BİR DEMET KEKİK
Bir demet kekik, üç bin metre rakımda. Ona ev sahipliği yapan çimende oturmak, büyük bir keyifti. Kekiğin tomurcuk halindeki nefis kokusunu içimize çekmek, güzel duygulardan biriydi.
Kekik demetinden bir sap koparttım. Sap üzerinde, açmakta olan tomurcuk ve yarıya açmış çiçekleri gördüm. Çiçeklerden etkilenmemek mümkün değildi. Uzun süre çiçeklerin açmış olarak kalmasının nedeni, tomurcukların, bir anda açmamasıydı.
Bu güzelliği izlemek için üç bin metre yükseğe mi çıkmak gerekirdi. Kekiğe fındık ocaklarının arasında da rastlıyordum. Acaba farkları var mıydı?
Annem kekiği, et yemeklerine koyarsan, lezzet verir, derdi. Kekiği bahçeden toplardı. Bahçe kekiği de dağ kekiği gibi güzel kokuya sahipti.
Dağın doruğunda kekiğin yanındaki sohbetimiz, her şeye değerdi. Kekik yaylaların, mutluluğuna damgasını vurmuş, kır çiçeğiydi. Yüzümüzün gülmesi, kekiğin sevincinin yansımasıydı.
Kekik çiçeklerinin toplu olduğu, çimene yayıldık. Güzel kokuları içimize sindi ve ruhumuz güçlendi. Neşelendik ve bir demet kekiği özenle kesip yanımıza aldık.
Akşamları, kekiği çay yapıp içtik. Çiçeğinden kekik yağı çıkartıldığını biliyoruz. Kekik yağı soğuk algınlığına çok iyi geliyor, diyorlardı.
Dağın doruğuna doğru kar kütlesinin kalkmadığına şaşırdık. Kekik, tepelerin kar soğuğunda, tomurcuk halinde kaldı. Bu durumda bile, tepeden, kekik demetiyle geri döndük.
Kekik demeti arasına böcekler gibi sokulmak isterdim. Yorgunluğum giderken, güzel kokularına muhatap olurdum. Yamacın kır çiçeklerini de kekiğe benzettim. Kuşların cıvıltısı, ilgimi çekti. Böceklere saldırmalarını takip ettik.
Meşe ağacının kovuğundaki çürümeyi, izledik. Ağacı bırakıp dereye ulaştık. Dere boyu yürüdük ve ay ışığında, vasıtamıza ulaştık.
Gece karanlığına rağmen, sahile vardık. Elimizdeki kekik demetlerini çantamızdan çıkarttık.
Eve vardığımızda, kekik kokuyorduk.
Hasan TANRIVERDİ