Gün/aydın dostlarım…
Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Sevgiye başlangıcım ben…
ZOR İNSAN / ZOR KİŞİLİK
’Hayat bizi, bize ait olmayan problemler sorarak, zor koşullar ve zor insanlarla test eder!’
Ünlü yazar Terry Brooks’un bu sözü, günlük hayatta yaşadığımız sıkıntıların önemli bir kaynağını, güzel özetler!..
Gerçekten de yaşadığımız sıkıntıların birçoğu, çevremizdeki zor insanların yarattığı sorunlardan kaynaklanır.
Sevdiğimiz arkadaşımız, dostumuz, ailemiz, sevgilimiz, sosyal alanlarda birlikte zaman geçirdiğimiz kişiler veya evli olduğumuz kadın/erkek “Zor kişilik” olarak adlandırılmayı hak ediyorsa, bu zor kişilik özelliklerinden dolayı da sorunlar yaşıyorsak ne yapmalıyız?..
Hemen size bir kitap önerisinde bulunayım. İletişim Yayınlarından yayınlanan “ZOR KİŞİLİKLERLE YAŞAMAK” adlı kitap size yardımcı olabilir… Bir kişisel gelişim kitabı değil. Ve size katacağı o kadar çok şey var.
Şimdi bu işin uzmanları bu konuda ne yapılacakmış, nasıl yaşanacakmış zor insanlarla, ne yazmışlar, ne demişler diye Google amcaya sorduğumuzda karşımıza çıkan makalelerden alıntılarla derlediğim soruları, cevapları, onların dediklerini, yazdıklarını, düşüncelerini ve benim yaşanmış tecrübelerimden de ilave edip harmanlayıp derlediğim bu makaleyi hep birlikte okuyalım mı?..
Ne dersiniz dostlar___ Bir insanın yüzündeki çizgiler, hayatı boyunca kat ettiği yolun haritasıdır.
O yüzleri okumak, onların hikâyelerine tanık olmaktır… Yüzümdeki çizgiler, yılların ve yaşanmışlıkların en büyük şahididir…
“Onlar çizgi değil ki, onlar benim anılarım. Kimi gülümseme, kimi hıçkırık, kimi öpücükle gelip yüzüme yerleşmiş.” Demiş birisi bu konuda…
Neymiş bakalım Zor İnsan ya da Zor Kişilik…
“Zor insanların, önerilen her bir çözüme muhalefet edecekleri bir fikirleri, olmadık yere itiraz edecekleri halleri ve her şeye karşı gelme gibi bir takıntıları vardır. Bu insanlar, kibirli olmalarının yanı sıra, bulundukları ortamın ve başkalarının huzurunu da kaçırmada oldukça başarılıdırlar! Karmaşık ve insanı yoran bir yapıları vardır…”
Bu kişiliğe sahip olan insanları, tıpkı mail adreslerindeki gibi ‘spam’ klasörüne, paralel bir evrene itelemeyi, böylece kendi dünyamızın yaşamını bozulmadan sürdürmeyi elbette çok isteriz. Bununla birlikte, eğer bildiğimiz bir şey varsa, o da bu tür insanların, bizim ailemizde, iş yerinde veya arkadaş grubumuzda en azından bir adet örneklerinin mevcut olduğudur.
Konfüçyüs, başkalarının başarısızlıklarını bularak, kendilerini ödüllendirdiklerini zanneden insanlar olduğunu söylemiştir.
Eğer bu insan bizim eşimiz ya da ailemizden biri ise, yandık demektir.
Düzensiz, tutarsız, narsist, çıkarcı ve kimi zaman da psikolojik açıdan agresif davranışlar gösteren “zor” bir kişilik, aslında çok ince ayrıntılarda gizlidir.
Her şeyi olması gerekenden daha da zor hale getirme sanatını çok iyi becerirler…
“Zor insan, size kendinizi kötü, dışlanmış, aşağılanmış, huzursuz, tükenmiş, öfkeli veya çaresiz hissettirir. Kimisinin davranışları patlayıcıdır, etik ilke tanımaz! Kimisi açık sözlü değildir ve onun gerçekten ne düşündüğünü ve hissettiğini anlayamadığınız için, içinizde derin bir güvensizlik yaratır.
Bazıları iş birliğinden kaçınır; sorumluluk üstlenmez. Ters giden şeylerin sorumluluğunu size yıkar.
Zor insanlar, negatif ve aşırı eleştirel olabilir. Yıkıcı eleştiri yaparken, yapıcı önerilerde bulunmaz, destek vermez.”
