Gerçekten de onları çevremizde göremiyoruz, çünkü evlerinden çıkmalarına olanak sağlayamadığımız gibi, onların yaşamlarını zorlaştırıyor, ortak alanlarda, otobüste, trende vapurda, metroda onların yaşamını kolaylaştıracak düzenlemeler yapamıyoruz. Çalışma yaşamında özürlülere yönelik negatif ayrımcılık yapıyoruz.
Hissedilmeyen duyguları hissetmek, tadılmayan acıları tatmak, yaşanmayan sevgileri yaşamak, görülmeyen rüyaları görmek, kurulmayan hayalleri kurmak için gelin bir tek gün onları anlamaya çalışalım.
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından yaptırılan ve en kapsamlı çalışmalardan birisi olan “Türkiye Özürlüler Araştırması” sonuçlarına göre, özürlü olan nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 12 civarında olmasına rağmen, hiçbir yerde bu yüzde 12’yi göremiyoruz.
Özürlülerin işgücüne katılmaları ile ilgili verilere bakıldığında yaklaşık yüzde 78’nin işgücüne dahil olmadığı görülmektedir. İşgücüne dahil olan yaklaşık yüzde 22’lik oranın ise yalnız yaklaşık yüzde 20’si istihdam edilmektedir.
Özürlülerin gelişmelerini sağlamak için onların iyi eğitilmeleri, beceriler ile donatılmaları, fırsat ve elverişli ortamlar yaratarak iş yaşamlarına dahil edilmeleri gerekir.
Özürlülere iş yaşamlarında diğer çalışanlara verilen imkanların adil ve eşit verilmesi ve kullandırılması yoksulluğun azaltılmasına katkıda bulunacak, ülkemizde yaşayan özürlülere çalışma yaşamında yer verilmesi yoksulluğun azaltılmasında olumlu etki yapacaktır.
Özürlü teşvikinde yanlış düzenleme var
İşverenler 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları, özel sektör işyerlerinde yüzde üç özürlü, kamu işyerlerinde ise yüzde dört özürlü ile yüzde iki eski hükümlü işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler.
Doğuştan ya da sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişilerden çalışma gücünün en az % 40’ından yoksun olduğu sağlık kurulu raporu ile belgelenenler özürlü olarak istihdam imkanından yararlanabilmektedir.
Bir yandan özürlüleri çalışma hayatına kazandırmak isterken, öte yandan da onlar arasında ayrımcılık yapıyoruz. Örneğin, yüzde 3 kontenjan dahilinde özürlü çalıştıran işçilerin asgari ücret üzerinden sigorta primlerinin işveren payı hazine tarafından karşılanıyor. Eğer kontenjan fazlası veya yükümlü olmadığı halde özürlü çalıştırıyorsa daha fazla teşvik etmek gerekirken, aksine sigorta primlerinin işveren payının sadece yarısı hazine tarafından karşılanıyor. Yani daha fazla özürlü çalıştıran işvereni daha çok teşvik etmek gerekirken, bunun tersini yapıyoruz.
Özürlüleri çalışma hayatına kazandırmak için getirilen teşviklerden kontenjan fazlası özürlü çalıştıran veya yükümlü olmadığı halde özürlü çalıştıran işyerlerinin yüzde 50 oranında yararlandırılmasını anlamak mümkün değil.
Sakat-Özürlü-Engelli tanımlamalarında dahi karmaşa var hala zihinlerde.
Sakatlar bu kelimeden soğumuşlar sevmiyorlar.
Engelli kelimesi daha bir hoş geliyor onlara.
Engelliler de kendi aralarında anlaşamıyorlar.
Engelli derneklerinin çoğu engellileri istismar ediyor, onları tavuk gibi yolma derdinde.
Engellilerin sorunları gerçekten çok.
Bende bir kas hastasıyım yani yüzde seksenin üzerinde sakatım.
Evden çok az çıkarım.
Zorunlu olmadıkça evden çıkmam.
Kaplıcaların rehabilitasyon merkezleri olarak yeterli oranda kullanılamadığını görüyor ve buna çok üzülüyorum.
Engellilerin bakım evleri çoğaltılıyor bu engellilerin moralini yükseltiyor.
Engelliler gelecek kaygısını çok yüksek yaşıyorlar.
Engellilere maaş verilmesi de çok iyi oldu. Bu hükümetin yaptığı en iyi iki iş bence engelli bakım aylıkları ve sigara yasağı derim.
Selam ve saygılar