Her sabah kalktığımız da eğer yaşıyorsak bizim için yeni bir gün başlamıştır. Güneş yeni bir dünyanın üzerine doğmuştur. Pür telaş içinde hepimiz yeni hazırlıklar içinde oluruz. İşi olan işine gider, işi yoksa o günün palanını yapar kendine göre.
Dün nasıl geçmiş olursa olsun, dün gece nasıl biterse bitsin bu gün yenisi başlamıştır. Dünü unutamazsak bile bu gün için programlar yaparız. Dünün üzerimiz de bıraktığı izleri silebilmek için çareler ve çözüm yolları ararız. Pek çoğunu silemez sineye çekeriz.
Her şeye rağmen hayat devam ediyor der avutmaya çalışırız kendimizi. Etrafımızda günün keyfini çıkaranları gördükçe hayıflanırız içimiz burkulur. Bir şeyler sormak gelir içimizden kendimize cevabını bildiğimiz için hemen vazgeçeriz.
Dün, acılar çekmişiz, haksızlığa uğramışız, beklediklerimiz gelmemiş, hakkınız elinizden alınmış olabilir. Bunlardan da önemlisi onurunuz kırılmış olabilir.
Ama görüyoruz ki her ne olursa olsun yine hayat devam ediyor, yine mücadele vermek gerekiyor. Biz ekmeğini kolay kazanamayanlar için ise bu mücadele daha da zorlu bir mücadele oluyor. Güne günaydın diyerek başlayamıyoruz belki ama şükretmesini biliyoruz en azından.
Derken o günde akşam olur yorgunluğunu çıkarmak için bulduğun yere yığılırsın. “Tabi canım sahildeki çay bahçesinden partiden gelemdin ya” kim bilir ne ağır yükler taşıdın hem bedeninle hem de gönlünle.
Elini yüzüne kor gözlerin dalar uzaklara bir umut ışığı ararsın. Yarın senin için yine aynı gün başlar sağ olursan. Düşünürsün derin derin, bakarsın, karlı bir dağ başında esen tipi, bakarsın dalından hoyratça koparılmış bir gül olursun. Ya da herkesin üzerine basıp geçtiği kaldırım taşı.
Bu gün de böyle geçti der yarının hesabını yaparsın. Yaparsın yapmasına da senin için değişen bir şey yoktur yarın da bu günden farklı olamayacaktır. Çaresizliğin, ezilmişliğin altına sığınmak istemezsin asla direnmeliyim, dayanmalıyım dersin.
Bütün yüreğinle omuzlarsın hayatın acısını, kahrını. Zaten kahır çekmeye ezelden alışkınsın sen. Senin şikâyetlerin, yakınmaların dikkate alınmaz, kimse itibar etmez doğrularına çünkü sen hep doğru oldun yanlışa bulaşmadın. Adın duyulmadı ki her hangi bir olayda seni tanısınlar, bilsinler. Sen birilerinin adamı da olamadın şu ana kadar sana sahip çıksınlar.
Ölümden öteye köy mü var deyip razı oldun kaderine. Kimsenin ekmeğini elinden almaya da çalışmadın, edebinle, terbiyenle yaşadın bunca ömrünü. Dünya yalancılar, düzenbazlar dünyası seni kim tanısın kardeşim, söker mi senin doğruluğun, dürüstlüğün canavarlaşmış gözü doymazlara.
Boş ver be sen yine kendini bil. Doğru olan, mert olan yine sensin. Sen bir simit, bir bardak çayla karnını doyur yine, varsın onlar Hiltonlar da, yatlarda, katlarda zıkkımlansınlar. Ama unutma ki bu vatan yine senin omuzlarında yükselecektir.
Bir gün gelecek onlarda gelecekler benim yanına işte o zaman hesabını sorarım diyeceksin elinden başka bir şey gelmeyince. Diyeceksin amma o zaman ne zamandır bilinmez.
Şimdi sormalısın bu hesabı, sorabildiğin şekilde. Düşüncenle çıkmalısın onların karşısına bu gün sen çıkarsan arkandan gelen çok olacaktır. Sana ne vaat edilirse edilsin sen hakkını bildikçe taşlar yerine oturacak, karanlıklardaki gerçekler ortaya çıkacaktır.
Unutma sende bu milletin vatandaşısın, herkesin sahip olduğu hakka sende sahipsin, bu hakkına sahip çıkmalısın ki alın terinin, emeğin kıymeti bilinsin. Bu gün dünden daha kötü senin için, yarın da böyle olacaktır. Aksi halde ezilmeye, üzülmeye devam edeceksin.