Tamirci, ayakkabıları eline aldı. Düzgün giyildiği için eskimese de kullanılan malzeme, miadını doldurdu. Ayakkabı kaliteli olduğundan, bugüne kadar, seni idare etti. Aksi halde, çoktan yarı yolda kalırdın. Diyerek, görüşünü bildirdi.
Kaldırımda ayağım burkuldu ve düşmemek adına direndiğimde, ayakkabının kenarı yıprandı. Yıpranmasını sonradan fark ettim. O halde bir süre dolaştım ve arkadaş ziyaretine gittim.
Ayakkabımın yandan yıprandığı artık bir sır değildi. Ayağımı yan döndürdüğümde, işin sırrı sırıtıyordu. Ayağımı yan çevirip baktığımı fark eden arkadaş birlikte, yakınıma gideriz, hem de ziyaret etmiş oluruz. Mağduriyetini gideririz, dedi.
Mahcup oldum, meşgul ettim, işinize engel olmak istemezdim, dedim. Yalnız ayakkabının kenarı, isyan bayrağını çekmişti. Kaldırımda burkulma olayı biraz daha sert olsaydı, Allah göstermesin, ayağım kırılabilirdi.
Arkadaş yardımcıya, bir saat içerisinde geliriz, diyerek ayrıldık. Arabayla on dakikada mağazaya vardık. Mağazanın sahibi bizi, çok samimi karşıladı. Mütevazi ve hoş görülü bir insan. Arkadaş iş saatinde geliş amacımızı açıkladı.
Ayak burkulmasıyla başlayan, yırtılma olayı, bizlere sizi ziyaret etme güzelliğini yaşattı, dedi. Mağazanın sahibi ayağıma baktı ve çalışanına, işaret etti ve ayakkabı kutusu geldi. O kadar kutu arasından ayağıma uyanı buldu. “Esnaf olmak kabiliyettir,” dedim.
Oturduğum yerden ayakkabıyı giydim. Hiçbir problem yoktu. Sanki ayağım için yapılmıştı.
Şans konusuna dikkat etmem, ama bu kadarı da olmaz, dedim. Ayakkabıları çıkarmadım. Çaylarımızı içmeye başladık. Bu sırada kapıdan, uzun boylu, hafif kumral genç girdi. Genci mağaza sahibi iş ortağım diye tanıttı.
İş ortağının gözleri, yabancı değildi. Fakat bir türlü çıkaramıyordum. Hafifçe güldü. Gülme yüzüne yansıdı. Yaklaştı ve yanıma çöktü. Göz yaşları içerisinde boynuma sarıldı. Kendini tanıttı ve ben de göz yaşlarımı tutamadım.
Gözüm yaşlı olduğu halde, Selim’i anlattım. Hüzünle karışık sevinçli bir atmosfer yaşadık. Geçmişi fazla irdelemeden, şöyle üzerinden geçtik. Selim’e bugün arkadaşımla beraber ortak tanıdıklara gideceğiz. İki gün sonra buraya geleceğiz, dedim.
“İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir,” sözü gerçek olmuştu.
İş için gittiğim vilayette, ayağımın burkulması ve ayakkabımın yırtılmasıyla sonuçlanan olayın nelere neden olduğu ortadaydı.
Mağaza sahibi şaşırdı. Mağazada kaldığım sürece çok mutlu oldum.
Hasan TANRIVERDİ