Son günlerde vahşice işlenen kadın cinayetleri arttı. Trajedinin hemen hemen hepsi terk edilmeyi hazmedemeyen bağımlı erkekler tarafından planlanarak olayı gerçekleştirmesiyle başlıyor. Psikolojide bağımlılık; İnsanın dürtülerini kontrol edememesi sonrasında bir nesneye veya olguya aşırı muhtaç hale gelmesidir. Kişi bu nesneler olmaksızın hayatını sürdüremeyeceğini, verimli olamayacağını ve işe yaramayacağını düşünür. Alkol, kumar, madde, teknoloji türlerine birçok ilaveler yapılabilir. Bunların nelere sebep olduğuna baktığımızda depresyonla başlayıp, yalnızlaşma ve ani duygu değişiklikleriyle sonuçlanabiliyor. Basit gibi görünen teknoloji bağımlısında dijital oyun, kumar hatta sosyal medyanın aşırı kullanımı dürtü bozukluğu, dış dünyayla ilişkisini azaltma, anti sosyal ve fiziki olarak görüş problemlerine kadar zararları bulunmakta. Madde kullanan erkeklerin karşı cinse karşı alışma, arzu etme ve onsuz yapamayacağına inanma haliyle başlayan davranışları.
Alışveriş, yemek ve tuttuğu spor takımına kadar birçok bağımlılık sıralayabiliriz. Futbol takımını tutanların şiddete başvurmasının başlangıç sebebi aşırı bağımlılık duygusu. Aynı gün Fenerbahçe/Galatasaray maçında Metroya Galatasaray tişörtü ile binen gençleri, Fenerbahçe takımını tutan bağımlı tarafından bıçaklanmaya çalışması. Tahammül edemeyecek duruma getiriyor. Araya birileri girmese resmen katliam olacak. Sorun nedir? Neden karşı takımın tişörtünü giydi. Bu durumu psikolojik ya da bağımlılık diyerek geçiştiremeyiz.
Kısacası, bağımlılığın tüm türleri zararlı.
Pekâlâ, bu duruma nasıl geldik?
Neden ve sebepler önemli. Eğitim, ekonomi, işsizlik ve yetiştiğimiz tüm ortamlar bunları etkiliyor mu?
Bağımlı maddelere nasıl bu kadar kolay ulaşabiliyorlar. Nerede alışmaya başlıyorlar. Başladığı an tedavi olmaları için ailenin başvurduğu yerler talepleri karşılıyor mu?
Günümüz teknolojisinde sosyal medya ve izlediğimiz diziler, filmlerle algı yönetebiliyor. Çocukların izlediği çizgi filmin şiddet içermesi ile tamamen yasaklanan oyunlar olduğunu biliyoruz. Yayınlanan dizilere baktığınızda fakir kız, zengin evli adam yasak aşk hikâyesi. Sevdiği kızı elde edemeyince silahla evi basan herkesi vuran, kıran mafyalar ve filimler. İllegal yöntemlerle zengin olmuş kişilerin özendirici yayınları. Enerjiiiiiiiiii diyerek hiç ceza almadan kaldıkları yerden devam eden kişiler.
Kızların erken evliliği, kız çocuklarının Narinler, leylalar ölümlerinin ve hatta cinsel istismarlarının gün geçtikçe artması.
Suç korkusu yok. Ceza Caydırıcılığında ucu açık boşluklar mevcut. Caydırıcı ne demek? Suç işleyen bireye verilen ceza ile toplumun genelinin bu cezadan etkilenerek suç işlemekten caymalarını sağlar. Neden tam aksi oluyor?
Topyekûn ele alındığında eğitim eksikliği ile başlıyor. Eğitim önce aile içinde başlar. Saygı, sevgi, merhamet, paylaşımcı ve ahlaklı olmak. Sonra okulda öğretmen ve akran arkadaşlarıyla devam eder. Üç saç ayağı birbirine paraleldir. Sonra ekonominin bunu desteklemesi gerekir. Eşit eğitim, kıyafet, yemek ve ihtiyaç kalemlerinin her birine ulaşabiliyor olması önemli. Ülkenin adalet ve hukuk sistemi eşitlikçi, toplumsal cinsiyet ayrımını gözetmeden tıkır tıkır işlemeli. Gecenin bir saatinde sende mini etekle dışarda ne işin vardı diyen Hâkim, Savcı olmamalı. Zaten eşitlik ve demokrasiyi bilerek okuyan, yetişen bir hukukçu bunu sormaz. Soruyorsa yine en başa dönmek lazım. Okul, aile ve eğitimi nerede, nasıl aldığıyla bağlantılıdır.
Eğitim almış kişilerin işlediği cinayetler yok mu diyeceksiniz. Yine çocukluk dönemiyle başlayan travmaları irdelemek lazım. Yaşadığı ve içinden çıkamaz duruma getirecek sorunlar tetikleyici etkenler olabilir. Cinayetlerin yaş, coğrafik durum ve eğitim kısıtlaması yok. Yaşam kalitesi ve insani değerler her geçen gün yıkıma uğruyor.
Art arda gelen kadın cinayetleriyle umut dolu bir yazıyı kaleme alamadım.
Bu, toplumsal cinnettir!
Kim bilir kaç kadın bu durumu yaşıyor. Adalete sığınıyor. Sonucunda ölümle biten senaryoları okudukça ruhu kaç kez ölüyor.
Ülkeyi yönetenlerin kınaması yeterli olmuyor. Kalıcı çözümler üretilmeli. İstanbul Sözleşmesi bunun en somut adımı.
Toplumsal bir sorun. Hepimizi İlgilendiriyor. Endişeler artıyor.