“80’lerin başında doğmuş, 90’lı yıllarda yetişmiş iki farklı kadere sahip iki genç kızın yolları okuma hevesiyle geldikleri üniversitede çakışmıştır. Farklı yörelerin insanları olmalarına rağmen hayata bakış açıları aynıdır. Önce sınıf arkadaşı olurlar, sonra arkadaşlıkları gelişir. İlk sene okula ve şehre alışma zamanlarıdır. İkisi de evden ayrılan ilk çocuklardır. Aileleri de evlatlarını emin ellere teslim etmek istemektedirler. Tesadüfen aynı yurda yazılırlar. Yaşayacakları şehri ve insanlarını tanımak zordur. Oysa gidilen şehrin önce havasını solumak, bir süre sokaklarında yürümek, yoldan geçen bir iki insana adres sormak o yer hakkında bilgi sahibi olmak için yeterlidir. Nereden bilsin bizim çömezler, liseden çıkmışlardır. Sudan çıkmış balık misali deneyim sahibi değildirler. Anne kucağından ayrılıp şehrin tam ortasına düşmüşlerdir. Aynı sınıfta okumaktadırlar, aynı yurdu paylaşmaktadırlar. Fakat ayrı odalarda kalmaktadırlar. Belki de bu yüzden başlarda birbirlerini tanıyamamışlardır. İkinci sınıf gelip çattığında kendilerine oda arkadaşı bulma durumu ortaya çıkar. Vakit gelmiştir, oda arkadaşlığı yapmaya başlarlar
En büyük zevklerinden biri okuldan geldiklerinde sohbet edip o günün kritiğini yapmaktır. Kızlardan biri yatmadan önce kitap okumayı sevmektedir. Kitap okuduğu zamanlarda arkadaşına beğendiği satırları okumaktadır. Kendi aralarında güzel bir iletişim vardır. Eğer bu bölüme gelmeseler, yine aynı bölümü hedefledikleri için yine karşılaşacaklarını öğrenirler. Uyumlu ve anlayışlı bir şekilde arkadaşlıklarını sürdürürler. Derken dolu dolu dört senenin sonu geliverir. Mezuniyet telaşından sonra yine hedefleri aynı olur. Aynı üniversitede lisansüstü eğitimlerini yapmaya başlarlar. Bir gün aniden ayrılmak zorunda kalırlar. Biri farklı üniversitede eğitimine devam etmeye karar verir. Sadece yollar ayrılır, kalpler hep birdir. Uzaklıklar onlardan arkadaşlıklarını çalıp götürmemiştir.
Bir Pazar günü telefonla görüşürler. İkisi de o yaz tatile çıkmamışlardır. Neresi olursa gitmeye razıdırlar. Bir hafta içinde planı yaparlar. Haritada şanlı il Muğla’dır. Gökova körfezinin serin sularına dinlenmeye giderler. Uzun zamandır karşılıklı oturup iki lafın belini kıramamışlardır. Hasret giderme faslından sonra ilk gece yataklarına başlarını koyduklarında ikisi de birbirlerine sırtlarını dönüp uyurlar. Sırt sırta verip uyumuşlardır.
Muğla’yı keşfetmek, rahatlamak, ilginç tatlar denemek için gelmişlerdir. Zamanlarını Akyaka’da geçirirler. İlginç koylarda yat gezisi yaparak, Azmak nehrini tekne ile gezerek, Akyaka’nın temiz havasını ciğerlerine çekerek, lezzetli balıklar yiyerek dört günü bir arada geçirirler. Artık gitme vaktidir. Bir sonraki sene tekrar birlikte tatil yapmayı umut ederek ayrılırlar. “
Akyaka, Muğla’nın bir ilçesidir. Şehrin mimarisi tek tip olduğu için bu güzel beldeye ilk defa gelen bir insanın kaybolma riski vardır. Dağ ile denizin kavuştuğu, yokuşu bol, çevresindeki ilçelere nazaran sakin bir yerdir. Bir gün kafa dinlemeye bir yerlere kaçmak isterseniz Akyaka’yı tavsiye edebilirim. Yanınızda bir arkadaşınızın olmasını da öneririm.
Arkadaş kimdir? Sırtımızı dönmeye cesaret edileceğimiz kişidir. Adı üstünde “arka-daş”; arkamızı döndüğümüzde işler çevirmeye başlamayacak, bizi sırtımızdan vurmayacak kişidir. Aile insanın hayatını çizmede her zaman önderdir, fakat arkadaşlar hayatı tahmin edilemeyen yönlere sürükleyebilir. Eğer doğru arkadaş seçilmişse ki çoğunlukla emin olunamaz, hayat doğrultusu aşağı yukarı düz bir hattır.
Eğer yanlış arkadaşlar edinilmişse, hep zikzaklar çizilir. Deneyimler hatalar yaparak kazanılırlar. Diğer yandan her insanın peşinden sırf deneyim kazanacağım diye de gidilmez.
Lisans dönemi bir insanın hayatında yer edecek en önemli aşamalardandır.
Üniversiteye giden gençler ilk sene kendilerini tanıma ve ifade etme aşamasındadır bu yüzden yanlış yapma olasılıkları çoktur. Karşılaştıkları durumlarda, çevrelerindeki insanlara davranışlarında, gelecekleriyle ilgili aldıkları kararlarda hata yapabilirler.
Birey olmanın onlara getirdiği karar verme sorumluluğuna bağlı olarak yaptıkları hataların şiddeti, üzerlerinde o derecede etkili olur. Yanlıştan alınan dersler insanı doğruya yöneltirken, tekrarlanan yanlışlar yüzünden bazıları bu hayattan elenir.
Eleğin deliklerini belirlemeye keşke fırsatımız olsaydı.
Tüm güzelliklerin sizinle olmasını, kalburüstü insanlardan olmanızı dilerim.
Sevgili Seyyah;
Yazın bana o bölgeyi yeniden duyumsattı.
Haziran’da Denizli,Aydın,Muğla-Akyaka,Marmaris civarındaydım.
Çambel Evi,Oktay Akbal Evi..gördün mü?
Büyüleyici yerler..
sevgilerimle..
Sayın SUİÇMEZ;
Biz de ağustos gibi gidebildik. Bahsettiğiniz yerleri malesef göremedim, fakat bir kez daha gitmek için bahane olur. Akyaka’nın doğası harikaydı.
Sevgilerimle….
Sevgili Aslıcığım;
Gerçek arkadaşlığın ne demek olduğu her satırında hissedilen bu güzel yazını tebessümlerle okudum. Ne iyi etmiş de birlikte tatil yapmışsınız.Geçirdiğiniz her dakika bir ömre bedeldir ve hiç bitmesini istememişsinizdir, eminim…
Muğla güzel bir tatil beldesidir.Akyaka’yla ilgili verdiğin bilgiler de çok önemli…
Gerçek bir arkadaş, dost bulmak,üstelik vefalısına rastlamak zorlu ve uzun bir süreç gerçekten…
Yaşamın seni seven dostların arasında, mutluluk ve huzur içinde geçsin hep….
Sevgilerimle…
Sevgili Zeugmacığım,
Mevlana Demiş ki;
“Vefâ nedir, bilir misin? Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır”
O yüzden böylesi bir dost bulmak zordur, bulduğunu da kaybetmemek uğraş gerektirir. Umarım ben dostlarımın kıymetini biliyorumdur. Güzel dileklerin için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle….