İslam Dünyası, büyük bir kargaşa yaşamaktadır. Tunus, Mısır, Yemen ve diğer ülkeler, tam anlamı ile kaos içine girmişlerdir. Bu ortam gerçek demokrasiye geçiş içinse; bu ülkelerdeki koltuğa yapışmış/İsrail, ABD ve AB uşağı/zalim-ahlaksız-hırsız psikopat-halk düşmanı-hain; diktatörlerini kovmayı amaçlıyorsa mutlu oluruz. Ancak, ortaya çıkan odur ki, olaylar ABD ve İsrail senaryosudur. Zulümden bıkmış, demokrasiye susamış halkların gazını boşaltmayı; gerçek demokrasiye geçişi/ halka dayalı-bağımsız-milli yönetimlerin başa gelmesini/dürüst seçimleri önlemeyi hedeflemektedir. Amaç; yine ABD bağımlısı tipleri yönetime getirmek, bu arada küçük küçük tavizler vererek halkları uyutmak ve sömürü düzenini sürdürmektir. (Tunus’ta ne değişmiştir? Baradey, ABD’nin Mısır’daki has adamı değil midir?) Özellikle de, İslamcıların önünün kesilmesi için (İsrail’in talimatları ile) her türlü yola başvurulmaktadır.
Şüphesiz, bu fırsattan istifade ile, Fransa’nın patronluğu yerine, ABD işgali gerçekleştirilmektedir.
Elbette; bu ülke halklarının feraseti, çıkacak önderlerin dürüstlüğü ve ordularının tavrı önemlidir. Ordular; gerçekten ülkenin ordusu ise, dışa bağımlı değilse, milli karakterlere sahipse, ABD-İsrail-AB senaryoları sonuçsuz kalacaktır. Halkın güveni ve sevgisi boşa çıkarılamayacaktır. ( Ancak, ne yazık ki; Türkiye dahil, sömürülen ülkelerin çoğunda, ülke çıkarları ve halkın arzuları değil, dış mihrakların talimatları etkili olmaktadır. Mesela, Türkiye’deki tüm darbeler/muhtıralar/ darbe tehditleri, hep dış mihrakların talimatı ile gerçekleştirilmiştir. Ülkenin ve halkın arzuları ve çıkarları, hiçe sayılmıştır. Silahlı Kuvvetler’in, halktan kopuk olmaması, demokrasiyi benimsemesi, kendisini her konuda en üst yetkili saymaması, halkın inançlı bölümünü potansiyel tehlike olarak görmemesi çok önem arzetmektedir.)
Neticede; Tunus-Mısır-Yemen vb. ülkelerin, Silahlı Kuvvetleri’nin tavrı, fevkalade önemlidir. Sonucu tayin edecektir.
Şimdi; bu kaotik ortamda, CHP’nin sergilediği tavırları, direniş çağrılarını, mantıkla ve ülke çıkarları ile bağdaştırmak mümkün değildir.
Neymiş? Yargı bağımsızlığı tehlikeye girmekte imiş?
Mantık ve vicdan sahibi herkes bilmektedir ki; bu ülkede Yargı bağımsızlığı yoktur. Yüksek Yargı; devamlı olarak, darbecilere destek vermiştir. 27 Mayıs-12 Eylül ve 28 Şubat rezaletlerinde, itibarına -kendi eliyle- büyük darbeler vurmuştur. Devamlı olarak, CHP’nin yan kuruluşu gibi fonksiyon ifa etmiş, icranın önünü kesmiştir. Kendini, TBMM’nin üzerinde görmüştür ve görmeye devam etmektedir. Politikanın, tam göbeğinde yer almaktadır. Taraf olmaktadır.
Bu arada; davaların yıllarca sürmesi, en önemlilerinin zaman aşımına uğraması, işin diğer dramatik yönüdür.
Zaten, yapılmak istenen de, tıkanıklığı önlemek için, yeni birimlerin ilavesidir. Ama, mevcut statü ve hakimiyet elden kaçacak diye karşı çıkılmakta; bir süre önce evet diyenler, şimdi hayır demektedir.
