B- Avrupa Devletleri
Kürt sorununun bir başka tarafı da Avrupa devletleridir. Avrupa devletlerinden İngiltere’nin, Fransa’nın ve İtalya’nın bu sorunla ilgili kendi özel plan ve hesaplarının olduğu malum… Her şeyden önce AB devletleri, ABD’nin o bölgedeki politikalarına karşı durumdadırlar. Çünkü son tahlilde, ABD’nin bölgedeki siyasi hedeflerini -ki o bölge petrolünün kontrolünü elinde tutmaktır- gerçekleştirmesi halinde ekonomileri %80’lere varan oranda bu bölge petrolüne bağlı olan AB devletleri epeyce ABD’nin güdümüne girmek zorunda kalacaktır… Böylelikle de sömürü paylaşımında AB payı azalacak ve ABD, dünyada sömürü pastasının aslan payını alacaktır.. bu nedenle de AB devletlerinin ABD’nin zaman zaman iptal etmeyi seçtiği PKK kartını başkalaştırarak Kürt sorunun halinde uluslararası platformlara taşımak ve siyasallaştırma tehdidi ile Türkiye’yi sıkıştırmak gibi ciddi bir planlarının olduğunu öne sürebiliriz… Sevr Kartı sürekli çekmecelerindedir ve ihtiyaç duydukça çıkartıp göstermektedirler. Nitekim T.C. Devleti yetkilileri de Avrupalı dostlarının kendilerini arada bir Sevr ile tehdit ettiklerinden yakınmaktadırlar.
C- Rusya
Rusya da doğal olarak fırsat buldukça ve imkânları elverdikçe Kürt Sorununa ilgi göstermekte, kendi siyasi maslahatları açısından kullanmak istemektedir. Fakat bu son olaylarda ve zamanlarda Rusya’nın fazla bir ağırlığı yoktur. İçinde bulunduğu zor ekonomik durumdan dolayı da bu anlamda fazla zamanı da imkânı da yok gibidir…
4- Tespit ve Çözüm:
Kürt Sorununun asıl sebebi laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi görünse de onun arkasına sığınan bir gücün kötü pratikleridir. Zira uluslar arası arena da Kürt Sorununun aslı, Kürtlere milli-ulusal bir kimlik kazandırıp bir milli-ulusal bir devlet kurulması şeklinde kabul görmekteyken Türkiye de olagelen olumsuz uygulamalar da bu coğrafyada yaşayan insanları ümmet çatısı altında asırlarca birlik ve beraberlikle kardeş yapan İslâm kimliğini zedelemiş ve bu birliğin hayata geçmesini sağlayan Hilâfet yıkılmıştır.. Bu kimliği horlanmış, gericilik, irtica, aşırı dincilik diyerek karalanmaya çalışılmıştır… Düşman sınır ötesindeyken içeride bir düşman tasarlayan bu yapılanma sonuç olarak bir içi düşmanla karşılaşamamışsa da, halkın inancı ve geleneklerini birinci derecede düşman ilan edip topyekûn savaşa girişmiştir…
Diğer taraftan yıllar boyunca çağdaşlaşma, batılaşma naraları atarak Batılı dünya görüşü, çağdaş cahiliye anlayışları, yabancı fikirler ve kavramlarla süslü bir söylem kotarılmış ve zorla bütün topluma benimsetilmeye çalışılmıştır… Öyle ki, sonuç olarak toplum ve ülke giderek ciddi bir bölünme ve düşmanlaşmış kamplara ayrılma noktasına getirilebilmiştir… Nitekim 84 yılda Türkiye gibi küçük bir coğrafya parçasında bugün itibariyle 70 milyon insanı bütünleştirememiş olması bir yana bilakis bugünkü boyutuyla bir Kürt Sorununun müsebbibi olunmuştur.
