Mehmet BALLI
İSTANBUL GÜNLÜĞÜ
Topkapı Surlarının dibinde kurulan sırlı bir pazar. Gecenin; birinde tezgâhını seren satıcısı, üçünde üşüşen Ölücüsü, beşinde saldıran Antikacısı, altısında onbinlerce insanın çullandığı ve sekiz de zabıtanın dağıttığı gizemli bir bitpazarı… Şuan bu satırları okuyan sizler, bilgisayar kullanmayı yani teknolojiyi biliyorsunuz. Peki hiç Bilgisayarla teknolojiyle işi olmayan, sadece karnını doyurmanın mücadelesini veren bir çok insanın hem de bu teknolojinin çöplüğüyle geçindiğini biliyor muydunuz?……
Dün Cebit teknoloji fuarına gittim. Aman Allah’ım baş döndürücü bilgi derinliğinde, teknoloji çılgınlığını gördüm. Tüm standları gezdim ve çok da memnun kaldım. Fuar çıkışında İETT otobüsüne bindim ve evime gelene kadar düşündüm. Düşüncemde o, milyon-milyar dolarlık teknolojiyi üreten beyinler kadar gördüğüm manzarayı Türkiye ve İstanbul gerçekleriyle kıyasladığımda bakınız ne sonuç çıktı ortaya.
Şuan bu satırları okuyan sizler, bilgisayarı ve onu kullanmayı yani teknolojiyi biliyorsunuz. Peki hiç bilgisayarla teknolojiyle işi olmayan, sadece karnını doyurmanın mücadelesini veren bir çok insanin hem de bu teknolojinin çöplüğüyle geçindiğini biliyor muydunuz?!.
Topkapı bitpazarı (flea market)
Bitpazarı dedik ya, evet bitpazarını duymuşunuzdur da hiç gittiniz mi? Büyük bir olasılıkla gitmediğinizi düşünüyorum. Gidenler bilir, bu pazarın alıcısı da satıcısı da çok fakir kesimlerden oluşan, toplumun en nadir pazarıdır. Bu pazarların kiminde eski mal satılır, kiminde antika, kiminde ise çör çöp ne ararsanız vardır cinsinden mallar satılır.
Dünyanın her yerinde bu tür eskici pazarı vardır. Mesela Almanya’daki bitpazarı meşhurdur. Anlatılanlara göre en çok bizim Türklerin rağbet ettiği ve ülkelerine dönmeden önce ziyaret ettikleri eskici pazarıdır. Burada kurulan bitpazarı yerel hükümetin gösterdiği sabit yerlerde ve denetimi altında kurulur. Pazar sergi usulü ve yer tezgâhı olmasına rağmen temizdir. İnsanlar kullanmadıkları eski mallarını getirerek satış yaptıkları klasik bir pazardır. Alıcısı da satıcısı da memnun olduğu bir bit pazardır.
Ülkemizde de kurulan bitpazarları vardır. Mesela Ankara’da kurulan bitpazarında eski ve yarı antika türü mallar satılır, fakat ucuz olmayan bir eskici pazarıdır.
Yalova’da, İzmit’te kurulan bitpazarları ise tamamen sokaklardan toplanan eşyalardan ibarettir. Satıcılarının tamamına yakınının bir kısım Roman diye adlandırılan vatandaşlardan oluşmaktadır. En ucuz pazardır.
Birde Meşhur Tarihi Topkapı Bitpazarı vardır. Adı kadar yavşak(bit), dibinde kurulduğu Bizans Surları kadar tarih kokan, alıcısının da satıcısının da İstanbul’un en gariban fakirlerinin oluşturduğu çok acayip bir eskici pazarıdır.
Kesintisiz süren 24 saatlik alışveriş ortamı aslında üniversitelerde doktora tezine inceleme konusu olabilecek, toplumun bir efsanevi sosyal kesitidir.
İşte bu pazarı size anlatırken iki yönden irdelemek gerekecek..
Birincisi; dünden bu güne Tarihi Topkapı Bitpazarının hikayesi. İkincisi ise; yok edilmeye çalışılan şimdiki Meşhur Topkapı Bitpazarı.
Anlatmaya ikinci şıktan başlayarak, çırpınan tarihi bir pazarın kalbine inerek bire bir yaşanan olayları paylaşarak yaraya tuz basmak gerek..
