Akademik bir dille, tarihi bilgiler içeren bir yazı değil kaleme aldığım… Kişisel bir gerçeğin ifadesi ile günümüz Ermeni tehciri yorumlarına bir başka açıdan ayna tutmaya çalışacağım.
Uzun süredir Nisan aylarında Ermeni tehcirinin gündeme getiriliş şekli ve üzerine yazılanlar arasında düşünüyorum. Bir grup gazeteci ve yazarın olaya mazlumlar penceresinden yaklaşımlarını okuyor ve madalyonun diğer yüzündeki; Karabağ’daki zulüm ve katliamlardan kaçmış atalarımdan bahsetmek istiyorum. Fakat belgesiz bir tarih ne kadar ifade edilebilirse ancak o kadar seslenebileceğim. Baba tarafından atalarım Azerbaycan, Karabağ’dan Ermeni katliamı nedeniyle göç etmek zorunda kalmışlar. Ne yazık ki, onların torunları olan bizlerin dile getirdiği diaspora, Ermeni diasporasını sahneye koyanlarla aynı güce sahip değil…
Malûmunuz, unutulmayan ve sahip çıkılan tarih yeniden yazılamaz. Lakin kayıtsız bir tarih var ki, işte bunun üzerinden sahte bir tarih yazılmasına ne kadar engel olunabilir?
Yazılmayan bir tarihin varlığı herkesce aşikârdır, nitekim köklerimizi sorguladığım yıllarda büyüklerimden öğrendiklerimin tarih kitaplarında yazılmadığını gördüm. Kimi tarihçilerin tozlu raflarında saklı belgeler var ise de ışığa çıkarılmış belgeler olmamasından dolayı “yazılmayan tarih” olarak ifade ediyorum.
Köklerimize dair yaptığımız sohbetlerde öğrendiklerimin bende oluşturduğu ilk hislerimi; dünya algılayışımın ilk yüzeye çıkışları nedeni ile ancak büyük bir ağrı, öfke ve maalesef kin dalgaları olarak adlandırabilirim. Evet atalarımız; Azerbaycan Karabağ’daki Gence köyünden Ermeni katliamı nedeni ile göç etmek zorunda kalmışlardı. Bugün Konya’nın Karabağ kasabası işte bu göçten gelenlerin aynı isimle kurup, yerleştikleri ve geçmişlerine dair yazılı herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı bir yerleşim yeridir.
Atalarımın geldiği Karabağ’ı merakla araştırırken, ulaştığım ilk bilgi tarihte bilinen en eski belgelerden, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinden naklediliyordu. “Azerbaycan’da üç tane Karabağ var , her biri cennet bahçelerine benziyor” demiş.
Cennet Bahçeleri!!! İnanılmaz güzel olmalı, demek toprağımız orasıydı. Sık ormanlar ve eşsiz lezzette karaüzüm bağları bulunurmuş. İsmini bu üzüm bağlarından almış. İnsanın içinde tuhaf bir özlem duygusu oluşuyor. Öyle bir aidiyet bağı kuruyorsunuz ki, topraklarından kovulmuş, sökülüp atılmış olmak yüreğinizde devasa bir infial, öfke doğuruyor. Biliyorum kimileriniz Osmanlı topraklarından tehcir edilen Ermenilerin de aynı hisleri taşımasının doğal olduğunu düşünüyor ve söylüyorsunuz. Doğru öyledir. Yazımın amacı zaten “Osmanlı iyi ki de tehcir etmiş, çünkü onlar da hak etmişler” demek değil, lakin yine de varacağım nokta sizi şaşırt(may)abilir. Şimdilik devam edeyim.
