UNUTULMAYANLAR
1983 yılı Ekim ayında Çorum ilinde görev yaparken Rotasyon uygulamsı ile Kahramanmaraş iline öğretmen olarak atandım o yıllarda önce il emrine atama yapılıyor ilden görev yerin belirleniyordu.
Bana gelen yazıda K.Maraş iline tayin oldunuz yazıyordu. O zaman her ilden her ile otobüs gitmezdi. Ankara’ya gidip oradan Görev yerimi görmek için K.Maraş’a gittim İl merkezine bağlı bir köyün bir mezrasına atandığımı öğrendim. 26 yaşındayım 5 yıllık öğretmenim. Benim atandığım yörede ulaşım eski kamyonlarla yada eski tuzla cipi denilen araçlarla yapılıyormuş.
Okulumun yanından geçip ilerdeki köylere çalışan bir jip buldum o küçük aracın içinde 8-10 yolcu olduk, Okuluma varabildiğimde hava kararmıştı bindiğim jip beni okulun önünde indirdi daha ilerideki köylere gidiyordu. Okulun lojmanı var elektriği var ulaşımı zor da olsa yolu vardı ben çok arkadaşımdan şanslıydım. Benim ayrıldığım yerde daha elektrik yoktu. Lojmanın kapısını çaldım öğretmen arkadaşım beni karşıladı tanıştık sağ olsun beni misafir etti. Benim göreve başlama yazımı yazdı,ertesi günü toplantı varmış beraber ile geldik.Arkadaşım kendisinin de tayininin Konya’ya çıktığını öğrendi okulda tek ben kalacaktım.
Görevime başladım bir hafta izin alıp memlekete geldim eşimi çocuklarımı aldım görev yerime döndüm. Bulunduğum yer il merkezine bağlı 35 km uzaklıkta bir mezra ekilecek arazisi çok az dağlık bir yerdi. İnsanları genellikle işçilikle geçimlerini sağlıyorlar.Adana ovasına pamuk işçiliğine gidiyorlar onların deyimine göre pamuk ağası köye geliyor bir evde çalışabilecek kaç kişi varsa ona göre avans para dağıtıyor bir bakıma köylüyü kendine borçlandırıyor. Geçim kaynağı sayılabilecek farklı seçenek yoktu .İnsanları o kadar sıcak ve de samimi öğretmeni çok seviyorlar ve değer veriyorlar. Onlara göre öğretmen köyde her şeydir. Her sorunlarında öğretmenden faydalanmaya çalışırlardı. Burada asıl anlatmak istediğim şudur.
Okulumda 57 kayıtlı öğrencim var bunlardan 5-6 sının nüfus kayıt’ı var. Diğerlerinin sadece adı soyadı yazılı kayıtlarda. Zaten 80’ li yıllarda öğrenci okula kayıt edilirken nüfus cüzdanı çoğunun alınmamış hatta nüfus kayıt’ı bile yapılmamış oluyordu. (Daha sonraki yıllarda bu sorunlar ortadan kalktı nüfus cüzdanı olmayan öğrenci okula alınmadı.) Okulu açtım eğitim öğretimi başlattım.
Öğrencilerimin çoğu pamuk tarlasında işçi idi orda ne zaman iş biterse köye o zaman dönüyorlar ve okula başlıyorlardı bu durum o yörenin özelliği idi. Ekim ayı sonunda öğrencilerim tamamlandı onlara en azami nasıl faydalı olabileceksem o şekilde çalışıyorum.Bizim mezrada toprak çok az demiştim ya var olanı da çakıl taşlık fakat orda kıska denilen çoğu yerde arpacık diye bilenen soğan ekilir ve çok güzel yetişir.
Artık bahara gelmiştik tek öğretmen çalışıyorum normal eğitim yapıyoruz mezra çok dağınık olduğu için öğrenciler genelde azık getirir öğleyin eve gitmezler. Azıklarında da ekmekten başka şey pek olmazdı. Adını hiç unutmadığım bir öğrencim (Erdal APARDIM) bir gün öğle arası geçti derse girdik.Erdal’ın ağzı yem yeşil. Sordum bu nedir neden oldu diye Erdal çok rahat bir cevap verdi öğretmenim öğleyin eve gitmedim azığımda yoktu tarladan soğan yedim… Bu yazımı okuyanlar belki inanmayacaklar ama gerçek buydu.Bir tarafta bal börek içinde yaşayanlar ve yaptıkları, diğer tarafta öğle yemeği yerine soğan yaprağı yiyenler ve yaşantıları.