Bir rüya ki, çiçekler arasında… Çiçekler gibi güzel, onlar kadar narin, şarkılar eşliğinde ve bir rüya ki saniyelik!
Mavi bir gökyüzü ve efsunkâr bir atmosfer, benliğini sardığında, hoş bir seda çınlıyordu, şadırvanın başında. Nağmesini şadırvanın sesine uydurmuştu.
Nağmeyi, o atmosferin altında dinlerken, kendimizden geçip duygusal anlar yaşadık. Çobanın kavalından çıkan seslerden de etkilendik. Maviliklere uzanıp sevgi çiçekleriyle kalmayı arzuladık.
Şadırvanın yanında, saniyeler içinde, kara gözlüsünün farkına vardı.
Kapının eşiğinde ayaktaydı. Kapının kapalı olduğunu fark etti. Sokaklar canlıydı, fakat geri dönmedi. Kapının tokmağına tutundu. Yolda arkadaşlar bir arabaya dolmuşlar ve el sallayarak gittiler. Kendini hayalet gibi hissetti. Onu, arabaya almadılar ve gülüp geçtiler.
Yalnız onlar mı doğruydu? Onun sevmiş olması, kötülük anlamına mı geliyordu.
İnsan duygularına ket vuramayınca, aylak aylak dolaşıyor. Zamanın geçtiğini de anlamıyor. Bakkala uğrayıp çikolata aldı. Birini hediye olarak sardırdı!
Esnaf başını eğdi ve gönlünden ne koparsa, dedi.
Kendini rüyada gibi hissetti. Araba nereye gitmişti. Onları bulmak mümkün olabilir miydi?
Öğretmen arkadaşı geldi. İyi misin? Diye sordu. Hafif bir tebessümle baktı. Teşekkür diye mırıldandı. Rüyada yaşamak ve renkli kalabilmek, dedi.
İletişimin az olduğu, o günlerde yaşantı sınırlı olsa da istediğin haberi alabilir ve insanlarla belirli zamanlarda birlikte oluyordun.
Gözünü açtığında, hayatın neşesini yaşama, şansını yakalıyorsun.
Büyük bir salonda diploma törenine katıldı.
Bir rüya ki, saniyelik, dedi.
Hasan TANRIVERDİ