BUGÜN GÜNLERDEN HUSEYN!
1344 yıldır her gün günlerden Huseyn.
Dün de bugün de yarın da günler hep Huseyn…
Zibh-i Azim/büyük kurban(lık) Huseyn’in günü.
Bugün insanlık onur ve haysiyetinin zirve günü,
Bugün insanlığın gurura doyduğu gün,
Ve bugün insan kılıflıların dünyalık makam için ne kadar alçak, ne kadar barbar ve ne kadar cani olabileceğinin ayan olduğu gündür.
Bugün insanlık ailesinin selametine kastedenlerin yüzlerine geçirdikleri din maskesinden/kisvesinden sıyrıldığı gün.
Acı ve ızdırabının dünya durdukça eksilmeden devam edeceğinin nişanesi günüdür bugün.
Bugün hem gurur hem utanç günüdür.
Tenakuzun şahı, biliyorum.
Gurur ve utanç…
Evet,
Nerede durduğunuza ve nereden baktığınıza bağlı;
Huseyn’in, “insanlık ailesinin selameti için gerektiğinde candan geçilmeli” şiarını kendi can(lar)ı üzerinden ispatladığı gündür AŞURA.
Kendisi için en sevgili ve en değerli olan ailesinin hayatı üzerinden insanlık ailesine verdiği sözü tuttuğu gündür AŞURA.
Meleklerin “insana” secde etmelerinde ne kadar haklı olduklarının anlaşıldığı gündür AŞURA.
Ama aynı zamanda insanlık ailesi için en utanılacak gündür bugün.
Çünkü iblis, insanlar üzerindeki tasarrufunu görüp sevinç çığlıklarını âlemin dört bir yanına savurduğu gündür bugün.
“Yer suyunu yutmuş, gök suyunu tutmuş” emri binlerce yıl önce verilmişti insanlık esenliğe çıksın diye. Oysa Yezid’ın askerleri insanlığın medar-ı iftiharı Resulullah’ın çocukları susuzluktan ölsünler diye Dicle’ye, Fırat’a yasak koydular.
Kuyular su yerine kan ağlamıştı. Akan kan Huseyn’in yani insanlığımızın kanıydı. Sadece Yaran-ı Huseyn değil, insanlık susuzluktan kavruldu bugün, bundandır asırlardır devam ediyor “susuz”luk…
AŞURA, Huseyn’i kıyamın âleme mal olduğu gündür. Ama aynı zamanda âlemin utanca gark olduğu gündür de bugün…
Çünkü bugün dinimizin ve insanlığın en zirve şahsiyetinin çocukları, yine o dini kabul edenler! tarafından (sadece ve yalnızca dünya makam ve mevkii için) hiçbir hayvani duyguyla açıklanamayacak şekilde hunharca katledildikleri gündür. Hâlbuki peygambere inananlar, peygamberin İmam Hasan ve İmam Huseyn için her fırsatta “benim için en sevgili ve en değerlilerimdir“, “Huseyn benden ben Huseyn’denim” dediğini duymuşlardı. Ve “Allah Huseyn’i sevenleri sever” dediğini.
O mübarek insanların katledilişlerinin gerekçesi üzerinde durmayacağım, zira kedi gerektiğinde yavrusunu fare görüp yiyebiliyor. Lakin bu cinayetin “soykırım” olduğunu bilmemiz lazım. Bu katliamla adeta peygamberin soyunu kurutmak istediler. Zira her zaman “potansiyel bir tehlike” olan bu mübarek soyun ortadan kaldırılması zalimlerin saltanatı için gerekliydi!
Biliyorsunuz ki İmam Huseyn Kûfe halkı tarafından davet edilmiş, o da ailesiyle birlikte bu davete icabet etmenin sorumluluğunu yerine getirmek üzere yola koyulmuştu. Davetin sebebi zalim Yezid hükümetine karşı mücadele etmekti. Gerçi yolculuk esnasında Kûfe’lilerin mücadeleden vazgeçtikleri haberi ulaşsa da İmam başlattığı yolculuğun sonuna kadar devam edeceğini ilan ediyor. Üstelik bu kararı ailesiyle tek başına kalacağını bildiği halde veriyor. Toplam 72 kişilik bir kafileyi binlerce techizatlı Yezid askeri karşılar Kerbela’da. Dicle’ye rağmen Kerbela’da susuz bırakılan peygamberin çocukları tek tek katledilir ve İmamın başı pak bedeninden kopartılarak Muaviye’nin çocuğunun sarayında zevk ve eğlence topuna dönüştürülür.
Yeryüzünde insanlık durdukça Huseyn de anılacak Yezid de, her ikisinin taraftarları da var olacak.
Ve bir şey daha varlığını idame edecek;
‘Kûfe’lilik. Kûfe halkının ahlakı, yani davranış tarzı, yani kaypaklık ve ahde vefasızlık…
Bizler, Huseynî yoldayız; zalime, facire, fasıka, münafıka karşıyız. Yolumuz hak, azığımız pak, lakin bizde kemlik görüyorum. Bu davaya, bu yola yakışır ahlakı kuşanmak gerek, yani Huseynî olmak.
İnancı, ırkı ve diğer farklılıklarını sorgulamadan bütün insanların kardeşçe ve özgürce yaşamalarını canımız pahasına arzu ediyorsak Huseyn’i yoldayızdır.
Yoksa…
Adını siz koyun…
Ben şahsen Hz. Ali ile Muaviye’nin çatışmasını bir saray kavgası, taht meselesi görüyorum. Azınlıkların ve mazlumların “Ehl-i Beyt” kavramına sarılması bir çaresilziktir. Alevilik her nekadar Alici olsada Alisizidir. Çünkü Ali-Ömer-Ebubekir-Osman bunlar zihniyet olarak farklı değiller. Çatışmları ise halk ile iktidar şeklinde değil, imamlar ve halifeler uğruna ölen mazlum halk diyebilriz ki; Hariciler ayrıldıkları zaman sayıları altı bini aşan bir toplu katlimaa uğradılar. Haricilerin dediği ise “imamlar için neden ölelim” di. Saygılarımla…
Kavganın taht ile ilgili kısmına katılıyorum. Ancak,
Ehl-i Beyt ile ilgili söylediklerinizi fazla “seküler” buldum. Zira vatandaş Rıza’yı seven biri(leri) çocuklarını da başkalarından fazla seviyorsa bunun en azından ahde vefa olarak anlaşılması gerek.
Ölen mazlumlar da ölmeyi hak etmediler diye düşünüyorum. Zira yeryüzünde hiç bir savaşın olması -her ne kadar kaçınılmaz ise de-gerekliliiğine inanmıyorum. Saygılar.