Birkaç gündür yazılı ve görsel basın, sadece Libya ve Kaddafi ile yatıp kalkıyor. ABD önderliğinde bazı Batılı ülkelerin de katılımıyla Libya’ya başlatılan askeri müdahale gündemin tek konusu. Gerçekten de çok önemli gelişmeler yaşanıyor Ortadoğu coğrafyasında.
Tam da bu günlerde ülkemizi direkt ilgilendiren bir Nevruz yaşandı, ancak gündeme az da olsa hiç giremedi her nedense!
Görsel basın neredeyse hiç yer vermedi, yazılı basın ise ara ve arka sayfalarda birkaç paragraf ve resimle geçiştirdi Nevruz’u. Ya; alışmış, kanıksamış ve sindirmiştik, bu yüzden yer vermedik, ya da; alınmış bir karar veya verilmiş bir talimatla, bilerek ve özellikle yer vermedik.
Oysa bakın, bu son Nevruz’da neler oldu, neler yaşandı…
Öncelikle, katılım sayısı ve düzenlenen il sayısı bariz şekilde arttı.
İstanbul mitingi Diyarbakır’dakini geçti neredeyse. Selahattin Demirtaş ta İstanbul’dan seslenerek; “Bizden çaldığınızı (!) geri vereceksiniz” derken, Doğu ve G.Doğu için de “Bizim coğrafyamız” ifadesini kullandı.
Miting alanları tamamen sarı-kırmızı-yeşil’e büründü, yerel kıyafet denilen PKK’lı teröristlerin giydikleri kıyafetler giyildi.
Açıkça, Apo, PKK ve Kürdistan içerikli ve yanlısı sloganlar atıldı, pankart, temsili bayrak ve posterler taşındı.
Apo’nun, avukatları vasıtasıyla gönderdiği mesaj, alkışlar eşliğinde okundu.
Yapılan konuşmaların tümünün ortak noktası ve talebi, “Apo’ya özgürlük” idi. Osman Baydemir özetledi ve; “Kürt halkının özgürlüğü Öcalan’ın özgürlüğünden geçer” dedi.
PKK’lı Karayılan da gerçek niyeti ortaya koydu; “Özgür bir Kürdistan istiyoruz”.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde, kutlama mahiyetinde (!), uzun namlulu silahlarla saatlerce havaya ateş açıldı.
Bu arada, Mardin’in Nusaybin ilçesinde de asılı bir Türk bayrağı indirilmeye çalışılarak, taşlandı. Bu da kutlama mahiyetindeydi!
Oysa; 8-10 yıl öncesine kadar, bir, dikkatinizi çekerim; bir (1) PKK bayrağı açılsa, PKK renkleri olarak bilinen renklerden oluşan bir kurdele, dikkatinizi çekerim; kurdele, takılsa olay olur, basın, yuvarlak içinde durumu yüzlerce defa tekrar tekrar gösterir, “bunu da yaptılar!” diyerek hayrete düşer, dakikalarca da kınardı.
Evet, bir nevruz daha geçti. Talepler açıkça dillendirildi, sloganlar, pankartlar açıkça atıldı, sergilendi. “Anadil isteği, kültürel haklar” gibi maske sözler ağızlara hiç alınmadı, varsa yoksa Apo’ydu, Apo’ya özgürlüktü, PKK’ydı, Kürdistan’dı.
Kürt sorunu denilen sorunun gelip dayandığı nokta apaçık ortadaydı.
Bu nedenle siz, “açılım” da yapsanız, “anadil isteği”ni yerine de getirseniz, “Kürt kimliği”ni anayasal olarak kabul de etseniz, sorun çözülmeyecekti, çözülmesi de mümkün değildi.
Çünkü, 1999’dan buyana, yani Apo’nun yakalandığı tarihten buyana, ve özellikle son 5-6 yıldır bu değişken sorun, artık ve tamamen Apo’nun serbest bırakılmasına bağlanmıştı. Ama biz, bazı akil adam, bilirkişi, uzman ve yetkili olarak tanıdığımız, dinlediğimiz, seyrettiğimiz, ağzına baktığımız, maaşlı ve koltuklu bazı safdillerin ya da kurnaz tilkilerin sayesinde (!) hep oyalandık, oyalandık, oy alan dık, oy veren dik, içi oyulandık, landık, dık, ama bir türlü gerçeği anlayamadık, madık, dık…
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com