Hani meşhur sözdür, dert çeşit çeşit insan da türlü türlüdür. Bazı insan ilaç gibidir arada onu mutlak görmek, dinlemek dertleşmek istersiniz bir derdiniz olduğunda.
Bazı insan gıda gibidir acıkıp susadıkça olmazsa da gün içinde mutlak görmek istersiniz onu.
Bazı insan da mazallah hastalık gibidir uzak durmak gerekir öyle insandan.
Bir dördüncü insan türünden de ben söz edeceğim. Arada bir mutlaka doya doya gıpta ile bakmak isteyeceğiniz güzel bir manzara gibi ferah, kulağa çalındığında sizi alıp başka diyarlara götüren güzel bir müzik gibi dingin, güzel bir koku gibi ferahlatıcı güzel insanlar da vardır.
Sonra size şartlar ne olursa olsun gülümseyerek bakabilmeyi öğreten, size hayatı çekilebilir kılan elindekilerle etrafını mamur eden güzel, doğru, yapıcı insanlar da vardır etrafımızda. Sayıları çoğalsın diliyorum.
Size bu gün halamın eşi rahmetli İsmet eniştemden söz edeceğim.
Ben onun kadar elindeki imkanlarla yaşadığı yerleri güzelleştirmekte usta insan görmedim.
Taşındığı her şehirde ve evde evini balkonunu şirin, uyumlu ve düzenli bir yuvacığa çeviriverirdi. Her yeri düzenler, tamir eder ve temizlerdi, gül bahçesine çevirirdi yaşadığı ortamı.
Balkonunda çiçekleri illâ da birkaç dal lavantası, fesleğeni olurdu bir saksıda.
Babacığımın yoğun bakım günlerinde halamla Ankara’ya gelmişler bize moral olmuşlardı, bu arada evde ne kadar tamir edilecek yer varsa o sihirli parmaklarını değdirivermişti gittiği her yerde yaptığı gibi.
Banyo tuvalet havalandırma pencerelerimize taktığı tozun ve sineğin girmesini engelleyen teller hala onu hatırlatıyor gördükçe.
Esenboğa havalimanında dış anoslarda yani uçak pilotlarının alandaki kule ile haberleşme işinin teknisyenlerindendi, işini o kadar severek ve özenerek yapardı ki.
Emektardı da aileye ve akrabaya karşı. Doksandörtlerde Parkinson hastalığına düçar olan canım babamın o zaman ülkemizde bulunmayan ilaçlarını yurtdışından getirtirdi sağolsun. Birkaç yıl sonra ilaç ülkemizde de üretilince rahat etmiştik.
Ona çok yakışan ince tel çerçeveli gözlükleriyle düzenli olarak günlük gazete okur, radyo dinler, televizyon izlerdi.
Etnik kökenimize uygulanan Rus soykırımının haberleri başta olmak üzere önemli haberlerin gazete küpürlerini keser dosyalar ve saklardı. Akordiyonla icra edilen müziklerimizi de çok severdi oynardı da oyunlarımızı, o nadide haza bir beyefendi olan çerkez beyefendisi.
Bir keresinde televizyonda bir müzik programında sanatçı Güllü şarkı söylerken ‘yesin milyonumu ne de güzel söylüyor’ demişti, çok gülmüştük.
Ne zaman duysam o sanatçıyı ben de diyorum şimdi ve eniştemi yâd ediyorum.
Bir gittiğimizde bize çok kırgın olduğunu söyleyivermişti. Çok şaşırmış hep bir ağızdan ‘niçin kırgınsın enişte, ne yaptık ki?’ dediğimizde, çok sevdiği bir siyasetçi olan Bülent Ecevit’in öldüğünde arayıp başsağlığı dilemediğimizi söyleyip yine hepimizi güldürmüştü.
Onu bugün niye bu kadar andım ve özledim biliyor musunuz? Çok iyi bir eş çok da iyi bir örnek babaydı. İlkeli, kurallı, espirili, tatlı sert, beşeri her türlü ilişkilerde istendik mesafeyi koruyan da biriydi. O artık beş yıldır yok yaşantımızda.
Antalya merkezde yaşamaya başlamıştı emeklilikten sonra. Uzun yıllar güzelliklerle ve onuruyla yaşadığı bu güzel şehirden veda etti bize.
Hastalandığında çok üzülmüş hastalığı arttığında da ziyaret etmiştik ailece son görüş ve vedaymış meğer.
Vefatında yurtdışındaydım yurda gelir gelmez gittim. Antalya merkeze değil de Düden Şelalesi’ne yakın sanırım Aksu tarafında yeni düzenlenen bir mezarlığa defni uygun görülmüş belediyece.
Hep birlikte gittik oğulları ve halacığımla, dümdüz bir alana ağaçlar ve yeşillikler arasında çok düzenli bir mezarlıkta meftundu şimdi tam da enişteme yakışan, iyi, güzel, düzenli, havadar ve yeşillikler içindeki bu yeni mezarlık, huzur içinde uyusun.
Güzel de bir babaydı, demiştim ya çok da güzel evlatlar yetiştirdi, bu gün oğulları görüntülü aradı geçen hafta kontrole giden ve ani bir hekim kararıyla anjuyo olan eşime ‘geçmiş olsun’ demek için dünya iyisi iki yeğenim.
Böyledir işte iyi evlat yetiştirmek, hem akrabayı arayıp sorup, irtibatı koparmıyor olmaları çok güzeldi aileden hem de babalarının mezarına bakım yapmaya gidiyor olmaları bizi sevindirdi.
Eş ve çocuklarını sorduğumuzda da güldük çünkü yeğenlerden birinin eşi olan gelinimiz Faslı, çok mutluymuş Fas’ın futbol takımının dünya kupasındaki başarısından ötürü. Ama yeğenimin ilk okula giden oğlu ‘ben sevinmiyorum çünkü Faslı değilim’ diyormuş kara Ömerciğimiz. güldük tabi oğulcuğa.
Geçen yıl annesiyle Fas’a gittiklerinde de çok yoğun Arapça konuşulduğunda biraz da baba özleminden olsa gerek ayağa kalkıp kalkıp İstiklal Marşı’nı söylemiş, Ömerciğin bu işine de gülünmez mi?
Meşhur ‘Eskici’ hikayesindeki yavrucağı hatırlarım hep. İki dilli çocuktum ben de. Bu duruma dair olan küçükken yaşadıklarım da başka bir yazının konusu olsun.
O güleç yüzüyle karşımdan hiç gitmedi bu gün İsmet eniştem. Nur içinde yat güzel insan. Ne mutlu arkasında onu anacak insanlar bırakmak. Hepimize böyle yaşamlar kısmet olsun diliyorum efendim. Ve güzel vedalar şu faniden giderken.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
12 Aralık 2022