Merkezi Ankara’da bulunan, Fark Yayınlarının araştırma-inceleme serisinin 13 ncüsü olarak günyüzü gören, Rıza Zelyut imzalı, 558 sayfalık bir kitap, yayın.
Rıza Zelyut’un biyografisinin verilişiyle başlanmış. Yazar Rıza Zelyut Tokat/Niksar’ın Ormancık köyünde 13.04.1948 tarihinde dünyaya gelmiş. Trabzon Eğitim Enstitüsünden Türkçe öğretmeni olarak mezun olmuş.
Kitabın içindekiler bölümüne bakıyoruz:
Hunlar, Bolgarya Hanlığı-Türk Hazar Devleti, Oğuzlar, Türkmen kimdir?, Kıpçaklar, Büyük Türk Hakanlığı, Yeniden şekillenme: İkinci Hakanlık geliyor, Doğu Avrupa’da Türklük, Avrupa’da bir Türk boyu: Kumanlar, İskitler ve Macaristan şeklinde sıralanıp gidiyor.
Türkmen kimdir? sorusunun cevabı, kitabın 110’ncu sayfasında veriliyor. Şöyle:
– “Türkmen sözcüğünün tarihsel anlamını Agacenov; “Orta Asya’daki eski Hint-Avrupai ahalinin torunlarıyla kaynaşan bir kısım Oğuz ve Türkler’e, Türkmen adı verilmiştir.”
Buradan anlıyoruz ki, Türkmen adının kendisi ise esasında İslam dinini kabul eden Oğuzlar için kullanılmıştır.
10. yüzyılda Türkmenler hakkında verilen ilk bilgilere Makdisi’nin “Ahsen-et-Tekasim” adlı eserinde rastlanmaktadır.
. ŞÖYLE BİR BAKARAK
Yabancı kaynaklara göre: Türk kimliği, adlı kitabın sayfalarına dönerek, buralardan aldığımız seçtiğimiz satırbaşları olarak bazı cümleler verelim. Buyrun:
– Türk halklarının ataları olan Hunlar, son derece değerli özgün bir kültüre sahiptiler ve eski Slavyen yani Antlar’ın müttefiki idiler. (S.22)
– Doğu Türkleri ile Batı Türkleri arasındaki sağlantı, aslında daha sonra Prof. Gumilev tarafından dikkat çekici biçimde ortaya konulmuştur. (S.47)
– Eski Türkler’de kabile bölümleri urukları oluşturuyordu. (S.103)
– Türk kelimesinin anlamını yorumlarken, Prof. Gumilev, tarihsel bir açı sunmuş olmasına rağmen, Türk dili ile Türk kimliğini ayrı olgularmış gibi gösteriyor. (S.134)
– Türklerin 7. yüzyıldaki hayatlarıyla, 12. yüzyıldaki değişikliklerle dolu tarihini yakından incelediğimizde kendi gücüne dayanarak yarım yüzyıl sapasağlam ayakta kalan hanedanların kuruluşu aydınlancaktır (S. 162)
– Türk halkının Çin’e karşı başlattığı ve 679’dan 693 yılına kadar süren bu isyanın sebebi üzerinde duran Gumilev, batılı tarihçilerinin asıl gerçeği göremediklerini vurguluyor (S.189)
– Göktürk Hakanlığı, Büyük Türk Hakanlığı’nın devamı olarak kabileler federasyonu biçiminde şekillenmişti. (S.260)
Bugünkü durum gösteriyor ki, Türk adı bir kabilenin adı olarak ortaya çıkmış olsa da, Türk dili bütün kabileleri; hatta önemli ölçüde Moğol nüfusunun Türkleşmesinde olduğu üzere, daha sonra Türkleşmiş kabileleri anlatan genel bir terim haline gelmiştir. (S.261)
GÜNÜN YORUMLARI:
1. Dr. İsa Kayacan, nesli tükenen güzel insanlardan biridir. O’nda aşırı derecede “insan sevgisi” vardır. Anadolu’ya tutkundur. Anadolu O’nun için bir sanat ambarıdır. Kayacan’la ne zaman görüşseniz kazançlı çıkarsınız. Çünkü, O’nda süregelen erdemler vardır. (İ.Atillâ Sakka-İzmir)
2. Elli yıl oldu yazı hayatına başlayalı. Ancak, İsa Kayacan gibi bir dost çıkmadı karşıma. Bir tek şiir dalında Ümit Yaşar Oğuzcan, İsa Kayacan gibi dost elini uzatmıştı bana, basın yolunda. (14.03.2008)
Yıllardır elime geçen gazete ve dergilerde hep İsa Kayacan ismi vardı. Kendi kendime merak edip dururdum. Anladım ki, İsa Kayacan “tükenmeyen bir kalem” ve “sınırsız bir yazım” üstadı. Kutluyorum. (Kemal Petricli, Köln-Almanya, 26.03.2008)