Evet, farkındayım başlık biraz garip oldu, ama dün çimento fabrikası ile ilgili yapılan halkı bilgilendirme toplantısına en iyi bu başlığın gidebileceğini düşündüm…
Nedeni de, bugüne kadar yaşadığı kente karşı duyarsızlığı ile bilinen Bandırmalı’nın, söz konusu çevre faktörü olduğunda nasıl bir birlik ve beraberlik sergilediğinin de göstergesi olan dünkü toplantı, doğrusu beni hem şaşırttı, hem de çok sevindirdi.
Demek ki, artık bizde de bir değişim süreci yaşanıyordu ve bu süreç son derece olumlu bir şekilde gerçekleşiyordu. İnşallah devamı da gelir.
Efendim, malum bu kentte en az 6 aydan bu yana bir çimento fabrikası kurulacaktı, kurulmayacaktı diye toplum içerisinde bir ikilem yaşanıyordu.
Çimento fabrikasının Ayyıldız tepeye kurulacağını ilk kez kamuoyuna açıklayan da eski belediye başkanımız, yeni milletvekilimiz Cemal Öztaylan.
Bandırma’daki istihdamı arttırmak, sanayileşmeyi geliştirmek için projeler üreten Öztaylan, bu doğrultuda kentin gelişimine yönelik yeni yatırım alanları yaratmak ve buralara da başta İstanbullu olmak üzere sanayicileri çekebilmek için yoğun bir uğraş sergilediğini her fırsatta dile getiriyor.
Belediye başkanlığı döneminde Hyundai otomobil fabrikasının Bandırma’ya kurulabilmesi için nasıl bir çaba sergilediğinin de yakından takipçisiyiz ayrıca. Korelileri ikna edebilmek için Osman Kocaman ile birlikte yaptığı selamlama hâlâ akıllarda.
Ama Bandırma’yı değil de, Türkiye’yi tercih etmeyen Koreliler, Çek Cumhuriyet’ine bu yatırımı kurmak istedikleri düşüncesi ile uçup gitmişlerdi.
O gün bugündür, Bandırma’daki işsizlik sayısını aşağıya çekebilmek için çeşitli projeler üreten Milletvekili Cemal Öztaylan’ın bu tutumu, kimi çevreler tarafından farklı yorumlanırken, kimi çevreler tarafından da doğal olarak takdirle karşılanıyor.
Öncelikle şunu söyleyelim ki, çevre konusunda son derece hassas olan Bandırma, hemen hemen dört bir yandan sanayi kuruluşlarının çevreye verdikleri olumsuzluklar halkası ile sanki zincire vurulmuş bedbaht bir kent görünümünde.
Çevreyi kirleten faktörler arasında limandan tutun, Eti Madencilik’e ait sülfürik asit fabrikası, Bagfaş, Edincik’teki tavukhaneler, kentteki biyolojik arıtması olmayan, olup da çalıştırılması pahalı diye çalıştırmayan fabrikalara kadar, birçok kuruluşu sayabiliriz.
Etkilerini de gözle görmek mümkün. Bakın, üzümleri ile ipek böcekçiliği ile ünlü Edincik’te bir tanesi dahi kalmadı. Üstüne üstlük, çevre kirleticisi olarak bilinen tavuk çiftlikleri ile doldu.
Hemen onun altında başta Bandırma’nın meyve ve sebze ambarı olarak bilinen eskinin Çalışkanlar köyü, şimdi kanserli köy olarak adlandırılıyor. Köyde yaşayanlara hasta muamelesi yapılmasından dolayı ne kız alıyorlar, ne kız veriyorlar. Zaten üç otuz paraya evini barkını satan kaçtı gitti. Yetiştirilen o birbirinden lezzetli meyve ve sebzeler de sizlere ömür.
Beri tarafına geldiğinizde Bandırma’nın, burnumuzun dibindeki Kuşcenneti yakın zamana kadar can çekişir durumdaydı. Allah’tan yağmurlar yağdı da, şimdilik kurtardık sayılır.
Sahil Yenice köyü ise vartayı şimdilik atlatmış gibi görünüyor. Bakarsınız yarın bir gün oraya da bir fosfat zenginleştirme fabrikası falan da kurulabilir!..
Yani dediğimiz gibi dört bir tarafımız çevreyi kirleten faktörlerle donatılmış durumda. Üstüne artı bir tane daha kurulmak istenmesi, bardağı taşıran son damla etkisi gösterdi.
Bandırmalı, sözleşmiş gibi Çalışkanların üstüne, Ayyıldız tepeye kurulmak istenen fabrikaya karşı… Haa yanlış anlaşılmasın, fabrikaya derken, kurulum yerine karşı… Yoksa, söz konusu fabrikanın Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan binlerce dönümlük arazinin herhangi bir yerine kurulmasına asla karşı değil. Sonuçta, Milletvekili Öztaylan’ın dediği gibi yaklaşık 5 bin kişiye yeni bir ekmek kapısı çıkacak.
Zaten, böyle bir yatırıma karşı çıkmak da aptallık. Tamam, dünyanın gelişmiş ülkeleri artık kendi ülkelerine sanayi kuruluşları kurulmasına izin vermiyor, herşeyden önce insan ve çevre sağlığını düşünüyor. Fakat, gariban Türkiye’nin şu an karnını doyurmak zorunda olduğu 15 milyon işsizi var. Bu durum ne olursa olsun, daha bir ön planda geliyor.
