“BEYT-ULLAH” Kâbe, Câmi, mescid, mescid gibi ibadet edilen yere denir. Sözlüklerde beyt kelimesi; ev, oda, hane. Geceyi bir işle geçirmek anlamına gelir. Beyt-i Atik: Kâbe-i Muzzama. Beyt-ül arûs: Gelin odası, Beyt-ül Makdis: Mukaddes ev, Beyt’ül Haram: Kâfirlerin yaklaşmalarının men edildiği, onlara haram olduğu için, Kâbe-i Muzzama’nın etrafının bir ismi, Beytü’l-Mukaddes: Kudüs’teki Mescid-i Aksa olarak anlamları bulunur.
Beytûllah, Kâbe-i Muazzama, Mekke’de, Mescid-i Haram’ın ortasında bulunan, yeryüzünde ilk yapılan mabet olup, Müslümanların kıblesidir. “Allah’ın Evi” olarak inananlarca telaffuz edilir. Bakara Suresi, 125. ayette, Beytûllah’tan bahsedilir.
Camiler Beytûllah’ın şubesi, Allah’ın evidir. Ezrâki ve Tahtâvi’ye göre, camilerde dünya âlemi kelâmı konuşmak, harama yakın günahtır, insanın sevaplarını götürür.
“Camiler ve Din görevlileri Haftası” münasebetiyle, Diyanet-Sen tarafından hazırlanan bir afişte camiler ve din görevlileri hakkında özet iksirler sıralanmıştır.
CAMİ, Arapça bir kelime olup; toplayan, buluşturan ve birleştiren anlamına gelir.
CAMİ: Allah’ın isimleri “Esmaü’l Hüsna”dandır.
CAMİLER: Mü’minlerin var olma sebebi olan, ibadet ve kulluk ocağıdır.
CAMİLER; Allah’a secde edilen yerlerdir. “Kulun, Allah’a en yakın olduğu yer secdedir.”(H. Ş. Nesei:3)
CAMİLER: Allah’ın evidir. Camilere Allah’ın evi denilmesinin sebebi; camilerin Allah adına yapılmış olup, camide sadece Allah’a ibadet edilmesinden ve Beytullah (Kâbe)’nin bir şubesi olmasındandır.
CAMİLER: “Allah adının anıldığı ibadetgâh olarak Allah’a en sevimli mekândır.
(H.Ş,Müslim:288)
CAMİLER: Toplum içinde her ferdin, her bölgenin derdinin arz edildiği ve çare arandığı yerlerdir.
CAMİLER: Sevgi ve samimiyet duygularının, birlik ve beraberlik bağlarının kuvvetlendiği mekânlardır.
CAMİLER; Peygamberimiz tarafından yapılmaya başlanan mâbetlerdir. Camilere cami görevlilerine ve cemaate saygısızlık, Kur’an’da en büyük zulüm olarak Kabul
edilmiştir. (Bakara:114)
CAMİLER: Peygamberimiz zamanında çok yönlü (siyasi, idari ve yargı) için kullanılan mekânlardır.
CAMİ VE MESCİDLER: İlim merkezidir. Peygamberimiz Medine’de Mescid-i Nebevi’nin hemen yanına “Ashab-ı Suffe” mektebini yaptırmıştır. Bütün mezhep imamları ve sayısız ilim adamı tarihler boyu hep cami ve mescitlerden yetişmişlerdir. Camilerde Peygamberimize (s.a.v) gelen temsilcilerin gayri Müslim olanları için de kendi dinlerine göre ibadet yapmalarına imkân sağlamıştır.
CAMİLER: Asr-ı Saadette sanat ve kültür merkezi olarak da kullanılmıştır. Allah Resulünün teşvikleriyle camide spor yapılmış, şiir okunmuş ve okutulmuştur.
Cami, Peygamberimizin Medine’ye hicretinde bizzat çalışarak inşa ettiği yapıdır.
Cami inşa edenler Kur’an-ı Kerim’de övülmüştür, (T evbe: 18)
CAMİLER:; Bulundukları yerin dindarlık göstergesi ve İslam Medeniyetinin alametidir.
CAMİLER: Milletin kalbi, minareler göğe yükselmiş şahadet parmağı, şadırvanlar yüz akıdır.
CAMİLER: Birbirimizin yüzüne bakmadan, sadece yatıp kalkmak için değil, ibadet ile beraber, din ve dünya için neler yapılmak gerektiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır.
CAMİLER: Mihrabı ile mabedi, kürsü ile mektebi, minberiyle devleti temsil eder.
CAMİLER: Sivil toplumun ayrılmaz, vazgeçilmez bir parçası ve simgesi, millî ve manevi varlığımızın, birlik ve beraberliğimizin en büyük teminatı ve güvencesidir.
CAMILERIMIZ ile varız, camilerimizle var olmaya devam edeceğiz. Çünkü; Müslüman cami kültürü ile doğar, cami kültürü ile büyür ve cami kültürü ile ölür….
