“Bir manzara resmiyse içinde gezip dolaşmak, bir kadın resmiyse sırtını okşamak isteğini uyandıran tabloları severim.” Auguste Renoir
Ankara’dayız. Yooo hemen aklınıza geliveren siyaset değil soluyacağımız hava Ankara’da. Sanat!
Yüreğimizde çöreklenmiş ne varsa unutmak için… Sanatın, ruhumuzu okşayan kollarında mutlanmak için bir yolculuğa çıkacağız. Resim sergisine gideceğiz birlikte bugün.
Sergi gezdirip ruhunuzu temizlemek istiyorum bu yazımla. Kızmayın hemen! O da ne demek demeyin? Ben söylemiyorum! Dünyaca ünlü bir sanatçı söylüyor bu anlamlı sözü!
Sanatın amacı, günlük hayatın tozunu ruhumuzdan temizlemektir. Pablo Picasso
Yaşadığımız yıkımı, acıyı, kavgayı, kirlenmişliği… Unutmak istediğimiz her ne varsa ruhumuzu örseleyen… Sanata sığınmanın ruhumuzu onardığını… Umarın sanatta olduğunu… Ne de güzel anlatıyor!..
Hangi? sanat diye de sormayın. Seçimi ilgi alanınıza göre siz belirleyeceksiniz. Ruhunuzu saran, sizi kucaklayan sanat her neyse artık… Mimari, heykel, resim, edebiyat, müzik… Resim sanatının güzelliklerini yudumlayacağız bugün.
Sergisinde, bir kadın sanatçının konuğu olacağız. Muhteber Demirtaş’ın! Kim midir?
Çalışmalarını kendi atölyesinde sürdüren sanatçımızın sanat yaşamı 1965’de, Beşikdüzü Kız İlköğretmen Okulu’nda başlar. Yeteneği ve çalışkanlığıyla resim öğretmeninin dikkatini çeker. Sanat ağırlıklı bir okula gitmesi için yüreklendirir onu.
Ve yüreklendirdiği öğrencisinin başarılarını adım adım gururla izler. Yıllar sonra övünçle izlediği, başarılarıyla mutlu olduğu sanatçı öğrencisini şöyle anlatır:
“Tüm resimlerinde; sıcak renklerin soğukların üstüne üstüne gitmesinden, renklerin dansından, ritmin, armoninin, zıtlıklar içindeki varlığından, zıtlıklardaki o güzel uyumdan, tadına varılmaz bir dinginlikten, cesaretinden ve korkusuzluğundan…” söz eder.
“Karartılmak istenen dünyamızın yine de yaşamaya değer olduğunu, yılgınlığa kapılmadan tırnaklarıyla, terle, akılla, derviş sabrı ve yetenekle geldiği noktadan bizlere sesleniyor.” İsmail Gümüş, Yazar, Resim Sanatçısı
“1968’de, İstanbul İlköğretmen Okulu Resim Semineri’ne girer. Her birisi, alanında söz sahibi, seçkin sanatçı öğretmenlerin zorlu sınavından başarıyla geçerek.
1970’de TRT Resim Heykel Yarışması’nda resminin beğenilmesi, sergilenmeye değer bulunması, çalışmalarına yeni bir güç, tatlı bir heyecan verir.
1971’de Okulu bitirir. Ancak; okulu bitirmeden ilk kişisel sergisini açmış, sanatçı olma yolunda ilerleyeceğinin kararını vermiştir. Resim öğretmeni olacaktır. Ve olur.
26 yıllık resim öğretmenliği boyunca ve emekliliğinden bugüne sürdürür çalışmalarını.
Kadın olmanın, kadın sanatçı olmanın güçlüklerini hiçe sayarak çalışır. Aralıksız, ödünsüz.
Mutlu yuvalarında; harika eş, mükemmel anne, çok iyi eğiticiliğinin yanında başarılı bir sanatçıdır o.
Sanatçımızı tanıdığımıza göre, “Kadının Özgürlüğü” adını verdiği sergisini gezebiliriz.
Sanatçı; yaptığı sanat her ne ise dinleyeni, izleyeni etkilemeli, sarsmalı, kışkırtmalı… *Medya Sanat Galerisi’nden içeri girer girmez renk renk kadınlar karşılıyor konukları. Çoğu tanıdığım tablolar olmasına karşın ilk görüyormuşçasına çarpılıyorum…
“Kendini sessizce biriktiren, resmiyle içten bir hesaplaşmayı yaşayan münzevi bir sanatçı. İnce hüzünleri, kırılgan yalnızlıkları, kendine özgü bir renk akorduyla yansıtıyor. Çığlığını renklerin sesiyle duyumsatıyor” der Muhteber’in resimleri için. İbrahim Karaoğlu, Yazar, Resim Eleştirmeni
‘İyi ki yalnız! Sanatıyla yaşıyor, bu güzellikleri yaratıyor!’ diyorum kendi kendime.
İşte Muhteber’in yalnızlığının dostu tuvalinden yansıyanlar: Kadınlar!
