Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
OKU VE YÜKSEL
Kur’an’ı Okumak ve Anlamak…
“Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun âyetin son noktasındadır.” (Ebû Dâvûd, Vitr 20; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 18)
Kuran Azimüşşan’daki ilk emir “oku” olunca kula düşen ilk görev pek de zor görünmüyor. Bu emir ile Müslüman’ın en mümtaz vazifesinin okumak, çok okumak olduğu da bariz göz önündedir. Kâinatın Kitabı olan Kur’an ve akabinde Peygamber Efendimiz’in (sav) sünnetini içeren hadisler biz kullar için yol göstericidir.
Ama işte okumak o kadar da kolay mı? İşlerimiz hiç bitmiyor ki… Diyeceksiniz değil mi?
Öyle değil efendim kendinize zaman ayırmaktır okumak.
Hadis-i Şerif derki; “Kur’an oku da yüksel, okuduğun nisbette cennet basamaklarından yukarı çık. Dünyada ağır ağır okuduğun gibi şimdi de ağır ağır oku. Şüphesiz senin cennette yerleşeceğin yer okuduğun ayetin son noktasıdır. Ne kadar okursan o kadar yükselirsin.”
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik okuma, öğrenme, anlama ve anlatma yeteneğini ortaya çıkaran akla sahip olmasıdır. İslam, düşünen ve aklını kullanan insana hitap eder.
İnsan huzur ve mutluluğa kavuşmak için büyük çaba gösterir. Bu amaca ulaşabilmek için takip edilecek yol, hiç şüphesiz iyi bir eğitim ve öğretimdir. Bunlara gereken önem verilmedikçe, istenilen amaca ulaşmak mümkün değildir.
Dinimiz ilme, okuyup, yazmaya gereken önemi vermiş; dikkatimizi bu noktaya çekmiş ve bizlerden daima müspet yolda çalışmayı istemiştir. Okumak Allah’ın emridir. Okumamak ise Allah’a isyandır. Çünkü Cenabı Allah, :”Yaratan Rabbinin adıyla oku; O, insanı bir Alakadan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini öğreten, kalemle (yazmayı) belleten Rabbin, en büyük Kerem sahibidir.”( Alak,1-5) buyurmak suretiyle, insanın daima arayış içinde olması gerektiğini, eğitim ve öğretimle her an iç içe bulunması lüzumunu belirtmiştir.
Bilindiği gibi Kur’an, yirmi üç yıllık peygamberlik süresince muhtelif vesilelerle Peygamberimize Hak katından Cebrâîl aracılığıyla indirilen ilâhi kelâmın adıdır. Hz. Peygamber zamanında vahiy kâtiplerince yazılan ve hâfız sahâbilerce ezberlenen ilâhî kelâm, Hz. Ebû Bekir devrinde mushaf hâline getirilerek muhâfaza altına alınmış, Hz. Osman zamanında çoğaltılarak İslâm memleketlerine gönderilmiş ve böylece lâfzıyla ve hattıyla koruma altına alınmıştır. Vâkıa Kur’an, ilâhî koruma altında bulunmaktadır. “Doğrusu Kitâb’ı biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz.” (el-Hıcr, 15/9)
-Kur’an mu’cizedir.
-Kur’an şifadır.
-Kur’ân hidâyettir.
-Kur’an nurdur.
Kur’an’ın Hak katından gelmiş, ilâhî bir kelâm olduğuna inanmak, Müslümanların Kur’an’a karşı en temel görevi budur. Diğerleri hep bunun üzerine müesses hususlardır. Bu inanç olmadan Kur’an’a bakışımızın Kur’an’ın istediği ölçüde olması mümkün değildir…
“Kur’an okuyunuz, çünkü Kur’an kıyâmet gününde ehl-i Kur’an’a şefâatçi olacaktır.” (Müslim, Müsâfirîn, 252)
“Evlerinizi namaz ve Kur’an tilâvetiyle aydınlatın!” (İbn Mâce, İkâme, 186)
Rabbiyle konuşmak isteyen Kur’an okusun” (Târîhu Bağdâd, VIII, 239; Kenzü’l-ummâl, 2258; Mevsûa, I, 221)
Kur’an’ı anlamak için tefsirini okumak, sünnetteki uygulamalarını görmek ve islâmî tatbîkattan haberdar olmak gerekir Mushafı okumak, meâli mûtâlaa ve ardından tefsir ve sünnet bilgisi bu işin en kestirme yoludur.