Tarih boyunca Rus Çarlığı için Karabağ’ın çok önemli olduğunu öğreniyordum. Kaynaklara göre; 1882 yılında Rus Çarlığı Karabağ’a Ermenileri yerleştirmeye başladıktan sonra, gerçekleşen Azeri-Ermeni çatışmalarıyla tarihte ilk Azeri göçleri başlamış. Kimilerine göre atalarımız bu ilk göç edenlerle gelmişler. Öte yandan, Karabağ’a yerleşen Ermenilerin katliamları ardı arkası kesilmeden devam etmiş. 31 Mart 1918’ de Azerbaycan’da yapılan Ermeni katliamında; kuzeyde Bakü, Şamahı, Karabağ, Gence’de, güneyde ise Hoy, Salmas, Urmu, Tebriz’de silahsız halkı katletmişlerdi. Mart katliamları kurbanlarının sayısı yüz bini bulmuştu.
Kimileri de köklerimizin işte bu katliamlardan özellikle Gence’den geldiklerini rivayet ediyorlardı. 1882 den 1918 e kadar süren bir zulümden bahsediyoruz. Bu kadarı ile kalmadığını da biliyorsunuz, Ermeniler yakın tarihte de 25 Şubat 1992 ‘de Karabağ, Hocalı katliamını gerçekleştirdiler.
Osmanlı Topraklarından yapılan Ermeni tehcirine dair verilen tarihler de 24 Nisan 1915 ila 1917-18 yıllarıdır. Buradan anlaşılan bedihi hakikat ise, Ermeni dünyası tarafından dile getirildiği gibi tek taraflı bir acının asla olmadığıdır.! Hatta tarihin algılanması böyle bir kıyasla ortaya koyulduğunda, Osmanlı tehcirinin gerçekleştiriliş şekline bakarak amacın bir katliam olmadığını, zorunlu bir tehcir olduğunu söyleyebilirim, peki Ermeni katliamları öyle midir?
“Ermeni asıllı gazeteci Daud Kheyriyan "Haçın Hatırı İçin" isimli kitabından bir alıntı; diyor ki Ermeni gazeteci: "Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı'nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa'ya döndüm. Onlar Haç'ın hatırı için savaşa devam ettiler."(1)
Ezcümle; Karabağ hala işgal altındadır. Yine kaynaklar göre “Söz konusu Karabağ olunca bu durum daha da önem kazanmaktadır. Zira Ermeniler tarafından işgal edilen bölgede, tabiî kaynaklar her geçen gün sömürülürken, tarihi doku da hızla tahrip edilmekte, Azerbaycan’a ait kültürel unsurlar, dünyanın gözü önünde, sorumsuzca ortadan kaldırılmaktadır. Vilayet işgal edilip ateşe verilirken, binlerce insan zorla göçe zorlanır. Canları ve malları tehlike altında kalan halk, yıllardır yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalır. Ermenilerin elinden canlarını kurtaran Karabağ Türkü, mallarını geride bırakıp yurtlarından ayrılmak mecburiyetinde kalırlar. Alelacele üzerlerine aldıkları elbiseyle yollara dökülen binlerce insan, bugün Azerbaycan’ın farklı yerlerinde zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermekteler. Bu süreçle birlikte Karabağ’daki toponimler, diğer kültürel unsurlar gibi, Ermeniler tarafından ortadan kaldırılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Milattan önceki dönemlerden başlayarak insanların mesken tuttuğu bu vilayet, bin yılı aşkın bir süredir de Türk yurdu olarak tarihteki yerini alır. Bölge, gerek coğrafi konumu, gerek ikliminin ve tabiî bitki örtüsünün güzelliğiyle ülkenin en güzel yerlerinden birisi olarak dikkatleri üzerine çekmektedir. Aynı zamanda tarihte yetiştirmiş olduğu ilim ve sanat adamlarıyla da bu coğrafyada seçilen Karabağ, her karış toprağında Türk kültürünün izlerini taşımaktadır. Karabağ’a verilen isimler, bu beldenin tarihi dokusunu yansıtması ve Türk kültürünün izlerini taşıması yönüyle de önemli dil yadigârlarındandır.” (2)
Hülasa; sizler de biliyorsunuz ki, hangi konuda mücadele ediliyor olursa olsun, sesi daha çok çıkanın, göze daha çok görünenin haklı olduğuna dair yanlış kanaat geliştirmek, insanın zaaflardandır. Son olarak; masum insanların katline ve her tür zulme neden olan tarihi yüzleşmeler madalyonun heriki tarafının da görülerek yapılması gerektiğinin tekrar altını çizmek isterim. Kimi yazarlarımızca dile getirilen Ermeni diasporasına dair masum insanların ölmesi nedeniyle duyulan pişmanlık ve özür dileme psikolojisinin nedeninin de bu tek taraflı bir algılayıştan olduğunu düşünüyorum. Elbetteki kaybedilen Ermeni ya da Türk masum insanların acısını paylaşmak gerek, fakat öte yandan geçmiş hesapların sürekli yenilenmesi ile ulaşılacak sonuç yeni nesillere kin tohumları ekmektir. Bunun hiçbir faydası olmayacaktır.
