Dostluk nedir ki demeyin sakın. Asrımızda anlamını yitirmişse o başka!
O kadar önemlidir ki; “Kişi dostunun dini üzerinedir”, “Kişi sevdiğiyle/dostuyla beraberdir” demiş Nebi.
Ve beraber olduğunda, huzur bulduğundur dost. Tüm acılarını unutturabilendir, unutturandır dost…
Seni konuşturmadan başkasının sözüyle, zan ile cezalandırmayandır dost.
Seni o, onu sen bağlayandır dost…
Dost emin olandır; güven veren ve güvenendir…
Dost Acıyı Unutturandır…
O vakit her acını unutturabileni dost edin…
Hani en kötü günüm dersin ya…
Dünya yıkıldı mı ne!
Benden başka kim var? Her yeri boşluk görürsün ya bazen…
Bir müsibet gelince kulun başına, duyulan hicranın eşi benzeri yok, yaşanmamış zanneder…
Sadece kendini dertli ve mübtela zannedersin. Sanırsınki heryer gül-gülistan, herkes mutlu-mureffeh…
Hatta öyle bir hal alırsın ki bazen; bir tek beni mi gördün dersin…
Dünya karanlık gelir gözüne, dağlar tüm azametiyle oturmuş göğsünün üstüne…
Acımla geldim kapına boş çevirme beni demek, hiç bu kadar anlamlı olmamıştı dilimde…
Bir dilim merhamete acıkmış sefil gönlüm, duy beni, benden bana yakın olan…
Kalmamış ne üstümde ne başımda; bir kaşık dost aşı koy çanağıma ne olur…
Dost/un/um dedinse çekip gitme sen de bir yere…
Zaten şanına da layık değil dostunu yarı yolda bırakmak… Bırakmamışsın da; işte dostlarının tarihi önümde sayfa sayfa…
Açtınsa kapını, korkuyu sil kalbimden bileyim!
Hırsız misali girmedim ki gönül bağına, çalacak takat da yok bende.
Sen de kabulümsün de, hasret duvarını örme ne olur…
Her limenin arasına koyma söküntü umutlarımı…
Dost, dostu kalpte bilir deyip; beni hasrete koyma…
Acımı erkanınca anlattım, ok yapıp sineme batırmaya soyunma…
Dingin denizinde çarşaf olmaya talibim, parça parça edip kırkkuyuya atma ne olur…
Paylaşalım diye; sofrana koydum acımı…
Gitmedim kimsenin kapısına, diz çöktüm yolunda kovma ne olur…
Çirkinim, çirkinliklerdeyim biliyorum ama, bunu yüzüme vurup; kırma umut dallarımı …
Ay ışığını yorgan yaptım, acıyı çanağıma aş ettim, vefasızlığımı şefkatinle yamadım, beni bu yıkık hanemde yalnız başıma bırakma ne olur…
Sana vefadan bahsedemem haya ederim, sen ki Vefasın…
Bağrında sendeletme, oradan düşersem doğrulamam…
Kendini bir perdeliyip bir gösterme, avuntu sözlerle mest etme ne olur…
El açtım divanında, talibim Matlub olana…
Gönül dostları adına, gönül aşkından ver bana…
Gonca gülüm bağında, bilirsin ki bu; “Ehseni-t Teqwîm” makamında…
Ne olur bir kitabın arasında kurutma; “Esfele-s Safılin”e daldırma…
Eşiğinde durmuşum; acıyı unutup hayaline dalmışım…
Aşk kervanını sırtlamaya adanmışım, yol külfetli deyip çukurlar açma ne olur…
Haşa! Dalışım zatına değil; sanatkara değildir bakışım sanata!
Hayaline dalmışsam ve kendimi sende bulmuşsam, geçmişi kabre koymuşsam, balı sende tatmışsam, sendeki affa yönelmişsem, ne olur sen de yüz çevirip beni savurma…
Ey Xweda bir daha asla
“” Acı gününde yanında olmayanın dostluğundan şüphe edilir.””
Kapısına gidebileceğiniz kaç dostunuz var? Yazarımız M Burhan HEDBİ nin gönül kalemine sağlık…
Dostulugun en güzel sekilde ifade edildigi bu yaziyi okurken duygulandim yazarimiz M.Burhan HEDBI nin ellerine gönlüne saglik diger yazilarini da merakla bekliyoruz Rabbimden basarilar diliyorum…
Ubeydullah Akbulut
Almanya Munih Din Görevlisi