O sabah genç kadın her gün önünden geçtiği kapının önünde durmaya karar verdi. Kocaman heybetli bir kapının karşısındaydı, koluna dokundu. Kapı gürültüyle gıcırdayarak sonuna kadar açılırken “Hay Allah yağlamayı unutmuşlar” dedi. Terk edilmiş bir yer olduğu izlenimi vermişti. Korku filmlerinden bir sahne ile karşılaşacağını düşündü. İçeriye bir adım attı ve manzaranın güzelliğiyle büyülendi. Sağ tarafında turuncunun en güzel tonları, sol tarafında kırmızının en şehvetlisi ile karşılaşmıştı. Hayretler içinde kaldı.
Uzun ömürlük yemyeşil dalların aralarına serpilmiş turuncu ve kırmızılar bütün albenileriyle onu çağırıyorlardı. Gözleri renklerin canlılığıyla kamaşmıştı. Dayanamadı, uzanıp bir dalı tutuverdi. Bayan turuncu bu hamleden korkmuştu. Yaprakların arkasına saklandı. “Korkma, benden sana zarar gelmez” diye seslendi. Bayan turuncu dalları aralayıp gülümsedi. Sonra hikayesini anlatmaya başladı.
“Biz bu toprağa çok uzaktan geldik. Önceleri bir fidandan ibarettik, sonra kıymetli eller tarafından ekildik. Gök baba, yağmurunu bize gönderdi bereketiyle suya kanıverdik. Toprak ana köklerimizi sardı sarmaladı, tüm mineralleri dallara çekiverdik. Bahar geldi, biz de çiçekleniverdik. Çiçekler yerini meyveye bıraktı, sen de bizi gizli bahçede buluverdin. Buradaki her meyvenin hikayesi başkadır. Bir güne bütün hikayeleri sığdıramazsın ama her gün buraya uğrarsan diğer hikayeleri de dinlemeye fırsat bulursun” dedi. Turuncuyu ilk keşfedişi ona neşe vermişti. Varlığı ise onu mutlu etmişti. Hoplaya zıplaya kapıya yönelip dışarıya çıktı. Yoluna devam etti.
Ertesi gün kendini yine aynı kapının önünde buldu. Keşfe devam edecekti. İçeriye girdi, kırmızıya yaklaştı. “Güzellik sana geldim, benimle konuşmak ister misin?” dedi. Onu görünce daha da kızardı, utanıverdi. “Seni görene kadar bu kadar kızaracağım hiç aklıma gelmemişti” diyerek söze başladı. “Biz de çok uzaklardan geldik, geldiğimiz yerde fidanımıza utanma öğretildi. Her utandığımızda daha çok kızaracağımız söylendi. Sen geldin, sefalar getirdin. Yine bekleriz” dedi. Genç kadın başka bir rengi keşfetmiş olmanın sarhoşluğuyla salına salına kapıdan çıkıp gitti.
Bu bahçeye yaptığı yolculuklar eğlenceliydi. Her gün yeni bir hikaye dinlemek ona çok çekici gelmişti.
Nihayet bir sabah bahçenin sonuna geldiğinde şaşkınlığını gizleyemedi. Toprağı sararıp solmuş, dallarında çürüyüp dökülen meyveleri olan ağaçların bulunduğu bölgeye geldi. O süzgün siyaha yaklaştı, bayan siyah ona baktı daldan kendini bırakıverdi. Genç kadın üzüntüyle avuçlarını açtı bayan siyah içine düşüverdi. Yorgun sesiyle: “Biz bu bahçenin en eski sahipleriyiz. Zaman bizi yıprattı, bir zamanlar rengimiz hepsinden daha hastı, bembeyaz ve saftık” diye devam etti. “ Ne mevsimler geçirdik, ne zorluklar çektik. Şimdi bu hale geldik” diyerek avuçlarında can verdi.
İşte o gün her şeyin bir sonu olduğunu öğrendi. Kafası önünde yerdeki taşları saya saya kapının yolunu tuttu.
* * *
Her insanın bir gizli bahçesi var. Herkes bir gün kendi içine doğru yolculuğa çıkar. İçinde karşılaştıkları kimi zaman onu çok mutlu eder, kimi zaman da gereğinden fazla üzer. Tek bir nokta kimse kendini keşfetmekten bıkmaz.
İnsanlar arasında cinsiyet ayrımı yapmak gibi bir niyetim yok ama kadınların gizli bahçeleri erkeklerinkine göre biraz daha zengin oluyor. Kadınlar hem daha duygusal hem de detaylara önem verdiklerinden zenginlikleri artıyor. Birçok durum detaylarda saklı olduğundan kadınları çözmek zorlaşıyor. Doğa kanunu demek lazım kadınlar çözülmek, erkekler çözmek için yaratılmış gibi duruyor.
Tarihte bugün diye hep televizyonda duyarız. Tarihte bugünün önemi, aldığım bir kaynağa göre Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun “Dünya Kadınlar Günü”nü kabul etmesinin 34. senesinin kutlanıyor olmasıdır. Bunca sene kadınların çalışma koşullarıyla ilgili ne gibi yasal düzenlemeler yapıldığını sorgulamak için ise bir platformda bunun tartışılması gerekecektir.
Toplumu kadın ve erkek olarak bölmek yerine özel durumlar gözetilerek, herkesi insan olarak kabul ederek sosyalleşmek en güzelidir.
Özel duruma örnek vermek istiyorum. Kadın nihayetinde bir gün anne olabilecektir, bebeğini emzirmek için süt iznine ihtiyacı vardır, dolayısıyla eşine eş zamanlı süt izni verilemez, kadının bu noktada özel bir durumu söz konusudur.
Uzun lafın kısası insana ne kadar değer verirseniz, onun ihtiyaçlarını belli oranda ne kadar temin edebilirseniz, çalışma hayatında o kadar iyi verim elde edebilirsiniz.
İşiniz tıkırında, neşeniz yerinde olsun.
Sevgili Aslıcığım,
Kurguladığın bu güzel, fantastik hikayede o gizli bahçede ben de yol aldım seninle birlikte. Tıpkı bu hikayedeki gibi, kadınların zamanın acımasızlığı ile birer çiçek gibi nasıl da solduklarına hüzünlendim…
Yeryüzündeki tüm insanların bir kadından dünyaya geldiği gerçeğini göz ardı etmeden, cinsiyet ayrımı yapmadan, bahsettiğin özel durumları da göz önüne alınarak, onlara gereken değerin verilmesi ve daha güzel bir dünya dileklerimle, bu güzel yazın için teşekkürler…
Sevgilerimle….
Sevgili Zeugmacığım;
Başkalarının ya da sevdiklerimizin gizli bahçelerini keşfedebilsek sanırım anlaşmazlıklar ortadan kalkacak. İnsanlar bunu yapamıyor çünkü belki de kendi bahçelerindeki güzelliklerden haberdar değiller. İnsan kendine değer vermeyi bilmeyince başkasından değer vermesini beklemiyor ve değer veremiyor.
Bahçedeki gezinti, güzel dileklerin ve yorumun için sana çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle…
… ve belkide artık gizli bahçe kalmamalı, tüm güzellikleriyle, iyilikleri ve hoşgörüyü beslemeli…