VE DİN GÖREVLİLERİ
Bütün din görevlilerinin ortak adı imam, bütün manası içinde gizli önder…
Namaz zamanı camiyi açan, namazdan sonra kapayan değil, ömür boyu kapısını da, gönlü de açık tutan insan…
GAZALİ imamdı, EBU HANİFE büyük imam…
İmamlık bir meslek midir?.. Öyle ise ulaşılacak en yüce meslek… Mihrapta, rahlede, kürsüde… Ama her zaman milletin önünde… Bazen sabana da yapışır, körüğe de,…
SÜTÇÜ İMAM gibi tetiğe de;İstiklal Harbimizi başlattı. o da imamdı.
Zulme sıkılan kurşun, karanlığa yakılan ışıktır…
İlim postu ise en yakın dostu. Allah Resulü varken, kimse “imam” olmadı.
Çünkü O “İMAM” dı.
Sağlığında bu emaneti ümmetin en faziletlisi aldı.”SIDDIK” ismi ondan kaldı.
Ne Hz. Osman’a kalkan kılıç, ne Hz. Ali’ ye saplanan hançerdir. Ümmetin kavgasında o “hakem”dir.
Saltanat dövüşünde Akşemseddin’dir.
İmam günah listesi tutan değildir. Günahları yuyan, yıkayandır. Kara Cehennem’e odun değil, Ak Cennet’e kâmil insan hazırlayandır.
İmam, sarığı gibi gönlü de ak insandır.
İksir halinde özetlenen cami ve imam budur. Görevini yapan cami ile böyle imamlara muhtacız!..
Camileri kışlaya, müminleri askere, kubbeleri miğfere, minareleri süngüye benzeten şair; minaresinde ezan okunan yeri, Anadolu olarak izah etmiştir.
“BU EZANLAR-Kİ ŞEHADETLERİ DİNİN TEMELİ-
EBEDİ YURDUMUN ÜSTÜNDE BENİM İNLEMELİ!”
Gazetelerde yer alan bir araştırmaya göre; 2002 yılında, Türkiye’de ortalama 882 kişiye, BİRNCAMİ VEYA MESCİT DÜŞÜYOR. 2008 yılında; 67.624 kadrolu, 12.008 de kadrosuz cami bulunuyor.
Türkiye’de camilerin yüzde 27’si Karadeniz bölgesinde, yüzde 17’si İç Anadolu’da, yüzde 14 Marmara, 12’si Ege, 9’u Güneydoğu Anadolu’da…
Türkiye’de en çok cami olan il; Konya, ( 2831 ) İstanbul, (2791 ) Ankara, (2545 ) Samsun (2545) ve Kastamonu (2454 ). En çok mescit olan iller: Ankara (421), İstanbul (291), Kastamonu (120) ve İzmir (114)
Görevlisi olmadığı için ibadete kapalı cami sayısı 4431, tamamen ibadete kapalı 1494 olarak belirtiliyor.
Camilerin yüzde 66’sında sadece erkeklere tuvalet bulunurken, yüzde 18’inde yer almıyor. Kadın tuvaleti bulunan camilerin oranı, yüzde 16, camilerin yüzde 90’ında kadınların abdest alma yerleri bulunmuyor.
Camileri yaptıran yöre halkı, (51114- yüzde 67) dernekler, (9938-yüzde 13), şahıslar (8282-yüzde 11) olarak belirtiliyor. Giderleri doğrudan doğruya halk, şahıslar, dernekler ve yüzde 1 olmak üzere vakıflar karşılıyor. (Kaynak: 9 Kasım 2010/Salı-Zaman Gazetesi, sayfa 26-Aile-Sağlık-Doç. DR. AHMET ONAY))
İbadet alanı 500 metrekare olan ve iki imamın görev yaptığı camilerin ortalamaları şöyle: Sabah namazı 40 kişi, öğle, ikindi, akşam, yatsı 110, Cuma namazı 1005 kişi..
İKSİR Kitabımızdan aynen alınan bu yazıya bir şeyler ilave etmek gerekirse; kimseler, özellikle müftülerimiz, imamlarımız ve Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri alınmasın, darılmasın, kendine göre fetvâlar vermesin.
Günümüzde camiler yukarıda bahsedilen gerçek ve değerlerde, nerede, nasıl, kimlerin elinde? Her Cuma günleri hutbelerde bile söylenen çeşitli yardım istekleri, camileri bir nevi “Dilenci Kapısı” haline getirdi. Özellikle Cuma günleri cami kapılarını bir panayır haline getirenler, dilenciler ordusu, şebeke halinde görevli dilenciler, çeşitli yayınları, dergileri, broşürleri, ilanları, reklamları dağıtan, satanlar ayrı… Diyanet takvimlerinin, vakıflarının bir nevi bürosu gibi gösterilen, görülen veya kanun/yönetmeliklerle bu hale getirilen camilerimiz, “Beytullah’ın şubeleri” mi, başka bir hale mi getirildiler? Yorumu ve kararı sizlere bırakıyorum.