Çözüm, Kürt Sorununu kendi süfli sömürü emellerine alet olarak kullanmak isteyen ABD’ye ya da başka bir Avrupa devletine, ya da PKK’ya ve Barzani’ye kızıp bağırarak duygu deşarjı yapmak değildir ve böyle olmamalı, böyle de anlaşılmamalıdır…
Çözüm, ABD ya da Avrupa mallarına boykot ilan etmek olarak ta anlaşılmamalıdır… Ne mutfaktan buzdolabını atmak nede ayakkabısını yakmakta değildir çözüm… Eğer bir şey atılacak ve yakılacak ise o da Avrupa’dan alına bu gibi şeyler değil, Avrupa’dan ithal edilen ABD’nin de “yaşam tarzımız” diye savunduğu kokuşmuş çağdaş cahiliye sistemleri; laiklik, demokrasi, hürriyetler, milli-ulusal kimlikler ve milli devletler, cumhuriyet, kapitalizm, liberalizm, sosyalizm, vatancılık ve bölgecilik gibi kavram ve kurumlar ile bunlara dair söylemsel yığındır.. Asıl bunlar hayatımızdan, toplum devlet ve bireysel yaşantımızdan tamamen sökülüp atılmalıdır. İtalya’dan ithal edilen ceza hukuku, Roma hukuku, Fransa’dan ithal edilen laiklik, milliyetçilik, cumhuriyet, Yunanistan’dan ithal edilen demokrasi, İngiltere’den ithal edilen özgürlükler v.b. tüm Batılı ve batıl kavram ve kurumlar şiddetle ve acilen hayatımızdan sökülüp atılmalıdır. Hem toplumsal hem de bütünsel hayatımız devletten ferde kadar topyekûn İslâm akidesi, İslâm kültürü ve ona dayalı hayat sistemleri ile yeniden yunup yıkanıp arınmalı, böylece hayat, izzet, onur, vakar ve kuvvete kavuşulmalıdır.
Çözüm, ne Irak’ın parçalanmasıdır ne Suriye’nin parçalanmasıdır ne de Türkiye’nin parçalanmasıdır, ne de mevcut sınırları değiştirmektir. Bilakis çözüm bütün bu ülkeler ve halklar arasına konulan o sınır denilen mayınlı alanları kaldırıp bu ülkelerin birleşip bütünleşmesidir…
“Her halkın hatta her Müslüman halkın bir devleti vardır sadece Kürt halkının devleti yoktur, öyleyse bu mazlum halkın da Kürt Devleti olursa kötü mü olur?” gibi argümanlar/bahaneler ileri sürerek bir Kürt Devleti kurmak da çözüm değildir…
Zira her Müslüman halkın devletinin var olduğu iddiası doğru olmadığı gibi sağlıklı da değildir. Evet, belki “Halka rağmen halk için” anlayışı ile yaşatılan bir iktidar sürmektedir. Devletin temel fikri olan laiklik, demokrasi, cumhuriyet ve halka milli kültür diyerek şırınga ettikleri kültür bu halkın inanç ve kültürü ile bağdaşmamış devlet kavramı zedelenerek “Derin Devlet”, “Zinde Güçler” v.s. gibi saçma sapan hastalıklar ortaya çıkmış; iktidara ve ülkenin servetlerine tahakküm eden bir ur peyda olmuştur… Ama çözüm bu değildir; ama çözüm bölünmek değildir… Vergi veren, askerlik yapan ve hamallık yapan ise Türk halkı olsa da durum böyledir… Artık zaman Türk halkına “ne mutlu Türküm diyene” denilerek geçiştirilecek zaman değildir… Çünkü Türk halkı mutlu değildir… Öte yandan, İslâm âlemindeki diğer devletler de benzer durumdadırlar. Arapların başındaki irili ufaklı ve devlet denilen varlıklar da Araplara ait değildir. Suriye’de bir avuç Nusayri, Mısır’da bir avuç Kıpti, Lübnan’da bir avuç Maruni, Irak’ta bir avuç ateist Süryani karışımı Baasçı ve şimdi de işgalcilerin uşakları, Suudi Arabistan’da bir avuç uşaklaşmış Suudi eliti, Ürdün’de bir avuç İngiliz uşağı Kral sülalesi, Pakistan’da bir avuç Kadiyani, İran’da bir avuç fanatik mezhepçi, ırkçı yönetime hakim değil mi?!… Bu yönetimlerle bu halklardan hiçbirisi mutlu değil…
Bu halkların hangisinin dünya arenasında siyasi, askeri, ekonomik itibarı, gücü ve kuvveti var?! Bu halkların hangisi zulüm görmüyor, mazlum değil?! O halde nihayet böyle olacak bir Kürt Devleti Kürt halkına ne kazandıracak?! Düşünmek gerekir…
Çözüm, Kürt, Türk, Arap, Fars v.b. bütün ulusal-milli kimlikleri bir kenara bırakıp bu halklara izzet, onur, kuvvet kazandıracak, bu halkları dün olduğu gibi tekrar kardeş yapıp İslâm ümmeti kimliğinde birleştirip bütünleştirecek.
Bitti.