Siyasal anketlerin (yapanlar açısından) bir çok amacı vardır ancak, temelde iki amacı bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi, teşvik ve eğilim oluşturma amacı. Bu türün altında kreatif bir psikoloji vardır. Yani, varolmayan bir eğilimi veya davranışı, sürünün (sözde veya özde) gidişatını göstererek sürü dışındakileri sürü içine çekme düşüncesi.
İkincisi, varolan durumu tam olarak ortaya koymak ve bu durumlar karşısında konum almak, strateji belirlemek, FÜTZ analizi yapmaktır. Hangi ülkede olursa olsun bütün ülkelerde siyasal partiler her iki amaçlı araştırma yaptırmaktadırlar. Birinci grupta dile getirdiğim araştırmalar şu veya bu araştırma şirketine bedeli biraz şişkince ödenmek üzere icraa ettirilir. Sonuçlar da yandaş bir medyada yayına verilir. Yandaş medya yoksa eğer, herhangi bir medyaya diyet ödemesi yapılarak şa’şaa ile ballı lokma puntolarla manşetten verdirilir.
2010 Referandum Anketlerine Gelince;
Referandum anketlerine baktığımızda partilerin değil cephelerin varlığı söz konusu. Evet cephesi de Hayır cephesi de kendi anketlerini sipariş edip yayınlamışlardır. Ancak garip olan husus, cephelerin anketleri arasındaki farkın uçurum derecesinde olması. Her cephenin anketini alıp masa üstüne koyduğumuzda “bunlar çıldırmış olmalı” düşüncesi akla gelir.
Bu durumda yapılacak tahmin zor olmasa gerek. Her iki cephenin muhtelif zamanlardaki anketlerinin ortalamaları alınır, daha sonra, her iki cephenin anket ortalama sonuçlarının ortalaması alınır. Bu hesap bizi merkeze epey yaklaştıracaktır. Bu durumda, referandum sonuçları yüzde +/- %48 ile %52 aralığında gözlemlenecektir. Bu oranlar seçim anketi olmuş olsa, bir ülkenin demokrasisinin sağlıklı olduğunun da bir göstergesidir. Ama referandum sonuçlarıda böylesi yakın oranlar doğaldır.
Referandumun Giydirilmiş Faktörler Sonucu:
Başta dile getirmiş olduğumuz ortalama kaba sonuçlara, bir önceki seçim sonuçlarının uzantısı olan yığın psikolojisi, iktidar gücü endeksi, toplumdaki “b” tipi insanların çoğunluğu ve “b” tipi insanların “evet” deme eğilimleri giydirildiğinde, evet hayır makası “evet” lehine açılacaktır.
Not:
Bu yazı, http://www.bilgiagi.net, http://www.bilgievreni.com, http://www.gazetecanik.com, http://www.kamudanhaber.com, http://www.siyasalforum.net, http://www.gercekgazete.web.tr, http://www.ahmetfidan.com ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
çok güzel bir yazı olmuş hocam…gerçektende referanduma sayılı günler kalasıya çok güzel bir tesbitte bulunmuşsunuz doğrusu…yapmış olduğunuz analizlerin(örneklemenin)sonucu ve yapısı itibariyle gerçekleri yansıtma oranı birhayli yüksek doğrusu…
Çünkü;yandaş medyalar ve daha öncesindeki anketlerin ve seçimlerin cidden de dikkate alınması gerekir,dikkate alındıgında ise bu şuoluyor:
Eger referandum olursa yüzde 50’în üzeri EVET kullanacak,yine de vatana millete hayırlısı neyse o olur inşallah…
Saygılar hocam.
Fethullah Gülen in MEZARDAKİLERE DAHİ OY VERDİRİN tavsiyesi sanırım İKAMET ADRESİ KABRİSTAN olan ÇAKMA oylarında sonucu EVET tarafına götüreceği muhakkaktır.
Referandum o tavsiye ile zaten şaibeli duruma düşmüştür.
Başbakanın son günlerdeki DESPOTİK söylemleri DİKtatörlüğe kayabiliriz KAYGISINI TAŞIYAN VE SAYIN bAŞBAKANDA BU MEYİLLERİN OLDUĞUNU SAVUNAN hayır CEPHESİNİN DE O KADAR HAKSIZ OLMADIKLARI GÖRÜLÜYOR.
