Ilık bir esinti ve sessizlikten gelen bir ses ile uyarıldım. Pencereyi açtım ve sesin, nasıl bir atmosferden geldiğini, kestiremedim. Bu arada kapı yavaşça aralandı ve küçük oğlum içeriye girdi.
Heyecanlıydı:
Kaldırımdaki gölge konuşuyor, dedi.
Ses, nereden geliyor? diye sordum.
Evet “konuşan gölge,” dedi.
Umutlarım gölgelendi, gerçeklerden uzaklaştığımı zannettim. Buna rağmen, sesi kabullendim. Ses için bir tahminde bulunamadım. Biri bizi aldatıyor ama ortaya çıkaracağım. Çünkü sesin geldiği tarafı fark ettim. Şaşkındım.
Kaldırımda sesin geldiği yerde bir de gölge, yoksa siyahlar içerisinde, bir insan mı? Duygularımı karmaşık hale getiren sese kulak kabarttım. Ruhum sıkıldı ve yanılgıma ön vermek istemedim.
Konuya, özen göstereceğim. Doğruladığımda ise gölgenin varlığını açıklayacağım, diye mırıldandım. Sesli gölgeyi takip edeceğim. Gölgenin konuştuğuna tanık olan, varsa bana da açıklayacak, dedim.
Burada oyun kurucuyu, tebrik etmek gerekir. Çünkü böyle bir olay, düşünülerek sahneye konmuştur. Gölgeyi ağaçtan yansıtıp kaldırıma düşürmüştür. Gelişmeyi, mantık olarak kabul ediyorum.
Sesin düşük perdesi, gölgenin konuştuğu intibaını verebilir. Rüyada görsem inanmazdım. Fakat pencereyi açtığımda sesi kesik de olsa duymuştum. Böylece beni ve çocuğumu inandırma açısından, başarı sağlamışlardı.
Gölgenin ağzının açılıp kapanması, kaldırıma gölge olarak, düşmesine neden oluyordu. İçinde bulunduğum çıkmazda, ruhumun daraldığının farkındaydım.
Mizacımda yeni bir bilinçlenme olmuştu. Bu bilinçlenme, farklı konular da olsa insanları bazen oyun içinde aldatmaktı. Kalbim serzenişte bulunmadan arındı ve kaldırımdaki gölgeyi sildi. Bu tür söylemlere pirim vermeyeceğim ortadayken, gerçek dışı verilere inanmayacağımı kanıtlamış oldum.
Sessizce köşeme oturdum, tekrar odama gelen çocuğuma, ödevi için hazırladığım, renkli kalemleri ve resim kâğıdını verdim.
Beynimi gereksiz durumlarla yormadım. Böylece basit ve ilkel bir oyuna gelmemiş oldum.
Hasan TANRIVERDİ