Ankara’da Zafer Çarşısı’nda bulunan Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Sergi Salonu’nda sık sık sanat etkinlikleri yapılıyor. Bu etkinliklerden biri de geçtiğimiz günlerde halka açılan ANKARA’08 MİLLİ PUL SERGİSİ’ydi. Ben de o sergiyi ilgiyle gezenlerin arasındaydım.Sergide sadece Türkiye’ye ait pullar ve damgalı ilk gün zarfları değil, yabancı ülkelerin çok eski tarihlere dayanan çeşitli pulları ve damgalı ilk gün zarfları çok ilgimi çekti. Salonda özel bir bölüm oluşturulmuştu. Bu bölümdeki tablolar İstanbul’daki Topkapı müzesinden getirilmiş. Hz. Muhammed’in, gönderdiği mektuplar, Osmanlı zamanındaki postacılar, Osmanlı dönemindeki pul eskizleri, telgraf makinesi vardı. Atatürk’ün posta teşkilatına olan teşekkür cümlelerinin bulunduğu Atatürk tablosunda Nutuk’tan alınan sözler vardı:
Bütün telgrafçılarımızın, teşebbüsleri ve milli mücadelemiz için yaptıkları fedakârca hizmetlerinin milli tarihimizde önemli bir yeri vardır. Kendilerine bu gün açıkça teşekkür etmeyi bir borç sayarım. M. Kemal Atatürk.
24 Ekim 1 Kasım tarihleri arasında yapılan bu sergide birbirinden değerli pulları görmek beni çocukluk yıllarıma götürdü. Ara ara içim burkuldu, arar ara gülümsedim…
Çocukluğumdan beri pullara çok ilgi duymuşumdur. Hatırlıyorum da, babamın bir pul defteri vardı. Tıpkı resim albümü gibiydi. Sayfalarda pulların konulacağı özel bölümler vardı; dizi dizi. Albüm yaprakları arasındaki ince mulaj kağıtları pulların birbirine değip yıpranmasını önlüyordu. O defter benim için ulaşılamaz bir güzellikte ve özeklikteydi. Tıpkı bir hazine gibi… Biraz büyüdüğümde ben de küçük bir pul defteri aldım ve pul toplamaya başladım, ama bunu başaramadığımdan devam edemedim. Bir dönem gerçekten de herkeste pul toplama merakı vardı. Koleksiyoncular birbirine pul defterini gösterir, pul değiş tokuşu yapılırdı. Öyle pullar vardı ki eşi değeri bulunamazdı hiçbir yerde. İşte o zaman o albüm bir hazine değeri taşırdı. O albümün sahibi de çok önemli bir kişi olarak görülürdü.
İletişimimizi mektupla yapıp sık sık postanelere gittiğimiz için her yeni çıkan pul hakkında bilgi sahibi olabiliyorduk. Adeta ezberlemiştik her birinin üzerindeki rengi, resmi ve hareketi. Her dönem için ayrı ayrı resimler içeren, renk renk, desen desen ve tarih kokan, kültür kokan, doğa, vatan, bayrak kokan pullar hiç unutulur mu? Unutmadık, ama pullardan çok uzak kaldık. Ancak resmi pullarla işimiz olduğunda onları görebiliyoruz.
Hızlı iletişim çağında olduğumuzdan artık işlerimizi çoğunlukla internetten yapıyoruz. Dilekçelerimizi, mektuplarımızı hep internetten elektronik olarak gönderiyoruz. Kâğıt alıp el yazısıyla mektup yazmak, zarf alıp üzerini yazmak ve postaneye gitmek, posta memurundan uygun miktarda pul isteyip zarfa yapıştırmak ve sıra bekleyip zarfın üzerini mühürletmek artık bir külfet ve zaman kaybı oldu çoğumuz için bu çağda.
Şimdi postanelere çoğunlukla fatura yatırmaya, para çekmeye ve borç ödemeye gidiyoruz. Mektup göndermek durumunda kaldığımız zamanlarda bile artık posta memurları zarfların üzerine pul yapıştırmıyor Elektronik bir makineden geçiriyorlar, anında üzeri elektronik olarak mühürleniyor. Hal böyle olunca da pul kullanımına gerek kalmıyor.
Pullar neden bu kadar değerlidir?
Bayrak ve toprak bir ülkenin bağımsızlığı için ne kadar önemli ise pulları da o kadar önemlidir; çünkü pullar ait oldukları ülkenin turistik, kültürel, sosyal ve ekonomik yönden tanıtımını sağlar. Posta kartları, ilk gün ve özel damgalı zarfların ve pulların saklanması ve pul koleksiyonu yapılması iletişimdeki önemli birer belge olarak kalıp ülkemizi gelecek asırlara taşır; çünkü
Ülkeler pullarıyla tanınır.
Pul, posta kartı ve ilk gün kartları ve pulları biriktirme işine FLATELİ, bunları biriktiren ve koleksiyon yapan kişilere de FLATELİST denmektedir.
Geç kalmış sayılmazsınız, eğer yarın yolunuz Ankara’ya düşerse bu eşsiz sergiyi gezmenizi önemle tavsiye ederim…