Pozitif bir bilim olan Sosyolojinin ana konusu toplumdur. Dar anlamda insan/birey ve toplumun yapısını, toplumsal kurumları, toplumsal ilişkileri, belirleyici sosyal grup, kültür ve bu unsurlardan meydana gelen değişme ve gelişmeleri inceler. Amacı toplumların değişimini, gelişimini, doğal ve sosyal dokusunu araştırmak, elde edilen sonuçların ortaya çıkardığı bilgi, olgu ve öğelere göre genellemeler, yorumlar yapmak; Yol göstermek ve önermektir.
Her ne kadar, sosyolojinin ilmi disiplininde “ferdi (bireysel) sorunlarla ilgilenmez, toplumun bütünüyle ilgilenir” denilse bile, uygulamada bu mümkün değildir. Çünkü can, ruh ve madde plânında ‘insani bütünlük/mizaç ve imtizaç” ilişkisi esas alan objektif sosyolojinin hedef kitlesi toplum, öznesi insandır. İnsan ve insanlardan oluşan toplum bu ana bilim ve alt dallarının inceleme konusudur. İncelemede odak/nesne/özne daima bireydir. Bu içerik, anlam ve bağlamda ufku olmayan sosyolojik çalışmalar, kuram ve varsayımlar spekülâtiftir. Objektif Sosyoloji diğer bilimler ve bilhassa sosyometri, analiz ve matrix ile bağlantı içindedir.
Bu anlamda sosyoloji; hem toplumu inceleyen-değerlendiren, çözümleyen, analiz eden ve gerektiğinde sentezleyen; oluşturan/geliştiren, yeniden yapılandıran bir bilim olup; doğalda bütün etnik köklerin sosyolojisi farklıdır. Ancak, çoklu etnik unsurların bir araya gelmesi ile oluşan yapılarda ‘asgari müşterekler” esas alınır. Alt ve üst kültür kümelerinde durum daha da farklılaşır. Hatta bazı konu, konum ve durumlarda aynilik yahut benzerlik arz eder.
GÜNCEL SORUNLAR VE SORUMLULAR
Mesele “toplumsal şiddet, kadın-erkek ve çocuk”!…
Mikro kozmos’un temel toplumsal sorunları, anatomik yapısı ve fizyolojik durumu…
Sorunun temelinde ‘Bilgi Çağı’ yalanı, din sömürüsü, yapay ileri sürümler, ideolojik sapmalar, beyin iğfalleri, hırs, ihtiras, egoizm, evrensel aldatmaca, kandırmacalar; hâsılı; Makro kozmos’un öznesi “kutsal İnsan’ın” bitmeyen, tükenmeyen çilesi ve istismarı var.
İnsan’ın istismarı, din’in istismarına nazaran çok ağır ve evrensel bir suç..
Esasen “insanın istismarı” en ağır insanlık suçudur.
Zira ‘insan, din için değil’; ‘din, insan içindir’, insan için vardır.
Her ne kadar 1789 Fransız ihtilâli, atalarımızın İstanbul’u fethiyle açılan ‘Yeni Çağ’ı kapatmış ve ‘Yakın Çağ’ı açmış olsa bile; Bilgi çağı, tıpkı Uzay Çağı gibi Yakınçağ’ın alt sınıflandırma ve sıradan kategorik adlandırmalarından biridir. Bu tanım, (b.çağı) 1990’larda ‘bilgisayar teknolojileri, internet, iletişim-bilişim ve dijital’ düzlemde başlayıp günümüze sarkan süreci açıklar. Diğer bir anlamı da; Sözde, bilgiye dayalı yaşam biçimidir!…
Ancak tarihi söylemler, genel algı ve kabule göre ‘bilgi çağı’ tanımlaması önceleri; diyalektik materyalizm [Var olanın madde cinsinden olduğunu kabul eden düşünce biçimi. Maddecilik. Tüm ateist, pagan, solcu ve sosyalistlerce benimsenen düşünce tarzı,. Diyalektik ve tarihi materyalizm:
Gerçekte var olan nedir sorusuna “yalnız madde vardır, madde dışı varlık yoktur; akıl-fikir maddenin ürünlerinden görünümlerinden ibarettir; madde dışı varlık (fikir)’de madde ürünüdür. Temel varlık maddedir. Bilim ondan doğar, madde bilim, düşünce ve fikirden önce gelir” savı] bağlamında “insanlık dışı ve aykırı bir sosyoloji” dayatılır.
Sonraları [diyalektik ve tarihi materyalizmin] milyonlarca insanın; politika, soykırım, katliam, açlık, yokluk, yoksulluktan kırılması ve komünizmin çökmesi ile (1990) kuram, bilgi teknolojileri, iletişim, bilişim, dijital ve bilgisayar tabanlı dizgelerde depolama, dönüştürme gibi, aldatmaca-kandırmaca bir tanım, örtülü ifade ve kapsama (kamuflaja) dönüştürülmüştür.
Değişimin (faşist dönüştürmenin) içeriği:
Toplumsal, ekonomik ve sosyal etkiler;
KÜRESEL BOYUT (genel, evrensel)
Sosyoloji, psikoloji, astroloji düzleminde insanın eğitilmesinin doğru olacağına inanıyorum. Her üçü de eğitimde verilmelidir. Elmanın kabuğu, içi ve çekirdeği benzeridir bu üç ilim.
Örneğin
Araba kullanmayı öğretmek bir eğitimdir, kazayı önlemek için arabanın bakımını öğretmekte bir eğitimdir, kaza olursa dahi az hasarla atlatmayı öğretmekte bir eğitimdir.. Çok yönlü eğitim esas alınmalıdır ve sanırım bizde o yok