CHP, bir kalesi elden gidiyor diye, böylesine tehlikeli ve anti-demokratik davranışlara, nasıl olur da tevessül eder? Dünya politikasını hiç mi takip etmiyorsunuz? Dönen dolaplardan, bu kadar mı habersizsiniz? Vatanımıza ve halkımıza gareziniz mi var? Devamlı olarak, Ergenekon ve diğer darbe suçlularına destek verdiğiniz yetmedi de, şimdi İsrail-ABD senaryolarının ekmeğine yağ mı sürmeye karar verdiniz? Çözümün, sandıkta ve TBMM’de olduğunu, red mi ediyorsunuz? Demokratik yollar ile iktidar olmaktan, iyice ümidinizi kestiniz mi? Halktan kopuk, statükocu, darbe teşvikçisi huylarınızı devam ettirmeyi mi düşünmektesiniz? Türk halkının, yüzde 70’den fazlasının, en büyük tehlike olarak, İsrail ve ABD’yi gördüğünün farkında değil misiniz?
1-Ümit ediyorum ki; Sn. Namık Kemal Zeybek, mevcut birikimi/uzlaştırıcı tavrı/milli ve manevi değerlere saygılı tutumu/ projelere dayalı söylemleri/ ihanete uğramış ANAP tabanını da kucaklayıcı icraatları/kavgadan uzak, dengeli, geniş ufuklu programı ile Demokrat Parti’ye, bir yükselme-canlanma kazandıracaktır. Dış mihrakların iğrenç senaryolarının önünü de kesecektir. Denge unsuru olacaktır.
2-Başta Sn. Genel Başkanlar olmak üzere, herkese; Noam Chomsky’nin, ‘Umutlar-Olasılıklar’ kitabını okumalarını önemle tavsiye ediyorum. Burada;
a)1492 yılından itibaren, Hristiyan dünyasının, nasıl bir soykırım/soygun/katliam/köle ticareti/uyuşturucu ticareti/sömürü/salgın hastalık bulaştırma vb. iğrenç metodlarla zenginleştiğini;
b)Girdiği her yeri kuruttuğunu, tüm medeniyetleri (Endülüs/ Aztek/ İnka/ Çin/ Hindistan/ Aborjin/ İslam/ Türk, vb.) yıktığını; nasıl soykırımlar yaptığını,
c)Misyonerlik, liberalleşme, küreselleşme, vb. tüm kavramları nasıl istismar ettiğini;
d)Birleşmiş Milletler, İMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, vb. tüm örgütlerin iğrenç iç yüzünü ;
e)Irk-din ve mezhep çatışmalarının nasıl tezgahlandığını, ülkesine ihanet eden soysuzların nasıl iktidara getirildiğini, savaşların gerçek sebeplerini,
f)Bu batı medeniyeti denen, zalimler güruhunun (İsrail-Vatikan-ABD- İngiltere- Fransa- Almanya- İtalya- Hollanda- Belçika- İsveç- Norveç- İspanya- Portekiz- Rusya- Çin vs.) asırlardır tüm Dünya’yı nasıl soyup-soğana çevirdiğini;
g)Hindistan/ Bolivya/ Wietnam/ Haiti/ Bengal/ Filipinler/ Küba/ Irak/ Afganistan/ Türkiye/ Pakistan/ Şili/ Lübnan/ Filistin/ Meksika/ Tunus-Fas-Cezayir-Libya-Mısır-Sudan-S. Arabistan-Yemen-Emirlikler/ Güney Afrika/ Somali/ Nijerya/ El Salvador/ Arjantin/ Honduras/ Ekvator/ Brezilya/ Nikaragua/ Panama/ Guatemala/ Karayipler/ Venezuella/ Endonezya/ Malezya/ Gana/ Kore velhasıl Dünya’nın tümündeki soygun ve zulümleri,
h)Rusya’nın, Asya ve Avrupa’daki ( Kırım/ Ukrayna/ Letonya/ Estonya/ Azerbeycan/ Tüm Türk Cumhuriyetleri/ Gürcistan/ Ermenistan/ Macaristan- Çekoslavakya- Romanya- Bulgaristan- Doğu Almanya- Yugoslavya vs.) soygun ve zulüm düzenini;
i)Bir zamanlar sömürülen, zorla afyonkeş yapılan Çin’in; sonradan nasıl acımasız bir sömürgeci haline geldiğini; detayı ile görebilirsiniz.
Lütfen; aynı oyunlara tekrar tekrar düşmeyelim. İsrail- ABD- Vatikan- AB ‘Şer Ortaklığının’ oyuncağı olmaktan kurtulalım.
Türk halkının yüzde 70’den fazlası, bu şer ortaklığının farkında olduğunu yapılan anketlerde beyan etmektedir. Önemli olan, Ankara’dakilerin uyanmasıdır.