Ermeni diasporasının anlaşılabilmesi için Azerbaycan, Karabağ diosparasının da aynı şekilde işlenmesi gerekir. Aksi takdirde at gözlüğüyle bakmak; önünüze zoraki sunulandan gerisini bilmemek demektir. Bugün Ermeni tehcirine ait olduğu iddia edilen bir takım belge ve fotoğraflarla yapılan belgeseller ve açılan müze; illaki her Nisan ayında mutlak bir gündem işgali ile yakılan ağıt işte bu nedenle eksiktir, hatalıdır. Böyle devam ederse maalesef amacı masum insanlık için bir ağıt olduğuna dair söylemler yalandır. Amaç unutmamak ise Karabağ da unutulmamalıdır. Her Nisan ayında Ermeni diasporası yüksek bir haykırış iken Mart ayında Azerbaycan diosparası sahipsiz bir seda olarak yankılanmaktadır!
Acılar kabullenilecek ve paylaşılacak ise Karabağ diasporası da aynı müzeye yerleştirilebilmedir!
Dip Not : 1- Hocalı katliamı hakkında AKP milletvekili Mustafa Kabakçı’nın TBMM’de yaptığı konuşmasından.
2- KARABAĞ’A VERİLEN İSİMLER VE BU VİLAYETTEKİ YER İSİMLERİNDE TÜRK BOYLARININ İZLERİ Dr. Erdal KARAMAN Qafqaz Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Bakü/Azerbaycan
Yıllardır süregelen ermeni diasporası halen üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar bunu neden yaptıkları gerçek sebeplerini iyice irdelemek gerekmektedir.Arkalarında karanlık güçlerin emellerini haksızlıkların,haklılık penceresinden görmeye çalışmaları ne kadar gerçeği yansıtabilir…Ama bir realite söz konusudur savaşlar ve sürgün hayatlar yaşanmıştır bu sadece ermeniler için geçerli değildir saygı değer yazarımızn değindiği gibi ermeniler yıllarca halkımıza zülümler ve sürgünler yaşatmışlardır tabi bunun bedellinide en ağır şekliyle karşılıklı ödenmiştir..Eğerki bir hak idea ediliyorsa öncelik hakkı bizimdir Osmanlı zamanından kardeş olarak bir çatı altında yaşamış özgürlüklerini en iyi şekliyle yaşamış bir toplum kendi milli duygularına yenilip canice katliyamlar yapmaya başlıyorsa halkı kin ve nefrete davet etiriyorsa bedellinide ödemesi gerekmez mi…Zalimin keskin kılıçı gün gelecek,mazlumun keskin kalemine köle olacak bunu bilmezler mi.
Yüreğinize kaleminize sağlık ayşe hanım
Aslen Erzurumlu olan dedemden (anamin babasi)dinledim,komsumuz olan ermeniler sabah aniden katliama basladilar,daha önceden gizlice silahlanmislar biz hic bilemedik.iki yila yakin katliam yaptilar,biz gencler daglara kactik,gizlice gece gelir bakardik,insanlari camilere doldurup yaktiklarini,coluk cocuk herkesi silahlada degil,balta ve sunguyle öldurduklerini görur tekrar daglara kacardik diye bana o gunleri anlatmisti.
Ayşe Hanım, yazını okudum. Bu konuları işlemen isabetli olmuş. Bizzat yaşayan olarak tarih sayfalarına kayıt düşmüşsün. Bu makaleni DERHAL ingilizceye çevirip http://www.authorport.com da da yayına almalıyız. Sen yarım saatte çevirirsin. Bu akşama yayına almalıyız. Top sende.))
ekleyebileceğim bir şey yok! sadece donmuş haldeyim! ne düşündüğümü bilemeyecek kadar… yeryüzünde, hacın, hilalin, ekonominin ve duygusal vs açlığın hatırı için öldürülenlere ithaf ediyorum.
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.
Yıllardır süregelen ermeni diasporası halen üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar bunu neden yaptıkları gerçek sebeplerini iyice irdelemek gerekmektedir.Arkalarında karanlık güçlerin emellerini haksızlıkların,haklılık penceresinden görmeye çalışmaları ne kadar gerçeği yansıtabilir…Ama bir realite söz konusudur savaşlar ve sürgün hayatlar yaşanmıştır bu sadece ermeniler için geçerli değildir saygı değer yazarımızn değindiği gibi ermeniler yıllarca halkımıza zülümler ve sürgünler yaşatmışlardır tabi bunun bedellinide en ağır şekliyle karşılıklı ödenmiştir..Eğerki bir hak idea ediliyorsa öncelik hakkı bizimdir Osmanlı zamanından kardeş olarak bir çatı altında yaşamış özgürlüklerini en iyi şekliyle yaşamış bir toplum kendi milli duygularına yenilip canice katliyamlar yapmaya başlıyorsa halkı kin ve nefrete davet etiriyorsa bedellinide ödemesi gerekmez mi…Zalimin keskin kılıçı gün gelecek,mazlumun keskin kalemine köle olacak bunu bilmezler mi.
Yüreğinize kaleminize sağlık ayşe hanım
Akademik biri yazmış olsaydı da çok fazla bir ekleyeceği olamazdı bu yazıya ))Kaleminize kuvvet efendim…
Ellerinize ve zihninize sağlık üstadem, çok güzel kaleme almışınız. Karabağlı olduğunuza göre babaannem tarafından akrabayız öyleyse :-)))
Aslen Erzurumlu olan dedemden (anamin babasi)dinledim,komsumuz olan ermeniler sabah aniden katliama basladilar,daha önceden gizlice silahlanmislar biz hic bilemedik.iki yila yakin katliam yaptilar,biz gencler daglara kactik,gizlice gece gelir bakardik,insanlari camilere doldurup yaktiklarini,coluk cocuk herkesi silahlada degil,balta ve sunguyle öldurduklerini görur tekrar daglara kacardik diye bana o gunleri anlatmisti.
Ayşe Hanım, yazını okudum. Bu konuları işlemen isabetli olmuş. Bizzat yaşayan olarak tarih sayfalarına kayıt düşmüşsün. Bu makaleni DERHAL ingilizceye çevirip http://www.authorport.com da da yayına almalıyız. Sen yarım saatte çevirirsin. Bu akşama yayına almalıyız. Top sende.))
ekleyebileceğim bir şey yok! sadece donmuş haldeyim! ne düşündüğümü bilemeyecek kadar… yeryüzünde, hacın, hilalin, ekonominin ve duygusal vs açlığın hatırı için öldürülenlere ithaf ediyorum.
Yazımın İngilizce çevirisi
http://www.bilgiagi.net/authorport.com/armenian-diaspora-or-karabakh-diaspora/21314/
İlgilerinize teşekkür ederim.