Zor insan kimi kez annenizdir, kimi kez babanız. Kıskanç kardeşiniz, ihmalkâr eşiniz ya da sevgiliniz, emeğinizin yanı sıra duygularınızı da sömüren patronunuz, paylaşım ve işbirliğinden kaçınan meslektaşınız, her şeyi eleştiren arkadaşınız, anlamsız zorluklar çıkaran müşteriniz, kural tanımaz çocuğunuz, zor insan olabilir.
Onlarla birlikteyken, her şeyin bir anda nasıl ters döndüğüne, neden ortada somut bir şey olmasa bile içinizin huzursuzlukla dolduğuna akıl erdiremezsiniz.
Kafanız karışır, kendiniz gibi olmamaya, tuhaf davranmaya başlarsınız.
Zor insan, hayatı mahvetmeye hazır zehirli bir gaz veya saatli bir bomba gibidir.
Zor insanlardan tamamen kaçınabilmek imkânsız olduğuna göre, yapmamız gereken şey, onlarla nasıl başa çıkılacağını öğrenmektir.
Hepimizin kendine göre yaşadığı bazı zorluklar vardır. Her birimizin korkuları ve kendini güvende hissedemediği anlar, hayal kırıklıkları ve endişeleri olmuştur elbette. Bununla birlikte, buradaki temel fark, bu terazinin en uç kefesinde duran insanların, yararlı, saygılı ve istikrarlı bir ilişkiye sahip olamadığıdır.
Zor insanların en gözle görülür özelliği, duygusal gelgitlerinin açık bir şekilde ortada olmasıdır. Tek başına bu gerçek, bu insanların problemlerini rahat bir şekilde ifade edebilir. Sürekli olarak bir zorluk, kısıtlama ve suçlanacak ya da yanlış olduğunu belirtecek bir şey ararlar hayatlarında. Bunu yaparken, işleri olduğundan daha da zor bir hale getiriyorlar.
Daniel Goleman’ın “Duygusal Zekâ” (Emotional Intelligence) adlı kitabında da ifade ettiği gibi zaman zaman, yüksek stresli bir durum ile karşı karşıya kaldığımız zaman, mantıklı bir şekilde düşünme yetimizden uzak kalırız. Önceliklerimizi belirleyemez ve işleri her zamankinden daha zor bir şekilde görmeye başlarız.
Bunun ilk adımı da, onları yakından tanımak, hangi koşullarda nasıl davrandıklarını bilmektir.
Çünkü zor insanlar her zaman açıkça saldırgan değildirler!
Büyük çoğunluğu bir tebessümün arkasına gizledikleri sinsi zorluklarla hayatınızın altını oyar.
‘’Demek cehennem bu!.. Hiç aklıma getirmezdim böyle olacağını… Acı, ateş, kızgın ızgara, hepsi sizsiniz demek… Kızgın ızgaranın ne gereği var: Cehennem başkalarıdır.’’
20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Fransız filozof Jean-Paul Sartre’a göre, insan, insanın cehennemidir.” Demiş…
Haklıdır da!..
Mutluluk ve başarımız, büyük ölçüde başka insanlarla kurduğumuz ilişkilerin niteliğine bağlıdır.
Çünkü bizler, sosyal varlıklarız. İlişkilerimizin içinde şekilleniyoruz.
Anlayışlı, sevmeyi ve dayanışmayı bilen, açık ve dürüst insanların yanında mutlu oluyor, aksi durumlarda ise, ruhen ve bedenen hastalanıyoruz.
Elbette akla yakın olan, bize hayatı cehennem eden zor insanlardan uzaklaşmak.
Zor insan eğer alışveriş yaparken karşılaştığımız kaba bir tezgâhtarsa mağazayı terk ederek, telefonda bizi taciz eden bir pazarlamacıysa, telefonu kapatarak veya saygısız bir komşuysa ilişkiyi keserek, hayatımızdan çıkarılabilir.
Ama ya zor insan annemiz, babamız, kardeşimiz, eş veya sevgilimiz, patronumuz, meslektaşımız ya da çok eski bir dostumuzsa?..
Onlarla da ilişkimizi kesmemiz, zor olsa da mümkündür!..
Ama bu durum, hayatın normal akışını etkileyecek, çoğu kez de ağır bir bedel olarak iç huzurumuzu kaçıracaktır.
Unutulmaması gereken, zor insanlardan tamamen kurtulmanın imkânsız olduğu gerçeğidir!
