Özellikle son zamanlarda, gerek televizyon ekranlarındaki haberlerde, gerekse yaygın basın içerisinde yer alan haber ve yorumlarda, bir “islamcı basın” deyimidir gidiyor.
Kimilerinin dinci basın olarak da nitelendirdiği, medyanın farklı bir noktasında yer alan kimi televizyon kanallar ile gazetelerin bu şekilde nitelendirilmesi, doğruyu söylemek gerekirse, beni rahatsız ediyor.
Ne demek “islamcı basın”?..
Yani yaptıkları görsel ve yazılı yayınlarda din öğesini ön plana çıkartan, toplumun belli bir kesimine daha yakın duran, bu arada hükümeti de çok fazla eleştirmeyen bu basın ve yayın organları “islamcı basın” oluyor da, diğerleri farklı bir dine mensup insanların yer aldığı bir basın organı olarak mı kabul ediliyor?
Kamuoyunda isimleri bilinen bu televizyon ve gazeteler, islamcı basının yayın organları olarak kabul edilirken, diğerleri ne bileyim “yahudi basın”, “hıristiyan basın”, “ataist basın”, “şaman basın”, “budist basın” gibi tanımlamalarla mı nitelendirilmeli?
Böyle bir nitelendirmeye tabii ki şiddetle karşıyım. Sanki islamcı basın demeyle, sanki müslümanlık sadece bu basının tekelindeymiş gibi yer alıyor. Diğer gazetelerde çalışanlar, islam dininin dışında yer alıyormuş gibi bir imaj yaratılıyor.
Maşallah bölünme konusunda hiç kimseye fırsat vermeyen bir ülke olarak, şimdi de “islamcı olan basın”, “islamcı olmayan basın” bölünmesini de yaşarsak, hiç şaşmamak lazım.
Zaten, yıllar yılı bu ülkeyi Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu, diye bölmek isteyenlere karşı yeterince mücadele verememiş bir toplum ve bu toplumun birer parçası olan basın olarak, neredeyse onların ekmeğine yağ süren bir politika izlememizin yanı sıra, şimdi basın kendi içerisinde bölünmenin ve ayrışmanın sinyallerini vermesi ne kadar doğru olur acaba?
“İslamcı basın” nitelendirilmesi yapıldığında, doğal olarak, bu nitelendirmenin içerisinde yer almayan basının da karşı tarafı temsil ettiği görüşünden hareket ederek, “islamcı olmayan basın” olarak kabul edilmesi yerinde mi?
Bu tanımlamayı kullanan yazarlara bakıyorum da, kimilerinin yazılarının içerisinde zaman zaman dini öğelere yer verdiğini de görüyorum. Keza, yine bu tanımlamayı televizyon ekranlarındaki programlarında ya da haberlerinde kullanan haber sunucuları da aynı şekilde…
Gerçekten, biz tarihten ders almasını bilmeyen bir toplumuz. Hani bir insanın beyni yaşadığı bir olayı 23 günde unuturmuş derler ya, bu unutkanlık herhalde bizde 23 gün bile sürmüyor.
Günde yeri geldiğinde iki üç kez gündemin değiştiği bir toplumda, yaşananların unutkanlığa dönüşmesi de doğal olarak 2-3 gün boyutunda oluyor sanırım.
Yazık, demek ki bize dışarıdan herhangi bir etkide bulunmaları da gerekmiyormuş anlaşılan.
Daha fazlasını biz zaten yapıyoruz!..