KeKeMe Yayınlarından, birinci baskısı Kasım 2023’te yapılan 296 sayfalık, ilginç, eğlenceli, ciddi, düşündürücü bir roman..
Rahat olun sevgili okurlarım, sırasıyla hepsini yazacağım.
Önce bir bilgi; ekonomi politik bakış nedir?
Üretimin toplumsal yapısıyla ilgilenmek..
Üretimin ve bölüşümün toplumsal ilişkilerini görmek..
Bunları tarihsel gelişmeleriyle bilmek..
Ve yaşama, karşıtlıklarıyla birlikte, dinamik bakmak..
Edebiyat insanın dramını anlatır.
Ekonomi politik ise insanın durumunu inceler.
İnsanın durumunu bilmeden dramını anlayamayız.
Yazar Fatih Atila; onlarca öyküyü, romanlık bir ana damar etrafında ilmik ilmik birbirine bağlayarak, yavaşça, yumuşak geçişlerle, çağrıştırarak, ustaca göndermeleriyle örmüş ve ilginç bir yapıt sunmuştur bizlere..
Konu; bir yazarın kızına keman kursu veren başkemancı hocayı müzisyenler grubuna anlatmasıdır.
Eşinin ölümünden sonra, kulübe uğramayan Başkemancının en yakınındaki kişi, bu romanın kahramanlarından biri olan yazardır.
Bu iki yılın sonunda biraz gizemli bir ölümle başkemancı yaşamdan ayrılır. Kulüp üyeleri bu yakınlığı nedeniyle yazardan bildiklerini anlatmasını isterler.
-ekonomi politik yönelişler..
Beethoven club’da çalışan garsonun ekonomi politiğini sayfa 12’de okuyoruz.
Ankara’da ünlü Konur Sokağın ekonomi politiğini sayfa 22’de kısaca öğreniyoruz. Çeşitli durum ve dramlarıyla parasız üniversiteliler ve toplumcu muhalifler..Ve çok renkli bir kimlik, gazeteci Hasan Uysal..
Yazarın ailesinin ekonomi politiğini sayfa 52’de biraz daha genişçe öğrenmekteyiz. Üç kuşak bir arada, yazarın ve eşinin kendileri, büyükleri ve çocukları olarak..
Babanın büyük eğitimciliği..(57)
Yazarın eşinin yaşamı kavrayışı, ilişkiler toplamı olarak bakışı, Marx’ın adını vermeden felsefesine bir göndermedir.(58)
Sayfa 63’te Aydın ilinin ekonomi politiği. Devamında Milet’in bir uygarlık merkezi olması. Öz Peşinde isimli romanımın birkaç ana damarından biri de budur.
Sayfa 65-66’da yazarın köyü Uşak Kır’ı ve çevresindeki ekopolitik anlatılır. Başta yoksulluk ve yoksunluklar..
Mülkiyeliler Birliği, 70’li yıllar devrimciliği, 80’ler, ülkemiz üniversite gençliğinin siyasal iktisat bilgisi ve bilinci, ODTÜ-SİYASAL-Kızılay-Cebeci gibi mekanlar, olgular, zamanlar ve tüm bunları aşan hafızalar, zamanların ruhu, gür soluğu, nesnel, kısa, özlü biçimde etkili fırça çizgileriyle resmedilmiştir.
Ve bunların tamamı benim de ve çoğu okurun da unutulmaz yaşanmışlıklarıdır.
Kiminde birkaç yıl önce kimimizde sonra..
-Ve diğerleri..
Çocuklardaki yetenekleri keşfetmeye yönelik ip uçları bulunmakta.
Sağlıklı yaşlılık düşüncesi sayfa 69’da, bedensel ve ruhsal canlılık için zorunludur.
Romanın kahramanı yazar; yavaş hareket eden, biraz mutsuz, umutsuz, yalnız, sınır tanımayan, gücünü yersiz çıkışlarından alan,(sayfa 10-11), yoğun değil, tembel, ama zamanla yarışan,(12), kısa romanlar yazan, inancı zayıf, olağandışı tesadüflere de saygılı, iki yıl tutuklu kalan, çeşitli işlerde çalışıp ağırlığı romancılığa veren bir şahsiyettir.