aBDULLAH gÜL, rECEP tAYYİP eRDOĞAN VE bÜLENT aRINÇ ÜÇLÜSÜNÜN 20 YILLIK SİYASET SÖYLEMLERİNE BAKARSANIZ ÇOK ZİKZAKLAR ÇİZDİKLERİNİ GÖRÜRSÜNÜZ. bÜLENT aRINÇ VE bAŞBAKAN DA İSE BİR TAHAKKÜM ETME, ZORLA YAPTIRMA, EMRETME, İSTEDİĞİMİ ZORLA DA OLSA YAPTIRIRIM İÇ GÜDÜSÜNÜ İNCELERSENİZ GÖRÜRSÜNÜZ. hER İKİSİNDE DE KARŞISINDAKİNİ azarlamaktan hoşlanma ÖZELLİĞİNİN ÇOK YÜKSEK OLDUĞUNU GÖRÜRSÜNÜZ.
dİKTATÖRLÜK BİR FITRAT BİR RUH HALİDİR. dİKTATÖRLÜĞE YATKINLIK TEHLİKELİDİR
bütün diktatörler iyi niyetlidir
odatv
Radikal yazarı Türker Alkan, “Siz hiç kötü niyetli bir diktatör gördünüz mü?” sorusunu sorduktan sonra buna “Bütün diktatörler iyi niyetlidir. Onları kötü yola düşüren şey, denetim eksikliğidir!” yanıtını verdi. Başbakan’ın köşe yazarlarını tehdit eden sözlerini ise, “Henüz diktatör değil, bir de diktatör olsa neler yapmaz köşe yazarlarına!” şeklinde değerlendirdi.
Türker Alkan’ın “Diktatörlüğe giden yollar!” başlıklı yazısı şöyleydi:
“Ergenekon davasını yürütenle-rin niyeti bu olmasa bile bu dava gittikçe 28 Şubat’ın rövanşına dönüşüyor sanki. AKP’li politikacı kalkıp konuşuyor: “Bu memlekette 40 yıl süreyle namaz kılanlar, oruç tutanlar, dindarlar fişlendi.
Şimdi de biz sizi fişleyeceğiz!”
Yaratılan ortam bu!
Sanki birileri intikam peşinde!
Oysa son derece ciddi suçlamalar var. Bu suçlamalar gerçekse, suçlular cezalandırılmadır. Ama yaratılan bu ortamda kimin suçlu oldu olduğunu saptamak zor.
Ve bu kargaşada Anayasa’yı değiştirme girişimi gündeme geldi. ‘Böyle giderse Türkiye yargıçlar tarafından yönetilen bir ülke olacak’ endişesi var.
Bence bu yapay bir endişe ve zorlama bir bahane. Türkiye ve Osmanlı, tarihinin hiçbir döneminde yargıçlar tarafından yönetilmedi. Fakat asker veya sivil diktatörler tarafından çok yönetildi!
Bugün yargının, yürütme ve yasama üzerinde belirli bir denetim gücü varsa, bu güç, 1950’lerde sivil bir baskı
rejimi kurmak isteyen DP’nin yaptıklarına benzer girişimleri engellemek için konan
kurallardan ve kurumlardan kaynaklanmaktadır.
Şimdi AKP bu kural ve kurumları kaldırma, etkisizleştirme veya kendi denetimine alma peşindedir.
“İyi ama Erdoğan iyi niyetlidir, böyle şeylere meydan vermez” diyenler olacaktır. Siz hiç kötü niyetli bir diktatör gördünüz mü? Bütün diktatörler iyi niyetlidir. Onları kötü yola düşüren şey, denetim eksikliğidir! Yargı denetimi, yasama denetimi, basın denetimi yoksa veya zayıfsa, potansiyel bir diktatörün adım adım fiili bir diktatöre dönüştüğünü görürüz. Bu süreç o kadar doğal işler ki, çoğu kez diktatörün kendisi bile farkına varmaz!
Erdoğan’ın son birkaç gün içinde söylediklerine bakın, neden böyle düşündüğümü anlarsınız.
‘Köşe yazarlarını tehdit etmek üzere’ gazete patronlarını göreve çağırıyor! Henüz diktatör
değil, bir de diktatör olsa neler yapmaz köşe yazarlarına! Ama bu sözleri Erdoğan’ın diktatörlük potansiyelini gösteriyor sanırım.
Erdoğan’ın bir başka isteği: “Partilerin kapatılması kararını Meclis versin” diyor!
Yani iktidar partisi olarak AKP, muhalefet partilerinin kapısına kilit vurabilecek!
Kusura bakılmasın ama, bu kadar yetkiyi diktatörlere bile vermezler!
Ve bu kadar yetkiyle donatılmış insan diktatör olmayı düşünmese bile, bir gün bakar ki çoktan diktatör olmuş bile!”
Yazınızı okudum.
Tşk ederim.
Çapar Kanat
Çiftçi-Çiğ Süt Üreticisi