çıkmış değil mi ? Yazıklar olsun Atatürk e sövmeyi marifet sayanlara.