Hz. Osman’ın şu sözü Kur’an ile olan ilgiyi teşvik etmektedir: “Seven sevgilisinin kelâmından doymaz”. Kur’an sevgiliden gelen bir mektupsa onu okumak kadar anlamak, anlamak kadar istenileni yapmak da önemlidir. Bu yüzden Kur’an’ı anladıktan sonra üzerimize düşen, istenileni yapmak yâni onu yaşamaktır…
Kur’an, İslam dininin tartışmasız en temel kaynağıdır. Dinin doğru anlaşılması ve hayata tatbik edilmesi, bu temel kaynağın doğru anlaşılması ve doğru yorumlanmasına bağlıdır. Kur’an’ı doğru anlamak ve doğru yorumlamak; hurafelerden, israiliyat ve geleneksel yanlış yorum ve anlayışlardan uzak, objektif bir tarzda, ayetler üzerinde düşünmek, onları akil süzgecinden geçirmek, araştırmak ve kavramların semantik analizlerini yapmakla mümkündür. Nitekim Kur’an’da: “Ey Muhammed! Âyetlerini akil süzgecinden geçirsinler, akli olanlar da ders alsınlar diye sana bereket dolu bir kitap indirdik.” (Sâd, 38/29) âyetiyle bu gerçek vurgulanmaktadır.
“Kelam-ı Hak Teâlâ’dır bu Kur’an-ı Azimuşşan
Kitab-ı-Rabbi-A’ladır bu Kur’an-ı Azimuşşan
Ulum-ı-Din’ü-dünya bu kitabullah’da Cami’dir
Sıfat-ı Zat-i-Mevla’dır bu Kur’an-ı Azimuşşan”
Peki kardeşim okudun mu?.. Kur’an-ı Kerimde Kul Hakkı ile ilgili birçok ayet-i kerime ve hadis-i şerif vardır. Bakara, 188; Nisâ, 29 da Cenâb-ı Hak, insanları kul hakkından nehyederek şöyle buyurur:
“Mallarınızı aranızda bâtıl sebeplerle yemeyin! İnsanların mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için, onları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin!”
Kul hakkı nedir bilir misin sevgili kardeşim?.. Allah yarına bırakır; ama asla yanına bırakmaz!.. İşte budur kul hakkı…
Kul hakkı yemenin en tehlikeli çeşidi, devlet ve vakıf malı gibi âmmenin ortak hakkı olan şeyleri haksız yere gasbetmek ve uygunsuz bir şekilde kullanmaktır. Bu haksızlık, ferdî haklara göre daha tehlikelidir. Zira sonunda pişman olunsa bile bütün hak sahiplerinden helâllik olmak mümkün değildir.
Hayatımızın tamamını kuşatan sorumlulukların başında kul hakkı gelir. Kul hakkına riayet etmek, Cenâb-ı Hakk’a olan imanımızın gereğidir.
Müslüman, kul hakkı konusunda son derece hassastır. İnsanların canına kast etmenin, namusuna, şeref ve haysiyetine dil uzatmanın kul hakkı ihlali olduğunun bilincindedir.
Müslüman, gerek gerçek hayatta gerekse dijital mecralarda gıybet etmez, laf taşımaz, dedikodu yapmaz, yalan söylemez, iftira atmaz. İnsan onurunu rencide edecek, yuvalar yıkacak her türlü söz ve davranıştan sakınır. Hakkında kesin bilgiye sahip olmadığı konularda konuşmaz.
Hak duyarlılığı Müslüman’ın en temel özelliğidir. O, ana-baba hakkını gözetir. Eşine ve çocuklarına iyilikle muamele eder. Akraba ve komşularının hukukuna riayet eder.
Yüce dinimiz İslam, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin bütün insanların haklarını kutsal ve dokunulmaz kabul eder. Her alanda ve her şartta adaletli olmayı, hakkı üstün tutmayı, helal-haram hassasiyeti gözetmeyi emreder. Kul ve kamu hakkına riayet etmeyi, haksızlığın ve zulmün karşısında yer almayı öğütler.
Çalışanın hakkını yiyip, vergi kaçıran ama cumayı kaçırmayan işveren…
Sana da hayırlı Cumalar!..