Başkemancı, yalnızdır, eşinin ölümüyle yaşama küsmüş gibidir, sınırlarda gezmekte ve sanki ölmeye isteklidir.
Romanın yazarla birlikte diğer kahramanı Başkemancı Hoca; eşini kaybetmiş, yalnız, iki yıldır kulübe uğramayan, bir akademik, sanat, düşünür kimliğindedir.
Beethoven Club’ün amacı, dayanışma ve üyelerin birbirlerini izlemesi, iyi müzik yapmak, oyalanmak, desteklemek, huzur içinde ölmek..(13)
Bu kulübün Ankara’da Olgunlar Sokağın üst yanlarında bir yerde olduğunu anlıyoruz.(21)
Yazar arada bir doğrudan kendini tanımlar.(15)
Yazarın küçük kızının müzik yeteneğinin keşfi, gelişimi ve kurslar..
“Eller beynin uzantısıdır”, derken diyalektik felsefenin öncülerinden Engels’e gönderme yapmak yazarın derinliğini göstermektedir.(26)
Askerlik felsefesi anlatılır.(16)
Beyni boşaltmak için yormak, düşündürmemek,kurgulatmamak ve böylece insanları mutsuzluktan uzaklaştırmak..(16)
Böylece anlıyoruz ki, düşünen-yazan insan mutlu olamaz, farkındalık derinleşir.
Ama bu olaya bir de tersinden bakış vardır;
Yazarlığın bir çeşit “uydurmacılık” sanatı olduğu tezi..(17)
Uydurdukça inanırsın, yazdıkça-anlattıkça mutlu olur ve hafiflersin..
Sanat felsefesi başlığı altında bu romandan yola çıkılarak çok şey yazılabilir.
Sık göndermeler vardır, edebiyata, müziğe, resme, romana..sanata..
Sanatın devamlılığı, tutkuyla, hatta adanmışlıkla yapılması..
Çağrışımlarla roman sanatında anlatının rahatlaması, genişlemesi..(53)
Özellikle sayfa 51’deki; “…beyefendi, bir müzisyen babası olarak bilmenizi isterim ki bütün hayatı boyunca doğru sesi bulamayan müzisyenler vardır”, cümlesi oldukça öğreticidir.
Bize hemen Sabahattin Ali’nin Ses öyküsünü anımsatır.
Şatafatlı salonda sesini bulamayan kırsalda yaşayan bağlamacı Ali’yi..
Genel bir ilke olarak sanatın her dalında yaratıcı kişi kendi “sesini” bulmalıdır.
Kendi olabilmelidir insan.
Profesyonellik yakıştırılan değil, duyumsanan bir özellik olmalı, alkışlar yanıltıcı olmamalıdır.
“Büyük olmak, yüksekte olmak her şeye kadir olmak değil…”(53)
Yüksekte olmak(makam açısından) her şeyi bilmek sanısına götürmesin insanları..
Mizahın da yer yer işlendiği sayfalar düşündürerek gülümsetir okuru..
Sayfa 53’te “Hocam… ne olacak bizim halimiz…?”
“Ne olacak memleketin hali” ne kadar gidebilecek bir muhabbet..
Romanda çok sayıda iç içe geçişli öykü, önce tadımlık, giderek genişleyen bir nehir gibi verilmiştir.
Öyküler ve türküler iç içedir.
İnsanın dramı vardır çoğunda..
“Çamlığın başında tüter bir tütün
Acı çekmeyenlerin yüreği bütün”(104)
Annelerimizden biliriz, yürekleri hep parçalıdır, kaç ölüm, kaç zulüm, ne kadar çok zemheri görmüşlerdir.
Hayat en büyük öğretmendir, sonra filozoflar gelir
Öyküler anlatılar, serbest çağrışımlarla yol alır. Önlerini kesmemek gerek.
Hayatın kendisi bir tanışma değil miydi?(142)
Yaşananın -her ne ise- mutlaka kayıt altına alınması gerekir.
Yukarıda yazdığım-çoğunu alıntıladığım- cümleler yaşamda “neyi, niçin ve nasıl yapmamız gerekir”, felsefesine bizim bir yanıtımız olabilir.
