Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
ZAMAN___
“Günümüze kadar gelmiş geçmiş tahrip gücü en yüksek şey nedir?.. “
Diye sorulduğunda…
Atom bombası, insan egosu, gibi cevaplar verilmiş bir araştırmaya göre ki doğrudur.
Evet, hepsinin tahrip gücü olabilir ama en tahrip edici şey zamandır…
Diline çevrildiği tüm ülkelerde, her yaştan okuru felsefeyle buluşturan Çıtır Çıtır Felsefe dizisinin 19. Kitabında, yazar Brigitte Labbé şöyle demiş; “Zaman Çok ve Zaman Yok”
Her şeyi kontrol eden zaman mı, yoksa biz miyiz? Acele etmemek, hayallere dalmak, zaman yitirmek midir?..
Yaşamlarımızdaki çok temel ve somut bir konuyu, “zamanı” ele alırken, onu algılayışımız üzerine de düşündürüyor. Zaman yitirmek ne demektir, tek çözümü “acele etmek” midir; boş zaman ille de “ölü zaman” mıdır?.. Neden “vakit, nakittir” deriz; zamana özen göstermek nasıl olabilir gibi birçok soruyu, günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız örnek olaylar, durumlar ve diyaloglarla öyküleştiriyor.
İnsanın hayattaki en büyük sermayesinin bence tek cevabı vardır oda zamandır…
Zaman…
Aslında ne kadar da enteresan… Bir taraftan bir şeyleri büyütüp olgunlaştırırken diğer taraftan da tahrip ediyor…
Zamana karşı koyabilen hiçbir canlı, hiçbir yaşam yoktur.
Bazen zaman insanlara uyum sağlayamayabilir. İçinde yaşanılan zamanın şartları bireyin düşünce ve davranışlarıyla uyum göstermeyebilir. Bu durumda kendi düşüncelerimizi kabul ettirmek uğruna bir savaşa girmek, sadece boş bir çaba olur. Zamanın gidişine uymak, ona göre davranmak, insan için en çıkar yoldur. Bu gibi durumlarda “Zaman sana uymazsa sen zamana uy.” düşüncesiyle hareket etmek gerekir. Zamanın olmadığı bir dünya düşünelim. Acaba zaman olmasaydı neler olurdu? ,diye hiç düşündük mü? Zaman olmasaydı her şey yerinde dururdu, hiç bir değişim ve hareket olmazdı. İnsanoğlu yaşamın değerini bilmez, öylesine bir yaşam sürdürürdü.
Bu yüzden zamanla barışık bir yaşam, yaşamla barışık bir zaman geçirmeliyiz.
Güzellikleri, yakışıklılıkları gençlikleri dillere destan aktris ve aktörlere bir bakın.
Zaman geçince o ihtişamdan geriye ne kalmış.
Zaferler kazanmış komutanları bir düşünün… Hiçbir acımasız düşman, hiçbir güçlü silah onlara tesir edememiş ama ZAMAN onları sonunda yere yıkmış.
Dünün para pul ve güç sahibi insanlarına bir bakın…
Bugün nerede, nasıllar ve ne yapıyorlar.
Bazıları hasta, bazıları yatalak, bir hemşire hanımın insafına bakıyorlar.
Madem durum bu, ona göre yaşanacak bu zaman ve yaşamda her an, her yaş değerlendirilmeli.”
İnsanın hayattaki en değerli hazinesi zamanıdır.
Çünkü hayat kısadır ve boş yere harcanan zamanın da telafisi yoktur. İnsan hayatta yaptıklarıyla hatırlanır. Yaşarken zamanı ne kadar iyi kullanmışsak, o kadar birikim yapmışız, demektir.
Boşa harcanan zamanlarla geçirilmiş bir hayat, hiç yaşanmamış, demektir.
Yaşamak ama nasıl?..
Yaşlanmak ve nasıl ihtiyarlamak?.. İkisi arasındaki fark?..
Hep genç kalabilmek?.. Zamanla dost olabilmek?..
Gençlik nedir?.. İhtiyarlık ne zaman başlar?..
Gençlik, hayatın belli bir çağıyla ilgili değildir.
İnsan kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde ihtiyardır.
Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde ihtiyardır.
Umutları hayalleri derecesinde genç, umutsuzluğu derecesinde ihtiyardır.
İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır.
Kısaca yaşlanmak ve ihtiyarlamak bizim elimizde. Zamana karşı koymamız imkânsız ama onu sevgiyle, heyecanla kucaklamak bizi hep genç kılacaktır.
Kendinizi mutlu etmek için kendinize zaman ayırın, kendinize bakın, kendinizi sevin, insanları sevin, gülümseyin, bol bol gülün…
Bir İskoç atasözü şöyle der ki…
“İnsanlar yaşadıkça ihtiyarladıklarını sanırlar, hâlbuki yaşamadıkça ihtiyarlarlar.”
Üreten, seven, paylaşanlar hep genç kalırlar.
Hem kendi yaşımıza, hem de yaşsız ve yaşlı dostlarımıza da sahip çıkalım.
Hepimiz bu dünya da misafiriz, bu dünya bize mutluluk, huzur, barış, sevgi, güzellikler ve aşk için verilmiştir.
Zaman öyle bir süreçtir ki, su gibi akıp gider ve insan ancak, sonuna geldiğinde değerini anlar. Zamanı iyi kullanmak bizlerin elindedir, bu nedenle onu boşa harcamamalıyız.
Zaman durmaz, zaman akmalı hatta hiç durmamalı ve zamanın hızla akan giden nehrinde hayat devam etmeli, ta ki hayatın makinisti; son durak, haydi in trenden deyinceye kadar.
O sese kadar da yaşamalı severek, zamanı kötülükle değil iyiliklerle değerlendirerek…
Hayat acılarla süslüdür, neşesi, sevinci hep ardındadır…
Nazım Hikmet in bu konuyla ilgili sevdiğim bir şiiri vardır:
“En güzel deniz
Henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğumdur.”
Değerli dostlarım;
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayın çünkü zaman hayatın kendisidir…
Hayatı sevin zaman kaybetmeden sevin…
Zamanı ve sözleri dikkatsizce kullanmayın, ikisi de geri alınamaz…
Zaman dediğimiz bir bakıma geçici hadiseler ırmağıdır ve akıntısı da pek zorludur.
Sizlere bir demet gülün içine koyduğum sevgimden, yüreklerinize beyaz güvercinlerle gönderiyorum, lütfen kabul buyurunuz canlar…
Unu hiç ama hiç unutmayalım: Sevin, çünkü hayat sevince, sevilince güzel ve diyelim ki her bir cümleye,” bu Vatanın sahipleri, yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan bu güzel Cumartesi sabahınıza selam olsun… Hoş kalın, hoşça kalın ama hep dostça kalın… Hoş kalın, hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#