Beyoğlu’nda gezemez, Eminönü’nde yürüyemez, Beşiktaş’ta oturamazsın, İstanbul’un sokak ve caddeleri işgal edilmiş, sen bunun ne kadar farkındasın!..
Yurdum insanı, vur deyince öldürür! Hiç orta yolumuz yoktur. Keser gibi hep kendimizden tarafa yontarız, başkasına hiç aldırmayız. Bu nasıl anlayış tır ki kimsenin kimseye saygısı kalmamıştır.
. . .
Yaklaşık 15 sene önce, tatile gittiğim Şile’de enteresan bir olayla karşılaşmıştım. Köylünün anlatımına göre, Şile İmrendere Köyünde villa yapmak maksadıyla bahçeler satılmış. Satılan bahçelerin her biri 100-200 metre kare civarında olup dere boyundadır. Nasıl olsa dere kenarı, “villa olsa ne olur, bahçesi yok” deyip Köylü önemsememiş, ucuz ucuz vermişler dere kenarındaki küçük parsellerini.
Bir kaç sene sonra, yağan yağmurun suyu, akan sel bahçelerini, evlerini basar olmuş.
Koşup birde bakmışlar ki dere kapanmış. Villalarla dolan derenin halini görünce şaşıp kalmışlar köylü halleriyle bu işe.
Villa arsası diye alan bizim uyanık vatandaş, aldığı arsaya değil önündeki derenin üzerine kazık çakıp villayı derenin üzerine konduruvermiş!. Villa diye aldıkları küçük arsaları da bahçe yapıp, güllerle donatıp tavus kuşuna varana kadar en çeşit hayvanlarla donatmışlar.
Dedik ya, “Yurdum insanı” ne düşünüyorsa, aklına ne tür bir cinlik gelmişse hemen yapar, kim ne, nasıl düşünürse düşünsün, onun umurunda bile değildir.
En bariz örneğini ünlü popçu Tarkan’ın bile bu yolla villa yaptığı ve sonra da bu villanın sular altında kalmasıyla doğanın nasıl intikam aldığını izlemişti bu millet haber bültenlerinden.
Yurdum insanına bir başka örnekte bizden:
Bağcılar’da ki oturduğumuz evin bir alt sokağı araç trafiğine kapatılarak yürüyüş caddesi yapıldı. Belediye o kadar masraf yapıp gayet modern bir yürüyüş caddesi oluşturdu ki, uzağa gidemeyen insanlar bir nebze olsun ailesi, eşi, dostu ile evinden çıkıp yürüsün diye.
Belediye böyle güzel sosyal projeyi düşünüp yapıyor da, ya vatandaş bu hizmetin güzelliğinden ne kadar farkında ve nasıl sahip çıkıyor dersiniz!
Maalesef sahip çıkamıyor. Köyden gelip şehre yerleşen vatandaş, şehre adapte olamıyor bir türlü..
Modern şehrin imkanlarından faydalanmayı beceremiyor, illaki eski usul, alışkanlıklarıyla şehri köye çevirmesini bir şekilde iyi beceriyor.
Mesela Bağcılar Belediyesi’nin yaptığı geniş ve ferah yürüyüş caddesini uyanık müteşebbisler seyyar satıcı pazarına çevirmiş durumda!
Bir yanda kaçak sigara satıcıları, diğer yan da yürüyüş caddesine taşan esnaf. Dükkanın içiyle yetinmeyerek caddedeki kalabalığı fırsat bilen uyanık esnaf, ne kadar masa- sandalye varsa yürüyüş caddesine çıkardı..
Her 10 metre de bir mısır satıcısı, dondurmacısı, adım atılacak yer yok koca caddede, sözde yürüme caddesi!
Belediye zabıtası denetlemiyor mu? Tabiî ki denetliyor, ceza bile kesiyor ama koca caddede bi baştan bir başa Zabıta yürüye dursun,
Bizim duyarsız esnaf, zabıtanın uyarısı ile kaldırdığı masa-sandalyeleri iki dakika sonra tekrar yerleştiriveriyor korsan yerine…
. . .
Günlerce medyanın gündemini işgal eden “Beyoğlu Esnafının Belediye ile masa-sandalye kavgası” da bu manzaralardan aşağı olmasa gerek.
‘Beyoğlu’nda gezersin boş sokakları süzersin’ dövizleri açarak, İstiklal Caddesinde slogan
atan esnaf Belediyeyi protesto etti ya,
Eğer, sokakta yürüyemeyen yayalarda kendi hakkını arıyor olup Esnafı protesto etmiş olsalardı, muhtemelen dövizleri şöyle olurdu:
‘Beyoğlu’na çıkarsın sokaklarında gezemezsin!’,
“Ayağına takılan masa-sandalyeden yürüyemezsin”
Belediyenin sokakları sandalye masadan arındırmasının başka gerekçeleri de olabilir ama İstiklal Caddesi hariç, Beyoğlu’nun tüm sokaklar tıklım tıklım insan dolu, birde esnafın yollara taşması yok mu gel de yürü yürüyebilirsen!.
Değil Beyoğlu, İstanbul’un tüm sokakları herkesin ortak yaşam alanlarıdır ve bu sokaklarda rahatça yürümek herkesin en doğal hakkıdır… Vatandaşın bu hakkını koruyacak olan da tabi ki Kamu dur, Belediyelerdir..
Avrupa da tüm sokak ve caddeler geniş ve ferahdır. Trafikte, sokak ve caddelerde öncelik yayalara verilmiş, araçlara ise kısıtlamalar getirilmiştir.
Ya bizde öyle mi? Yürüdüğünüz sokaklar işgaliyelerle çığırından çıkmış durumdadır. Galata kulesinin etrafında adım atacak yer bulmak ne mümkün, her yürüyüşünüzde homurdanırsınız da kimin umurunda!
Bu sokak işgaliyesi manzarasını İstanbul’un tüm sokaklarında da zaman zaman görebilirsiniz, illaki bir tek Beyoğlu’nda değil. Siz bakmayın bu olayın Beyoğlu’nda patlak verdiğine.
İnşaAllah Beyoğlu ilk örnek olurda diğer Belediyelerde aynı duyarlılığı gösterirler. Bizim maksadımız dürüst esnafı eleştirmek değil hakkına razı olmayan insanlardır.
İstanbullu,
Belediyerden,
tıpkı, Beyoğlu’nda olduğu gibi, İstanbul’un tüm sokaklarında yayaların rahatça yürüyebilecekleri hale getirmesini,
Dükkânının içiyle yetinmeyip sokakları tıkayacak kadar “taşan” Esnafından da “el İnsaf” bekliyor…
gayet güzel bir haber olmuş kalemine sağlık sayın ballı
yazın güzel olmuş eline sağlık .Toplum olarak malesef çok duyarsızız esnaf ekmek yiyecek tamam hemfikiriz ama benim oradan geçme hakkımda engellenmesin lütfen.
Duyarlılığınıza Çok Teşekkürler Güzel Dostlar.