Bir bir duyumsuyorum kadınları… Resimlerindeki kadınlar; düğüne, baloya gider gibi allı pullu renklere bürünmüş. Sıcak renklerle soğuk renlerin zıtlıklarında ustalığı alkışa değer. Maviler, yeşiller, turkuazlar, sarılar turuncular, siyahlar ve olmazsa olmazı kırmızılar… Cıvıl cıvıl kadınlar; kendisiyle barışık… Yaşamın her alanında eşitsizliğe, ayrımcılığa, baskıya şiddete ve sömürüye karşı çıkan kadınlar. “Yazgı, boyun eğmek yoktur!” diyen kadınlar. Ön yargıları yerle bir eden kadınlar. Kimi hüzünlü, ama yılgın olmayan, kimi çığlık çığlığa barışı arayan kadınlar. Özgürlüğüne sarılmış, umutlu, geleceğine umutla bakan kadınlar…
Çocuğunu sarmalayan özverili analar… Mavi önlüklü, beyaz yakalı öğrencisini seven, üzerine titreyen öğretmenler… Toplumdaki yerini, özgürlüğünü arayan kadınlar…
Muhteber’in kadınları…
Neden kadın, kadınlar? sorusuna yanıtı;
“Kadınlarımızın, kızlarımızın ayakta durmalarını, kendilerini ifade etmelerini, haklarını aramalarını istiyorum. Bu yüzden resimlerimde kendini anlatan, hakkını arayan, çığlık atan kadınlar, kızlar var.”
“Kendi gerçeğimin resmini yapıyorum.” Frida Kahlo
Estetik ve plastik değerler bağlamında çok güzel, içimi ısıtan resimleri izliyorum geniş aydınlık salonda… Söyleşen, resimleri beğeniyle yorumlayan kalabalığın arasında…Kontrast renklerin sesi, figürlerin dansıyla ayrı bir dünyadayım…
Her şeyde müzik, yeter ki insanlar duymayı bilsinler. Lord Byron
Senfonik bir konserin doyamadığım ezgileri çınlıyor kulaklarımda; sergiyi gezip bitirdiğimde. Beethoven’in 5. Senfonisini dinliyorum, karanlığın ardındaki gün ışığını simgeleyen… Sonra Mozart sesleniyor. 40. Senfonisi’yle. O, çocuksu duyarlılıkla bakan canlı armonileriyle içsel bir sevinç veren, baharlar yaşatan müziğiyle… Ve Obua Konçertosu’yla Çimarosa… Obuanın o büyülü sesi yayılıyor salona… Yalnız benim duyabildiğim ezgileriyle. Her tablo ayrı bir müzik sunuyor. Kemanın duygulu sesi, obuanın yumuşacık okşayışı, ardından trompetlerin kornoların gök gürültüsünü andıran çığlığı. Her tabloda ayrı bir coşku, çığlık çığlığa bir devinim yakalıyorum. Tablolarla dansımı bitiriyorum. Kulaklarımda senfonik ezgilerin yankıları…
Sanatçımız, gravür sanatçısı eşi Yusuf Demirtaş, ressam Habip Aydoğdu ve Raşit. Dostlar bir aradayız. Ve bir güzellik yaşıyoruz! Karısı ressam olan bir bay yaklaşıyor yanımıza: “Muhteber Hanım, afişte isminiz yanlış yazılmış.” diyerek. Hepimiz biliyoruz afişi. İnanmaz gözlerle bakarken sürdürüyor konuşmasını. “MUHTEŞEM olmalıydı adınız!” Gülüşüyoruz!
Uluslararası resim sanatçımıza kulak verelim bu kez. Seminer yıllarından bugüne, resimle geçen görsel dünyalarda birlikte olan bir sanatçının sözlerini dinleyelim:
“Muhteber, 40’lı 50’li yaşların heyecanı ve enerjisiyle üreten, en verimli sürecini yaşayan bir sanatçımız. Kendine özgü kadın figürleriyle resimlerinde ulaştığı nokta özenilmeyecek gibi değil. Gururla alkışlıyorum.” Habip Aydoğdu, Ressam
Muhteber Demirtaş; 32 kişisel sergi açar, çok sayıda karma sergiye katılır. Birçok resmi de müze ve galerilerin özel koleksiyonlarında sergilenir.
Muhteber Demirtaş’ın; çarpıcı renkleriyle, asil duruşlu, alev saçan ateşli bakışlı, coşkulu, sessiz çığlıklar atan, haksızlıklara baş kaldıran, ben de varım, ÖZGÜR CUMHURİYET KADINIYIM diyen resimlerini kaçırmayın.
Sergiyi 11 Aralık’a dek gezebilirsiniz. Ankara’da yaşamıyor musunuz?.. Yolunuz Ankara’ya düşer de biraz sanat solumaya zamanınız olursa mutlaka gezin.
Sanatıyla, ürettikleriyle gururlandığım, insancıl yanıyla mutlandığım sevgili arkadaşım, can dostum selam olsun emeğine!..
Yüreğinde sevgin, üreten gücün çoğalsın, fırçan kurumasın…
Sanatsız kalmayın…
Fazilet ÖZKAN POR
22/11/2024
(*) Medya Sanat Galerisi Üsküp Caddesi/ Çevre Sok. Çankaya /ANKARA