Ben içeriden çıkınca beni sanki bir ordu karşılamıştı. Aralarından zor geçebildim.
Kulak Burun Boğaz polikliniği önünde insanlar daha da artıp kapı önünde yığın olmuşlardı. Kalabalığı zor sıyırıp aştım. Geride durup ekranda ismimi aradım. Yoktu!
Bir süre başım yukarıda, gözlerim kapı üstünde ki ekranda kaldı.
Ekrandan içeri girecek hastaları izlemekten boynum tutulmuştu. Elimde tuttuğum 75 no’lu fişe bakıp bakıp iç geçiriyordum. Bana daha çok sıra vardı. İçeriye 28 numara girmişti. Yandım ben yandım!
Tam arkamda biri öksürdü, ondan kaçtım. Yanımda ki de burnunu çekiştirip duruyordu. Öksürük tıksırık seslerini duydukça; değil ağzımı burnumu, kulaklarımı kapatasım geliyordu.
Allah’ım nerelere kaçsam?!
Az önce ki doktora söylediklerimi düşündüm.
‘Acaba söylediğimi dikkate alınacak mıydı? İnşallah insafa gelirdi…’
Kapı açılıp adım okununca sanki mucize yaşıyordum. Biriken kalabalık, kapı önüne mıhla çakılıydılar sanki. İtiş tepiş ilerledim. Odaya zor attım kendimi. Doktor ayaktaydı:
“Ehliyetti değil mi?”
“Evet doktor bey…”
Tıbbi aletlerin olduğu yerde ki tabureyi işaret etti:
“Oturur musunuz?”
Tabureye hemen oturdum. Kulaklarının içini muayene ederken sordu:
“Duyma sorunu yaşıyor musunuz?”
“Hayır.”
“Herhangi bir denge sorunu…”
“Hayır doktor bey…”
Sorularına “Hayır” dedikçe mırıldandı:
“O halde sizi bana neden sevkettiler ki?”
“Aile hekiminin işgüzarlığı efendim!”
Doktor, başını her iki yana sallayıp sustu. Öyle yoğundu ki, adamcağız soluk alacak an bulamıyordu. Sekreteri dışarıda beklememi, evrağı yazacağını , söyleyince yine o insan yığını içinden çıkmaya çalışırken, uzun saçlı sarışın bir kadın kapıya yüklenip içeri girdi. Doktoru tehdit edip suçlamaya başladı.
Kulak kesildim!
Diyordu ki:
“Siz nasıl bir doktorsunuz? Ben sabahtan beri buradayım ve siz benden sonra gelen hastayı muayene ediyorsunuz. Haksızlık bu!”
Doktor da ona;
“Siz beni sorgulayamazsınız. Ben halen tedavide olan bir kanser hastasına öncelik tanıdım. Çıkın dışarı lütfen.”
Sarışın kadın bağırdı:
“Bana yalan söylemeyin!”
O dakika kadını tanımıştım. Yukarı katta ilk fiş almak için sırada beklerken hemen arkamda bekliyordu. Tabi sorunları aşarken ben de sıramı kaybetmiştim. O kadın da yaşadığım talihsiz anlarıma tanıktı. Ondan önceydim. Şimdi aklı sıra laf cambazlığı ile doktora yükleniyordu.
Bunlar aklıma gelir gelmez, kadını yana itip içeri girdim.
“Doktor bey, bu hanımefendi sizi şikayet ederse lütfen beni tanık olarak yazarsanız, ifademi veririm. Yalan söylüyor…”
Kadın susup geri çekildi. Geride durup bana ters ters bakmasını görmezlikten geldim.
Az sonra kapı açılıp sekreter kız, ‘ Buyrun’ diyerek evrağımı bana uzattı.
Kulağı sağlamdır, raporumu alır almaz alt kattan hızla merdivenlere doğru yöneldim. Bir an önce göz muayenesi olup hastanenin stresli ortamından uzaklaşmak istiyordum.
Göz polikliniğinin önü alt kattakinden farksızdı. Yığını aşarak içerideki sekretere elimdeki fişimi uzattım.
“Sizin numaranıza daha var hanımefendi. Lütfen ya dışarıda bekleyiniz, ya da öğleden sonra 15:00’i geçirmeden burada olunuz…”
Çaresiz çıkmıştım odadan. Zira, alt katta ki aynı sorunu şu bekleşen öfkeli kalabalıkla yaşamak istemiyordum. İçimden defalarca sağlık ocağında ki doktora neler söylemedim ki…
Midem zil çalıyordu. Hastaneden çıktığımda saat henüz 10:30 idi. Bir pastanede çayla simit açlığımı bastırabilirdim. Bu düşünceyle adımlarım Edremit’te doğru hızlanmıştı.
Temiz havaya çıkınca “oh bea!”demiştim.
.
Simit sarayında kahvaltımı ederken cep telinden e devlete giriş yaptım. Edremit nüfus dairesinden “ehliyet değişimi için” randevu almak için…
Ah, o da ne!?
Beni ilçe dışında ne kadar ilçe nüfus daireleri varsa oraya yönlendiriyordu. Bana en yakın olan Ayvalık’ı tıkladım.
Haydaaa!
Randevu saatini 09:00’a veriyordu.
Sanki helikopterim vardı.
Ne olacaktı şimdi?
Dağları, ırmakları aştım da şimdi diz altı akan derelerde mi boğulacaktım?
Düşün…
Düşün…
Düşün…
Aklımı yeme niyetinde değildim!
Galiba yaşadığım bu gerçek hikayem burada bitmeyecek, gibi görünüyordu…
Devam edecek
Emine Pişiren