Merhaba sevgili okurlar.
İçinde bulunduğumuz günlerde iyice bunaldım. Oysa bir insanın canının sıkılacağı en son şehir Bursa olmalı. Bir şiirimde şöyle demiştim, aklıma geliverdi.
Dağı başka güzel, ovası başka
Dayanmaz yürekler bu kutsal aşka… Diye giden bir şiirimdi.
Bazen düşünüyorum da bu kavgalar çok anlamsızlaşıyor gözümde, aslında bugün böyle bir yazı yazmayacaktım.
Bir haber kanalında yine, yine demekten de artık nefret ettiğim bir haber dinleyince yazımı değiştirmeye karar verdim.
Haber şöyle
‘’Hakkâri de çıkan çatışma da 6 Askerimiz şehit,15 askerimiz yaralı’’. Şehitlerimizden birisi Bursalı, içimden şöyle geçti. Artık bu kardeşimiz bu güzellikleri göremeyecek, sevdikleri ile olamayacak.
Niye? Ey gafiller niye diye! Haykırmak geldi içimden.
Oysa bakın şu dünyanın güzelliğine, o dünyanın içindeki Bursa’nın özelliğine.
Bursa’mızı anlatmaya benim kalemim yetmez. Şehrin merkezinde zaten nereye dönseniz, ecdadımızın izlerini yüreğinizde hissedersiniz. Ulu camii, Orhan camii, bedestenler, kapalı çarşı, Tophane, Muradiye daha sayamadığım onlarca semti. Her semtinde bir sukut bir huşu bulursunuz.
Yeşil camii, Yeşil türbe çınarların altında insanın yüreğini serinletir. Kalbini temizler. Burdan bakılınca Emir sultan, Yıldırım külliyesi ne hoş görünür.
Teleferik ile Uluduğa tırmanırken Bursa’yı seyretmek…
Uludağ yolunda, tarihi İkaya çınarında bir mola vermek. O muhteşem ağaç ile Yaratanın kudretini anlamak, ecdadın başarılarını hissetmek.
Dağı zaten kelimeler ile anlatmak ne mümkün. Mübarek dağın zaten kışı başka güzel yazı başka.
Bakın yine bir şiirimde şöyle demiştim.
GELDİ BAHAR
Geldi bahar, açtı kiraz
Gir gönlüme, kız etme naz
Sokul bana, sokul biraz
Gel gezelim senle bu yaz
Uludağ’ım aşka ağlar
Yürek senle başka çağlar
Bak! Bulunmaz, bu genç çağlar
Gel gezelim senle bu yaz
Uludağ da taze hava
Mudanya da balık tava
Mezitler de çıkıp ava
Gel gezelim senle bu yaz
Feleğe bir tokat çakıp
O masmavi suya bakıp
Gecelere şöyle akıp
Gel gezelim senle bu yaz
İbrahim Kahraman 20 Mayıs 2010
Şiirimin tarihinden de anlaşılacağı gibi iki ay önce içimden bahar coşkusu ile böyle demek geliyordu.
Ama kime hizmet ettiğini bilmeyen bir cahil sürüsü içimden bu duygularımı söktü aldı.
Bakın devam edelim.
Mudanya’nın o masmavi denizi, o güzide yerin sahilinde yürümek, sevdalıları el ele görmek, belki bir dondurmacıdan dondurma almak, belki bir mısırcıdan mısır almak.
Bir restoranın da oturup balık yemek. İnanın anlatılmaz güzel yerdir Bursa.
Daha sayamadığım Tiril ye, Burgaz, Eşkel, Gemlik,Kumla,Armutlu daha sayamadığım güzelim sahilleri.
Uluabant gölü, İznik gölü bilmiyorum daha nereleri saysam.
Dereler zaten bambaşka, şelaleler…
Sayamadığım yüzlerce güzelliklerin merkezidir Bursa.
Şimdi soruyorum.
Onun da bir yâri yokmuydu, onu bekleyen.
Bir anası yomuydu, gözlerinden öpmek isteyen
Bir Babası yokmuydu aslanım deyip seslenen
Kim bu aziz şehidimizi yirmi yaşın da bizden ayıran?
Kim onu bu güzelliklerden alı koyan?
Kim ondan Rab- bimin verdiği canı alan?
Bu hainlikleri yapanlar kadar yaptıranlar da suçlu değil mi?
Ey Türk milleti kendine gel kendine…
Saygılar
Canım Agbim ne güzel yazmışsın. Yüreğine sağlık. Bursayı senin kaleminden okumak bambaşka duygulara savurdu beni.Bu güzel yazın için teşekkür sana ..
Şehitlerimize gelince o içimizi karardan kara bir bulut anlatmanın imkanı yok. Bütün şehit annelerimizin başı sağolsun.