“Sonunda ne yapacağımı bulmuştum. “Yazarsın” dedim kendime. Sait Faik gibi. Yaz ki rahatla. Anlam kat. Boşal. Özel bir şey yap. Kendine sığın. Falan filan sadece bir defter ve kalem gerekir.”(142)
Romanın Tekniği Üzerine;
Bir çeşit anı-belgesel roman. Kahramanların- romandaki yazar, baş kemancı, küçük kız- adları yok. Sağlam-sürükleyici bir kurgu var, dil ve anlatım yalın, açık, yer yer mizahi, bireylerin yaşam zeminleri siyasal iktisadın ve sosyal ortamın verileriyle zenginleştirilmiş, birey-toplum diyalektiği çok iyi çizilmiş, çağrışımlarla ve öykü-öykücüklerle ilerleyen insan ve toplum durumları ile dramları arasındaki bağlantılara özen gösterilmiştir.
Evde iki bin kitabı varmış yazar-romancı Fatih Atila’nın babasının, yetenek de olduğuna göre yazmaz da başka ne yaparsınız?
Birinci tekil şahıs-ben-anlatımı. İçten bir seslenişle.
Kitabın bütünü gerçekçi ve dengeli. Yazar kendine de çevresine de olaylara, durum ve duygulara, insan dramlarına da çok yakından ama nesnelliği de hiç elden bırakmadan bakabiliyor.
İyi ki Ulus Baker’i, Fethi Naci’yi anlatmışsın, ODTÜ, Mülkiye(Siyasal), Cumhuriyet Yurdu, Cebeci çevrelerini, 70’li, 80’li yılları..
Zamanlar, mekanlar, olaylar, , olgular, yollar, algılar ve anlatılar ne kadar da ortak..
Ve Felsefe..
Romanın felsefi boyutu apayrı bir çalışmayı gerektirir.
Burada sadece bilim felsefesi açısından çok yararlı olduğunu düşündüğümüz yönüne değineceğim.
Batıda ilk yıllarda öğrencilere ciddi bir düşünce tarihi dersi okutulması..(180)
Bilim Felsefesi, bilim tarihi ve felsefe..Diyalektik..Metafizik..
Elbette altyapı sağlam olmalı.
Beynin tüm labirentlerini harekete geçirmek, düşüncenin özgürlüğü, tartışma sanatının incelikleri..
Diller insanlığın en büyük buluşu, yaratımı, gelişmesi..
Felsefe esastır, bilimler okyanusunda yolunu-yönünü nasıl belirleyeceksin?..
Bilimsel bilgiyi, diğer bilgilerden ne ile, nasıl ayırabileceksin?..
Bilimde, hayatta, sanatta, neyi-niçin ve nasıl yapacaksın?..
Anlam ve değer kavramlarını nasıl yerli yerine oturtacaksın?..
Popper, Kuhn, Feyerabend, Dewey, Koyre, Newton, Decart, Marx, Engels, Mengüşoğlu, Ianna Kuçuradi, Heraklitus ve diğerleri..
Bu romanda bilim, sanat, öykü, siyaset, ahlak felsefelerine giriş yapmak için de kapı aralayan anlayışları-cümleleri bulmak olası.
Düzeltmeler;
Sayfa 41 de cigar sözcüğü cigara şeklinde düzeltilmelidir.
Sayfa 63’te ayrı yazılmış de eki bitişik olmalı.
Sayfa 111’de dillekçe de l harfi fazladan yazılmıştır.
Sayfa 103’te yetmiş iki yaş ifadesi doğru mu?
Sayfa 119’da çatışmalarda değil, çatışmalarında olmalı.
Sayfa 121’de fırçalandığını değil, fırçaladığını olmalı.
Sayfa 123’te son paragraf ellili yıllar mı yetmişli yıllar mı, yeniden bakılmalı..
Sayfa 200’de arılıklarla, aralıklarla olmalı.
Sayfa 205’de öyküde, öykü de olmalı.
Sonuç olarak, bir değil, birkaç dönemin ekonomi politiğinden, çeşitli olguların; bilim-sanat-yaşam ve insan felsefelerine sözü getiren ilginç, derinlikli, çok boyutlu bir yapıttır Beethoven Club romanı.
Anlatmak ve yazmak için yaşadığı izlenimini veren yazar Fatih Atila’yı kutlar, bu yönde yeni çalışmalarını ilgi ve merakla bekleriz.