Osmanlı İmparatorluğu’nun, duraklama döneminden itibaren (ve özellikle de gerileme ve çöküş dönemlerinde) dış mihrakların, karakterimizi bozma ve halkımızı aşağılık kompleksleri ile malûl kılma faaliyetleri, hız kazanmıştır. Halktan kopuk, gerçek anlamda kültürden ve bilimden nasipsiz, yarı aydınlar da, bu saldırıların değişmez işbirlikçileri olmuştur.
Cumhuriyet dönemi ile, rejim değişmiş, ama dış mihrakların ve işbirlikçilerinin faaliyetleri hız kesmemiştir. Türk halkının geçmişi ile, inancı ile, öz kültürü ile bağlarının kesilmesi için, her türlü gayret gösterilmiştir. Her türlü, yalan/iftira/ baskı mubah sayılmıştır.
Gerçek anlamda demokrasi, yani halkın etkili ve yetkili olması, iç ve dış oligarşi tarafından, bir türlü hazmedilememiştir. Bu yüzden, darbe ve muhtıraların; baskı ve engellemelerin; bir türlü sonu gelmemiştir. Din konularının istismarı da (hem lâikçiliği, hem de dini istismar edenlerce) sürüp gitmiştir. Kavramlar, kasıtlı olarak flu bırakılmış, istismara müsait hale sokulmuştur.
Kendi kültürünü yok sayan bir Ülke’nin, ABD’nin kültür emperyalizmi altına girmesi; müziği/ sineması/ tiyatrosu/ edebiyatı ve çarpık davranışları ile tam bir sömürge tablosu sergilenmesi, kaçınılmazdır.
– Sokaklara, özellikle gençlere bir bakınız; Giyimleri ile, davranışları ile, bozuk bir İngilizce ile (güya) söyledikleri müzikle, hatta içki ve uyuşturucu alışkanlıkları ile, tam bir taklit tablosu görebilirsiniz.
– Tv kanallarının çoğu, aynı beyin yıkama operasyonunun, gönüllü ve yorulmaz, temsilcileridirler.
– Eğitim sistemimiz; disiplinden ve şahsiyet kazandırmaktan çok uzaktır.Tek hedef, zorla diploma vermek, istatistikleri güzelleştirmektir.
– Politikamız, tam anlamı ile ABD nin güdümündedir. Emir- komuta zinciri içinde yürümektedir. Milli çıkarlar hiçe sayılmaktadır. Ciddi bir plânlama ve strateji uygulama anlayışı yoktur.
– Bizi devamlı iteleyen, hor gören, hiçbir zaman içine almayacak olan, “AB” emretti diye, hukuk sistemini berbat ettik. İdamı kaldırdık. Suçluları salıveren bir düzeni getirdik.
– Ekonomimizi, IMF ve Dünya Bankasının emrine verdik. ( Yine de, aynı esaret zincirini, boynumuza takmak üzereyiz) Milli değerlerimizi, özellikle stratejik sektörlerimizi, yabancılara peşkeş çektik. Hatalı ekonomi politikaları ile, iflas durumuna düştük, işsizliğin çığ gibi büyümesine sebep olduk.
– Bütün bunlar yetmezmiş gibi; Obama’nın talimatı ile, bir “açılım rezaleti” başlatıldı ve ısrarla sürdürülüyor. Bunun, Ülke bütünlüğüne vereceği zararlar, idrak edilemiyor. Ne gibi istismarlara ve ihanetlere kapılar açıldığı düşünülmüyor. Bölücü zihniyetlere yol açılıyor.
Şimdi, bu şahsiyetsizlik furyası içinde; Moda haftasında, (kaprisli, hastalıklı) Meg Ryan’ın ne işi vardı; verilen Yüz Bin Dolara yazık değil mi; gibi soruların anlamı kalmakta mıdır?
Kaldı ki, Meg Ryan tek örnek midir? Kevin Costner’e astronomik bedeller ödenmedi mi? Paris Hilton dahil, bir sürü, teşhircilikten başka bir özelliği olmayan tipe, büyük büyük rakamlar verilmedi mi? Ayık gezmeyen, miadı dolmuş, artist eskileri, özel ilgi görmedi mi?
Türkiye’nin, bu tür süprüntülere ihtiyacı var mıdır?
Sen; bilgine, üretimine, kalitene ve kendi değerlerine güveneceksin. Dünyadaki, gerçek değerleri bulacak ve kullanacaksın. Bu arada, kendi zengin öz kültürünü ve birikimini de öğrenecek, değerlendireceksin.
En önemlisi, asırlardır aşılanan komplekslerden kurtulacaksın. Kendine, ülkene ve halkına güveneceksin. Dostu, düşmanı ayırmayı da bileceksin…