Edep, en asgari anlamda insanın kendisine olan saygısıdır.
Bir insan dünyada tek başına kalmış olsa bile, İnsan olduğunu anlar, kavrar ve hisseder. Eşya ve mekan ile münasebetini tanzim eder ve kurallar koymaya başlar. Yani varlığa dahil olmaz, müdahil olmaya başlar. Hayatı ve hadiseleri yorumlar. Edep bunun için vardır ve bunun içinde Müslüman olması gerekmez. Fıtrattan dır.
Yani edepsiz kişi insanlık vasfını da kaybetmiş demektir.
Ahlak ise kişinin sadece kendisine değil çevresine olan davranışlarını da düzenler. Yani iki kişi arasında hukuk olmaz. Burada hukuk ahlaktır. Bu iki kişinin arasında bir sorun olduğu zaman bunu hukuk çözemez. Her iki kişide ahlaklı insanlar oldukları zaman hukuka gerekte kalmaz zaten.
Edep ve ahlak duyguları her insanda vardır. Önemli olan bunların eğitim ile insana kazandırılmasıdır.
Nitekim zirve İnsan Allahın resulü peygamber efendimiz; “ Çocuklarınızı seviniz, ancak onları ahlaklı büyütünüz” buyurur. Bu mesajdan alacağımız hisse kelimenin tam anlamı ile bir eğitim sisteminin temelini oluşturur.
Tabi çağdaşlar bunu istemezler.
Edep ve ahlak hangi değerlere nispetle çocuğa kazandırılırsa o şekilde dışa yansır. Nitekim ocak başı kültürümüzde baba ve annemizin “ ayıp ve günah telkinleri aynı zamanda edebin ve ahlakında İslam esaslarına göre şekillendirilmesi gerektiğini gösterir.
Ama bu günkü çağdaş eğitimde öğretmeni ile kahvede oturanlardan öğrencisini hamile bırakanlara kadar sayısız olaylar görmekteyiz ki, bu bize çağdaşlık diye yutturulan edepsiz ve ahlaksız bir toplum modeli dayatmasıdır.
Hukuk ve siyaset ise İnsanı esas alır. Hukuk ve siyaset insanlar için yapılır. Ve bu anlayış ta olmalıdır. İnsanı esas almayan hiçbir hukukun, siyasetin ve idari sistemin anlamı yoktur. Önemi de yoktur.
İdeolojilerin merkez alınarak dayatılması ise tarihin her döneminde sancılara sebep olmuştur. Ve Kaos üretmiştir. Faşist ve diktatör idarelerde ise kişilerin tanrılaştırılması ile dayatılan hukuk anlayışı yine aynı anlamda kaos üretmekten başka işe yaramaz. Halkın çoğunluğunu mutlu etmeyen, kahır ekseriyetin inançlarına ve değerlerine aykırı kamusal yapılanmalar toplumsal patlamalara sebep olur ve iç savaşa giden yolları daima açık tutar.
BU sebeple edep ahlak ve hukuk milletin asli yapısı ve inançları ile birlikte sunulmalıdır. Çünkü hukukun iki kanadı edep ve ahlaktır.
Sizler ise batıda çöplüğe atılmış siste mi getirmiş bin küsur senelik Türk İslam tarihinin hamili olan Asil Müslüman Türk milletine dayatıyorsunuz. Bu gün merkezi laiklik olan bir anaysa ve hukuk anlayışı vardır. Burada İnsan değil ideoloji esas alınmıştır. Laik ideoloji. Ayrıca laikliğin bu güne kadar din karşıtı olarak algılanmasının doğurduğu sonuçlarda ortadadır. . İnsanlar sizler için malzemedir. Yasalar işleri geldiği gibi yorumlamak yukarda sözünü ettiğimiz edep ve ahlak anlayışına aykırıdır. Bu anlamda bu günkü anayasa mahkemesi hukuk çizgisinde sınıfta kalmıştır. Millet meclisinin aldığı kararı esastan bozmakla bu milletin değerleri ile çatıştığını ve Laik ideolojiyi esas aldığını tarihe kayıt olarak düşmüştür. Demirel gibi siyasetçilerin Ve kendilerine onursallık verilen bir takım kişilerin ve halen daha anayasa mahkemesi üyelerinden birçoğunun hukuk açsısından sınıfta kaldıkları ortadadır.
Bin dört yüz yıllık muazzam bir hukuk literatürüne sahip olan Anadolu insanı batıdan devşirilen kelimenin tam anlamı ile toplama kanunlarla ve hukuk anlayışı ile adaleti tevzi etmeye çalışmak cahilliktir. Esasen bu kelimeyi kabul etmeyenlere ne hafif yaftamız ise ihanettir.
Edep ve ahlak Müslüman milletin asaleti ve haysiyetidir. Haysiyeti olmayan bir hukuk felsefesinin bu millete hiçbir zaman faydası olmayacaktır. un onuru ne kadar olursa buna tarih karar verecektir.
Asalet ve haysiyet hukukun iki kanadıdır. Hukuktan asalet ve haysiyeti alırsanız onu özünden ayırmış olursunuz. Geriye ne kaldığını bu günkü manzaraya bakarak anlamak mümkündür.
Kanun çıkartmak kolaydır. Kanunu Fidel Kastro’da çıkartır Ebu cehilde. Hukuku şeytanda üretir Firavunda.