Kime inanılacağı, kimden yana olunacağı, kimin eğri, kimin doğru olduğu bilinmeyen bir dönemde yaşıyoruz. Dün bu günden farklı, yarın ne olacağı belli değil. İnsanların yalanlarla bezendiği, riyakârlıkla süslendiği, sahtekârlıkla yükseldiği bir dönemde temiz ve dürüst kalmak son derece zordur.
Eğer üzüm de üzüme bakarak kararacaksa vay halimize. İçinde yaşadığımız şu düzeni bir bataklığa benzetirsek bu bataklığın içinde temiz kalabilmek için neler yapabileceğimizi çok iyi düşünmeliyiz. Onurlu ve vicdanlı olmanın hayatın bir koşulu olduğunu biliyoruz. Fakat bu koşul kim ya da kimler için geçerlidir.
Onurlu ve vicdanlı olmanın ölçüsü nedir? Ya da bu koşulu tam olarak yerine getirenlere hangi göz ile bakılıyor. Öyle bir duruma getirilmiş ki insanımız sanki şaşkın ördek gibi. Ne yapacağını bilmez bir durumda. Bir tarafta geçim kaygısı, diğer tarafta var olabilme kavgası.
Her dalda oynayıp kendine yer edinenler görünüşe göre rahat ve keyfi yerinde. Fakat onur ve vicdan sahibi olanlar ise sanki arada kalmış gibi kendini sorgulamakta. Acaba ben mi yanlış yapıyorum onlar mı diye.
Yalanın ve ihanetin ortasında dimdik durmak ta kolay iş değil. Ne tarafa bakarsan bak gördüklerin bir birinden farklı değil. Pek çoğu değersiz şeyleri değerli sayıp insanlığımızı bile yok sayarak alay ederken, pek çoğu da haksızlığa, adaletsizliğe duyarsız kalabiliyor. Kendini aklamak pahasına her renge girebiliyor.
Belki elden gelen bir şey yoktur ama en azından dürüst olabilir, kendi adına tepki gösterebilir, maalesef bizde bu da yok. Kendime soruyorum acaba ben mi önyargılıyım yoksa herkesi insan sandığımızdan mıdır? İnsan doğruya doğru diyebilmeli şartlar ne olursa olsun bir duruşu olmalı insanın.
Vicdanını sorgulamalı, en azından üzülebilmeli haksızlıklara, yanlışlıklara. Fakat her taraftan bağlanmış gibiyiz. Hâlbuki farklı görünmek ya da bende ordayım gibi konumlara girmek yerine kendi benliğini ifade edebilmek daha değerli değilmidir. Kendimiz olmak varken neden başkalarının etkisinde kalırız. Gerçekleri görmeyecek kadar kör müyüz hepimiz. Hani lafa gelince mangalda kül bırakmayız. Hepimiz vatansever, hepimiz doğrudan yanayız. Demek ki iki yüzlülük daha çok pirim yapıyor. Fakat bence dürüst olmak en doğrusu ve bize yakışan da budur.
Yapılan yanlışlıklara ortak olmak vicdanımızı zedelemeyecek mi? İleride karşımıza çıkan sorunlara bizimde ortak olduğumuz etkilemeyecek mi bizi de. Bunları göz önünde bulundurup doğrulardan yana olmalıyız. Birilerinin peşinden gitmek yerine kendi irademizi kullanmalıyız. Bizim vereceğimiz doğru karar yanlış olan çok şeyin düzeltilmesine destek olacaktır.
Saygın olmak yerine değerli olmak, zengin olmak yerine mevcutla yetinip namerde muhtaç olmamak daha önemli değil mi? Basit menfaatler için ondan bundan olup kişiliğini kaybetmek yerine, çok çalışıp dürüst olmak daha doğru değil mi?
Gerçeklerden kaçmanın bir yararı yoktur. Şimdiye kadar bir fayda sağmadıysa bundan sonrada sağlamayacaktır. Artık akıllı düşünmeliyiz, dün belki bir hiç idik ama bu gün hepimiz değerliyiz. Hani bizler arada bir hatırlanırız ya işte onun gibi. Şimdi sorma sırası bizde sorumuzu iyi hazırlamalıyız.
Eğer biz bizi biliyorsak, biz kendimiz olabiliyorsak, bizim de birilerine söylenecek bir sözümüz olmalı.
Hocam,
Ellerınıze ve yuregınıze saglık.
Iyı kı varsınız ve bızımlesınız…
Ankara’dan selamlar……….