Bir de yeri gelmişken, çimento fabrikasını kurmak isteyen Bandırma Çimento A.Ş.’ye iki çift laf etmek gerekiyor. Birkaç milyon dolar harcanacak bir yatırım için böylesine ucuz bir bilgilendirme olabilir mi? Demek ki oluyormuş!..
Aylardır konuşulan bir konu için lütfedip, Bandırmalı’nın fikrini alma gereğini dahi duymamışlar. Ne halkıyla, ne siyasi ve sivil toplum örgütleriyle, ne de Kocaman’ın dediği gibi ticaret odasıyla bile görüşmemişler… Hem çok büyük ayıp, hem de çok büyük eksiklik.
Sanırım bu tutumları, “Bandırma’yı çantada keklik” görmelerinden kaynaklansa gerek. Artık bu güvenleri nereden kaynaklanıyor bilinmez, ama öyle bir hava içerisinde gelmişler ki, Bandırmalıların bilgilenmesi için herhangi özel bir çalışma yapmayı dahi düşünmemişler. Fizibilite çalışması yapan bir kuruluş, kamuoyu yoklaması da yapmıyor, bilgilendirmesi de…
Balıkesir Çevre İl Müdürü Emine Tamer’in yönettiği halkı bilgilendirme toplantısı, kelimenin tam anlamıyla fiyaskoyla sonuçlandı dersek, hiç de abartmamış oluruz.
Toplantıya katılanlar ve akıllardaki sorularını yöneltenler aksine dersini çok iyi çalışanlar grubunu oluştururken, gelen sorular karşısında cevaplamakla yükümlü olanların kaçamak cevaplar vermesi, kimisine de hiç cevap verememesi de dikkat çekiciydi. Kaldı ki, bunlar kamuoyunu ikna etmek için gelenlerdi. Edemeyince de, sinirlendiler ve bu sinirlerini de konuşmalarına yansıtmaktan kaçınmadılar.
Dedik ya, Bandırma’yı öylesine çantada keklik görerek gelmişler ki, büyük bir hayal kırıklığı ile ayrıldıkları da bir gerçek.
Keşke, daha önceden Bandırmalı’nın korkularını, beklentilerini, düşüncelerini araştırıp da öyle gelselerdi. Sanırım, bu önümüzdeki toplantıya böyle bir çalışma içerisine girerek, derslerini çalışarak geleceklerdir. Aksi takdirde, Bandırmalı’dan kesinlikle “okey” cevabını alamayacaklardır.
Tabii bu arada cevaplanamayan soruların arasında, Ayyıldız tepenin birçok faktörü bünyesinde bulundurmasından dolayı tercih edildiği masalına da hiç kimsenin inanmadığını bilmeleri gerekir.
Tamam, Bandırma hinterlandı ile limanı ile ihracat yapacak bir sanayi kuruluşunun arayıp da bulamayacağı bir kent de, bu ülkenin en büyük ihracatçıları arasında yer alan Eti Madencilik, bor madenini Bandırma’da mı çıkarıyor sanki?
Türkiye’nin en yatırımcı bakanlarından biri olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, taa Mazıdağı’ndan trenlerle, şileplerle Bandırma’ya hammadde taşımayı göze alıyor da, çimento fabrikası taş çatlasa 30 kilometre öteye kurulması istenen bir yeri problem yapıyor. Kim inanır bu masala?
Kaldı ki, OSB’den Bandırma limanına bir tren yolunun yapılmasının dahi düşünüldüğü günümüzde, 30 kilometrelik bir mesafenin yatırım ve üretim maliyetini arttıracağı masalı pek inandırıcı gelmedi hiç kimseye…
Bir de ön plana çıkan bir başka faktör de, istihdam edilecek 300 kişinin yanı sıra, dolaylı dolaysız ekmek yiyeceği düşünülen 5 bin kişi için, bugün için Bandırma’da yaşayan 120 bin kişiden kaçının da gözden çıkarılması gerekiyor ki? Yarın bir gün nüfusu hızla artan ve 300 binlere, 400 binlere çıkacak olan Bandırma’da riskli yaşayan insan sayısı da artacaktır hiç kuşkusuz…
Dünkü toplantıya önce Ticaret Odası Başkanı Osman Kocaman’ın, ardından da Milletvekili Cemal Öztaylan’ın konuşmaları damgasını vurdu.
Kocaman, bir kez daha Bandırma’nın haklarını koruma yükümlülüğünü haddinden fazlasıyla yerine getirirken, yönelttiği “Alternatif yeriniz var mı?” sorusuna cevap alınamaması da, fabrikayı kurmayı düşünenlerin niyetlerini zaten açıkça sergiliyordu.
Ayrıca Kocaman’ın Bandırma’nın 300 kişilik istihdam yaratacak bir işyeri için başta çevre gibi çok önemli olan bir takım değerleri de ikinci plana itmeyecek bilince sahip olduğunu altını çize çize vurgulaması da bir ders mahiyetindeydi.
Cemal Öztaylan da, yaptığı konuşmada böylesine sade suya tirit bir bilgilendirmenin yapılması karşısındaki şaşkınlığını dile getirirken, bir sonraki toplantıya daha donanımlı gelinmesini istemesi de doğaldı.
Bu toplantının kalanını da yarına bırakalım…