Topkapı bitpazarında hayat, cumartesinin hemen bitimindeki gecesinin ürpertici zifiri karanlığında başlar, Pazar akşamının 00,30 da tezgâhlar ateşe verilerek sur dibi keşlerinin dansıyla sona erer.
Bu pazarda üç tür satıcı esnaf vardır, Gececiler, Devirciler, Gündüzcüler.
Üç tür de alıcalar vardır. Ölücüler, Antikacılar, Normal vatandaş.
Tabi birde pazarı sırf gezmek için gelenleri de unutmamak lazım. Eğer bitpazarına bir iki kez yolunuz düşmüşse artık alışkanlık halini aldığı gibi bir hastalık haline de dönüşmüştür. Ömrünüz boyunca da oranın kokusu sizi çeker ve her pazar günü pazara dolaşmadan rahat edemezsiniz.
Gececiler, günboyu İstanbul sokaklarının çöplerini didikleyerek satılabilir ne varsa kaptıkları gibi, iki tekerlekli uzun kollu demir arabalarına doldurarak, neredeyse bir traktörü dolduracak kadar eşya ile pazarın yolunu tutarlar. Bunlar pazarın ilk esnafıdırlar ve gecenin zifiri karanlığında bitpazarında toplanırlar. Yere serdikleri bez üzerine çuvalı olduğu gibi boşaltırlar. Sağlam mallar, kırılmış mı, ezilmiş mi, hiç önemli değildir onlar için. Nasıl olsa her malin bir alıcısı vardır. Bunların müşterileri ise kendileri gibi girift, Ölücü alıcılardır. Ölücü ismi ise 50-100 YTL’ lik malı, 1-2 YTL’ye kapattıkları için takılan isimdir.
İste bu Ölücülerde, gecenin korkunç girdabında fenerlerini kaptıkları gibi kapkaççıların, yankesicilerin barındığı sur dibine dalarak, dökülen çuvallara saldırırlar. Mal kapanın elinde kalır. Çok enteresandır, ne alıcı fiyat sorar nede satıcı… İşine yarayacak her türlü malı kaparlar ve sırt çantalarına indirirler. Gececi satıcılar ise sadece sırt çantalarına indirilen malı sayar ve vicdanen uzatılan parayı bel cüzdanlarına indirmekle meşgul olurlar. Bu alış veriş güneşin ilk ışıklarına kadar sürer.
Güneşin süzülen ilk ışıklarıyla Gececilerin kimi, kalan malini toplar, kimi ise tezgahı olduğu gibi bırakarak birer yarasa gibi arabasını kapan kaybolur. Onların amacı, günlük 30-40 YTL satış yaptı mı yevmiye çıkmış demektir. Sonra derhal İstanbul uyanmadan sokakların çöpüne geri dönerek bir sonraki günün kazancı peşine düşmenin telaşı içerisindedirler.
Güneşin doğmasıyla Gececilerin yerini Devirciler alır. Devircilerin yarısını Ölücüler, diğer yarısını ise Toptancılar oluşur. Ölücüler aldıkları malı Gececilerin tezgâhının üzerine yayarlar. Toptancılarsa parça parça 3-5-10 küçük tezgahı ucuz fiyata kapatarak büyük bir tezgah yaparlar. Kimi zamanda bu büyük tezgahlar bile birkaç dakika içerisinde el değiştirebilir. Aldığı fiyatın üstüne karını bulan hemen devreder.
Gün ilerledikçe ufak satıcılarında bir bir damlamasıyla Pazar iyice renklenir çeşitlenir.
Romen satıcılar ise pazarın en ilginç satıcılarıdırlar.. Yolun tam ortasına gelir otururlar. Kadınlısı-kızlısı, çoluk-çocuklusu, yaşlısı ve her türüyle pazardadırlar. Gözü tok satıcılardır. Sattıkları mallar Gececiler gibi çör-çöp değil, biraz daha kaliteli mallardır. Onlarında pazarda zamanları sınırlıdır, güneş sırtlarına vurduğu anda sattıklarını satarlar, satamadıklarını omuzlandıkları gibi kaybolurlar. Bu kaçışın nedenini kimse bilmemektedir. Söylenenlere bakılırsa kimi zabıta ve polis den çekindikleri için pek gözükmek istemedikleri yönündedir.
Pazarın son satıcıları Gündüzcülerin de yerini almasıyla bitpazarı genişledikçe genişler yollara kadar taşar ve uzadıkça da sıkıntı vermeye başlar.
DEVAM EDECEK…