Öğrenerek bilgiyi çoğaltmak, bireysel ve toplumsal yaşantıda bilimsel çatıyı kurmaktır. Bu anlayış toplumsal ilişkilerde, başarının yoludur. Gök kubbenin altında, millet olarak yaşamak, bu düşüncenin hayata geçirilmesidir.
Hayatın içinde mutlu olabilmek, insanıyla konuşmak, dertleşmek ve gülebilmek kişilerin dostluğa attıkları adımdır. Soluduğumuz havayı, bitki alemini ve çiçeğin kokusunu paylaşmanın kime ne zararı olabilir.
Kişi, kapısını kapattıktan sonra, evinde kendi başının abdalı olmuşsa, türküsünü veya şarkısını söyleyip nara atmışsa, neyin sorgusunu yapıyorsun. Çocuklarıyla kahvaltısından, yediğinden içtiğinden, sorumlu olan kimdir?
Atmosfer koşullarını birlikte hissettiğin, dostluğunu pekiştirdiğin, kişilere ne diye karışacaksın. Karışmazsan doğacak ve gelişecek dostluğu kimse bozamaz. Karışırsan araya fitne sokanlar çıkar ve düşündüğünün tersi oluşur. Bu durumda bozulmayı bir daha durduramazsın. Şunu da bilmelisin ki, bu gök kubbenin altında başka “toprağım, vatanım” diyeceğin yer yoktur.
Milletin dostça yaşanan birlikteliğini ayrımcılık rüzgarına uğratan yine menfaat peşinde koşanlardır. Böylece insanımızı birbirine düşüren, bundan da nemalananlar halkın mutlu yaşantısını zor duruma sokmaktadır.
Bu konuda toplum içine sokulan fitne, ayrıştırmaya yönelikse sonuç alındığını herkes görmektedir. Üstün insan vasfını devam ettirmek için yapılan fitne fücur dedikoduların toplumda, taraftar bulmaması için insanların daha dikkatli, hareket etmesi gerekir.
Halk arasında, “koltuğunu korumak ve üstünlüğünü tescil etmek,” Sözünün, egemen olması için, ortama “nefret” tohumu saçılır. Tohumun yeşermesi adına yapılan ayrımcılık, halkın içinde yandaş bulacaktır. Çünkü halkı cahil bırakmışlardır. Yani ortam çok eskiden beri hazırlanmıştır. Hazır bir ortamda, istediklerini yapamamaları adına “sevgi ve dostluk” iksirini yaygınlaştırmak gerekir.
Sevgi ve dostluk iksiri halkın, birlik ve beraberlik içerisinde yaşamasını sağlayacaktır.
İnsanlar bir anlık gafletinden dolayı, halk arasında suç işlese, onu yetkili iyilikle af diletmesi gerekir. Hemen ceza vermesi gerekmez. Çünkü yaptığı kötülüğün karşılığını vicdanen almıştır. Bir daha böyle bir davranışta bulunmayacaktır.
Topluma yaş guruplarına ve görevlerine göre umut aşılanmalıdır. Böylece bireyler, aydınlık yarınlarına karşı umutlu olmalıdır. Bu bir rüya bu bir hayal değildir. Büyük umutlarla akar suyunda yaz tatilini geçirmiş bireyler, birlikte yaşamayı esas alırlar.
İnanlar toplumda iyilik üzerine yaşarlar. Yarınlar için umutlarını yitirenler, sevgi ve saygı kurallarından haberleri dahi olmayacaktır. Bu insanlar sevilmedikleri gibi dostlukta kuramazlar. Bu tür kişilere soluyacağı ve aydınlanacağı bir pencere açmak gerekir.
Sokakta karşılaştığım amca; bastonuna dayandı ve derin soluk aldı. Selam verdim, nasılsın dedim. Teşekkür etti. İnsan bir dilim ekmekle doyuyor. Bu kadar dünya malına tapmak neyin nesi, dedi. Düşündüm de adam ne kadar doğru söylüyor, dedim.
Hırs ve kibir abidesi olmaya gerek var mı? Bir parça ekmekle doyuyorsun. Tek kelime “yazık” dedim. Toplumda duyarlı olmak, insanların daha iyi olmasını sağlamak gerekir.
İnsanlara bilgiyi aktarmak, özellikle yetişeni başarılı hale getirmek, yüce bir duygudur.
Hasan TANRIVERDİ