Top sahası için, bir macera yaşadık. Hafta sonu, kazma ve kürek getirdik. Taş ve ağaç dallarını su kenarına taşıdık. Sahayı drenin yatağından ayırmış olduk. Suyun sahaya girmesine engel olduğumuzu sandık. Kum birikintilerini, düzelttik.
Sahanın oynanacak hale geldiğine, karar verdik.
İkişerli takımla maç yaptık. Mücadelemiz, güzel geçti. İki üç defa top suya kaçtı. Her defasında çok ıslanmadan sudan aldık. Ağaç dalları topun suya geçmesini kısmen engelliyordu.
Okul çıkışı, sahamızda maç yapmak, hoşumuza giderdi. Çünkü bize karışan olmazdı. Sahada şut çeker, penaltı atışları yapardık.
Aramızda çok iyi topçular vardı. Onların ellerinden tutan olsa, önleri açıktı. Amatör takımlarda oynuyorlardı. Bu azimle profesyonel de olabilirlerdi.
Futbol sahası boş olduğunda aramıza büyük sınıflarla oynuyorduk. Oyunumuzu, hayranlıkla izliyorlardı. Hafta sonu, top sahamızda daha çok kalıyorduk. Dersler sıkıştığında ise iki hafta oyun için sahile inmiyorduk.
Sınavların sonunda sahamıza yöneldik. Gördüklerimiz inanamadık. Saha tamamen taş ve ağaç dallarıyla dolmuştu. Saha bizim temizleyip oynanacak hale getirdiğimiz, top sahası değildi. Üzüldük ve de şaşırdık. Şaşkınlığımızı kardeşim giderdi.
Kardeşim, üç gün önceki selin taşları ve çalıları yığdığını sanıyorum, dedi. Çünkü dere kenarında taşkın izleri çamurlanma vardı. Top sahamızın kaderi sele teslim olmakmış. Sahamız dere yatağı haline geldi. Şaşırdığımız, o kadar taş nereden çıkmıştı.
Suyun akış yönünü değiştiremeyeceğimize göre, sahayı öylece bıraktık.
Top sahası diye seçtiğimiz düzlük, dere yatağından alçaktı. Suyun yapacağı bir şey yoktu. Getirdiği molozu ve de taşı sahaya bırakıyordu.
Büyüklerin sahasında oynamak için boş zamanları kollardık. Yalnız aramızda meyvesine maçlar yapamadık. Büyüklere katılmaya hak kazanan iki arkadaşımızı izleme fırsatı bulduk.
Kardeşim futbolu erken bıraktım, diyordu.
İki arkadaşımız, amatör takımlarda oynamaya başlamıştı.
Hasan TANRIVERDİ