Onların bu yapısını değiştiremeyiz, ancak onlarla kurduğumuz iletişim kanalını ayarlayarak, kendimize gelen zararı daha aza indirgeyebiliriz…
Açık saldırganlar, zor insanlar arasında, zorluğu en kolay fark edilen gruptur.
Saldırgan kişilik, kısmen mizaç yapısı, kısmen de ailede ve çevrede saldırganlığın bir iletişim yolu olarak kullanıldığı durumlarda, öğrenme yoluyla ortaya çıkar.
Önemsiz konularda bile aşırı öfke vardır.
Saldırganlar, karşılarındaki tarafından önemsenmedikleri, ihmal edildikleri, umursanmadıkları, değer görmedikleri, aldatıldıkları duygusuna kolaylıkla kapılırlar.
Sabırsızdırlar; sözünüzü kesebilir ve fikirlerinizi önemsizleştirirler. Her koşulda onlar haklıdır ve her tartışmayı onlar kazanmalıdır.
Özveri ve geri çekilme, genelde size düşer.
Başkalarına hükmedebildikleri sürece, kendilerini güçlü hissederler.
Ne kadar benmerkezci olurlarsa, o denli zorlaşırlar.
Saldırgan zor insanların enerji düzeyleri yüksektir ama bu, yapıcı değil yıkıcı bir enerjidir.
Vicdanlı olanları, yaptıklarından dolayı içten içe suçluluk duyarlar.
Davranışlarıyla çevrelerindekileri uzaklaştırdıklarından, yalnız kalabilirler.
Kendilerinden güçlü gördükleri kişilerin karşısında ise, çekinip silikleşirler.
Onları tanımamız, onları değiştirebileceğimiz anlamına gelmez…
Gerçek anlamda sorumluluk üstlenmez, varla yok arasında gelir giderler!
Sıklıkla, ‘’Bilmem!’’, ‘’Önemli değil!’’, ’’Sen karar ver!’’ gibi sözlerle, sorumluluğu başkalarına bırakırlar.
Bu sözler, kendisinin gerçekten ne istediğini, düşündüğünü anlatmaktan uzaktır ve karşısındakinde yalnızlık, belirsizlik ve boşluk duygusu yaratır.
Çok sevdiğim bir Hint atasözü şöyle der:
‘’Dünyanın her yeri dikenlerle kaplı!.. Diken batmaması için ya dünyadaki tüm dikenleri kesip biçip yok edeceğiz veya ayağımıza sağlam bir çizme giyip dolaşacağız!..’’
Garantili mutluluk, problemsiz bir hayat ile gelmez. Hayatın gerçekleri her zaman kolay değildir. Bazen, mutlu olmak için ne kadar uğraşırsanız uğraşın, bazı şeyler önünüze çıkar.
“Zor insanları kontrol edebilmek için: aranıza biraz mesafe koyun. Sadece “fiziksel bir mesafeden” bahsetmiyoruz, zaten bunu yapmak da bildiğimiz gibi, her zaman mümkün değildir, psikolojik ve duygusal açıdan da aranızda bir mesafe olmalı.
Daima sakin olmanız ve kontrolü kaybetmenizin durumu daha da kötüleştireceğini anlamanız çok yararınıza olur. Sınırları belirleyin ve kendinize güvenli bir alan oluşturun.”
Sonuç olarak, bazı insanlar, hayatı zor bir açıdan yaşamayı tercih eder ve bu yüzden başkalarının hayatlarını zorlaştırır.
-Yardıma ihtiyaç duydukları takdirde bakış açılarını ve serzenişlerini anlamaya çalışalım…
– ‘’Çaresiz boyu eğme’’ ile ‘’ağır bedel ödeyerek terk etme’’ uçları dışında çözüm ya da bir seçeneğimiz yoksa kendimizi korumaktan başka çaremiz kalmaz…
İlk seçenek ise pek gerçekçi değil; Çünkü çizme gerekli!..
Zor insanlarda sevgi duygusu az gelişmiştir. Sevgi çok önemli bir iksirdir…
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Hayatınıza anlam katan, güzel olan ve sizleri mutlu eden ne varsa hep hayatınızda kalması dileğiyle mutlu, umutlu, acısız, gözyaşsız, sağlıklı bir Perşembe günü dilerim…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, her zaman deriz ya; hayat sevince güzel… Gününüz aydın, mutluluğunuz daim, neşeniz bol, sağlığınız yerinde ve hayat ağacınızın dallarına asılacak, sevgiye giden yolda, gönlünüzce sevgi dolu günleriniz olsun…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#