Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ölümünden 10 ay önce Bursa seyahatini gerçekleştirdi. Adına düzenlenmiş baloda dimdik duruşuyla orkestra şefi Azerbaycanlı Mehmet’e yüksek sesle şu emri verdi:
-Zeybek!
-Sarı Zeybek!
Anında hayran bırakacak bir zeybeğin kahraman figürlerini icra etti. Hastalığının sıkıntılı döneminde dizlerini vura vura meydan okuyuş oyunu oynuyordu.
Atatürk, katıldığı bir gezi sebebiyle İzmir’de bulunmaktadır. Selim Sırrı yeni zeybek oyununu kabul merasiminde Atatürk’e de sunar. Atatürk oyunu büyük bir ilgiyle izler ve çok mutlu olur. Atatürk’ün zeybek oyununa gösterdiği ilgi onu çok memnun eder. Hatıralarında bu konuyla ilgili duygularını şu şekilde anlatır: “…Eserimi, 12 Ekim 1925 tarihinde, İzmir’de hükümet dairesinde icra edilen kabul merasimi esnasında, izhar eyledikleri arzu üzerine Atatürk’e izhar ettim. Ebedî Şefimiz, ertesi akşam İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda icat ettiğim bu raksı görmek istedi. Talebem Mualla ile birlikte oynadım. Atatürk tekrar ettirdi. Sonra beni yanına çağırdı ve halka hitaben şunları söyledi: “Hanımefendiler, Beyler; Selim Sırrı Bey, zeybek raksını ihya ederken, ona bir şekl-i medenî vermiştir. Bu sanatkâr üstadın eseri hepimiz tarafından seve seve kabul edilerek millî ve içtimaî hayatımızda yer tutacak kadar tekemmül etmiş, bediî bir şekil almıştır. Artık Avrupalılara, bizim de mükemmel bir raksımız var, diyebiliriz. Bu oyunu salonlarımızda, müsamerelerimizde oynayabiliriz. Zeybek dansı bu şekli ile her salonda kadınla beraber oynanabilir ve oynanmalıdır.” Atatürk bu sözlerini müteakip bana döndü ve dedi ki: “Yorulmadınızsa Mualla Hanım’la birlikte bir defa daha şehir elbisesiyle oynadığınızı görmek isterim.”( M. Şevki ÇAPAN KAYNAKÇA)
Modernleşme ve sanata verdiği önem bugünlerimize kadar geldi.
29 Ekim’de ne oldu?
29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra Cumhuriyet önergesi TBMM’ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti. Böylece ülkemizde Cumhuriyet yönetimi kuruldu.
Cumhuriyetten önce devletimizi padişah yönetiyordu. Kuruluşundan sonra Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir diyerek monarşiyi Cumhuriyet’e dönüştürmüş. Gerçek bir inkılaptır. İşte cumhuriyet, toplumların tek kişi egemenliğinden kurtulduğu, bütün bireylerin yönetime katılabildiği ve söz sahibi olduğu yönetim biçimidir. Kralları, padişahları, tek adamlık ve babadan oğula geçen sisteme son vermek o kadarda kolay olmamış.
Cumhuriyet, kulluktan çıkıp vatandaş olmak, demokrasi, eşit hakların özgürce kullanma fırsatları, bilim, ilim ve sanat demektir.
Cumhuriyet ortak bir kültür mozaiği; horon ile zeybeği, halay ile harmandalıyı, doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi buluşturandır.
Cumhuriyet, okumadır, yazmadır, öğrenmedir, aydınlanmadır. Daha da ötesi; iştir, aştır, ekmektir, fabrikadır, demiryoludur, kalkınmadır.
Cumhuriyet, Türkçedir. Türk Ulusudur. Türk Devletidir. Türk Ordusudur.
Bize kazandırdığı bu değerleri hiç kimsenin yok etmesine izin vermeyecek çocuklar ve gençler yetiştirmeliyiz. Bunun farkını fark etmelerini anlatmalıyız. Unutturmamalıyız…
Adının “Cumhuriyet” olması yetmez. Eğer demokrasi işlemiyorsa, insanlar eşit haklara sahip göründüğü halde bu haklarını kullanamıyorlarsa o sistem cumhuriyet olamaz. İfade özgürlüğümüzü vermiyorsa Cumhuriyet zedelenmiştir. Seçme ve seçilme hakkıyla; seçimle yönetime gelenler, demokratik kurallara uymazlar ve bir “diktatör” gibi davranırlarsa adı “cumhuriyet” de olsa bu durum bizi cumhuriyetten uzaklaştırır.
Yaşasın Cumhuriyet!