Apartmanın girişine ” mülk Allah’ındır” yazıp, kira iki ay gecikince kiracıyı sokağa atan sakallı hacı amca…
Sana da hayırlı Cumalar!..
Torpili patlatıp başkasının yerine işe giren, beş vakit namazını kılıp internette paylaştığı Cuma mesajları ile kul hakkını ödeyebileceğini düşünen kardeşim…
Sana da hayırlı Cumalar!..
Dini sadece namaz kılmak, oruç tutmak, kendine kestiğini kurban zannedip, haksızlığa, adaletsizliğe, kul hakkına, hırsızlığa ses çıkarmayan dinî bütün Müslüman kardeşim…
Sana da hayırlı Cumalar!..
Mahşer günü verdiği sözlerden hesaba çekileceğini bildiği halde borçlarını ödemeyip insanları verdikleri borcun dilencisi yapan kardeşim…
Sana da hayırlı Cumalar!..
Elinde Kur’an, dilinde yalan sözde Müslüman kardeşim…
Sana da hayırlı Cumalar!..
Helali haramı çok iyi bildiği halde, yaptığı işi ve kazancını sorgulamayıp beş fazla olsun nasıl olursa olsun deyip dünya malına tamah edip, hiç ölmeyecek gibi yaşayan kardeşim…
Sana da hayırlı Cumalar!..
Dinî günlerde, bayramlarda erzak paketi dağıtan, işi şova döküp kapı komşusunun açlığından haberi bile olmayan yardımsever şovmen kardeşim..
Sana da hayırlı Cumalar!..
” Kula kulluk yapmayan, her türlü adaletsizliğe, hırsızlığa, kul hakkına, vicdansızlığa karşı dik duran, vücuduna entegre beyni ile düşünüp sorgulayan, doğru ve dürüst kalmaya çabalayan, tek muradı Allah’ın rızasını kazanmak olan güzel insanlar…
SİZE DE HAYIRLI” CUMALAR.
Bugün aklımızı ve kalbimizi arındırma günü. Hayvanlara eziyet etmediğimiz, kul hakkı yemediğimiz ve doğayı koruduğumuz bir gün olsun. Dilimizden doğru, gönlümüzden merhamet, aklımızdan adalet eksik olmasın. Kalp kırmayı bıraktığımız, birlik olduğumuz bir Cuma günü olması dileğiyle Allah’ım bu Cuma günü hürmetine, hesap endişesi ile tir tir titreyen, kul hakkı yemeyi zehir yemek olarak gören bahtiyarlardan eyle bizi!..
Aktım, çalkandım, bulandım, duruldum; “hayat” denen güzele vuruldum Rabbimin inayeti üzere.
Sustum… Cana, canana, zamana, mekâna, zekâna, korkana, yürek burkana, gökten sarkana, yerle bir olan arkana… Tuş oluşunu gördüm, sustum… Yaratık mesabesine indirgenmişlerin haliyle sustum!.. Tersine açan bir çiçek gibi, topladım yapraklarımı gün ışığından, goncamın içine pustum… Sustum… Sustum… Ve sevgiye vardım, çok şükürler olsun Rabbime uyandım. İnsanı ve hayatı, sevgiden, sevmekten daha güzeli yoktur anladım…
Tüm güzel şeyler sabırdan sonra gelir. Rabbim bizi özünden iman edip gözünden düşmeyen kullarından eylesin. El açıp dua ettiğiniz her şey bugün kabul olsun, şükür ki karanlığın aşan Cuma’ya ulaşan dualarınız var. Gönlünüzden geçen tüm dualarınızın kabul olması dileğiyle, hayırlı Cumalar dostlarım.
Düşünün ve sevgi dolu, umut dolu hayatı sevin…___ Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve unutmayalım ki; ; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız sevebilenlerin ve “Bastığın yerleri toprak diyerek geçmeyip tanıyanların” ve düşünüp de “altındaki binlerce kefensiz yatanı unutmayanlarındır”…
Güne katılacak en güzel şey sevgidir diyerek sevgilerin en güzeli ile ‘Günününüz hep aydınlık’ olsun…
Bu gününüz mutluluk, hayır, sağlık, bereket ve huzur ve sevgi getirsin size ve sevdiklerinize…
Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgi ve muhabbetle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#