Yılların arzuhalcisiydi. Daktilosunu adalet sarayının önüne koyar ve yazmaya başlardı.
Daktilom, yılların izini taşıyor, antikadır ama saat gibi işler, derdi. Yanları boyadan tanınmayacak hale gelmiş diyenlere, Eşeğin varsa semerini de bulursun, derdi. Arzuhalci normal boyluydu. Zayıftı, masasına oturduktan sonra su bile içmez ve işini takip ederdi. Yazacağı dilekçeyi tekrar tekrar kontrol eder, yanlışsız çıkmasını sağlardı.
Sorumluluk her şeyin önündedir, derdi. Ona göre, yanlış yazmak, görev ihlaliydi.
Kollukları boyadan meşin kesmişti. Sözleri kanunla açılır ve yine kanunla kapanırdı. Kanuna herkes uyuyor mu? Diye sorulduğunda ise kanuna saygı duyacak, korkacak ve bir gün, herkese lazım olduğunu bileceksin. Aydınlığa, kalpazanlar düşmandır, derdi.
Kanundan yana olmak, adaletli hareket etmek, Ülkenin hayrınadır. Solgun yüzü ve sırtının kamburu emeğinin eseriydi.
Arzuhalci bıkmadan, usanmadan, saatlerce dilekçe yazardı. Boş zamanlarında kırlarda gezmeyi, tepelere tırmanmayı severdi. Doğayla karşılıklı olarak sevgimizi gösteriyoruz, diyordu. Çorak araziler bile onun için değerliydi. Gerekli şartları yerine getirilmesi durumunda o araziler gül bahçesine döner, derdi. Böyle bir yerde, damın saçaklarından sızan damlaların ninnisiyle, uyumak isterdi.
Damın kapısına yaslandığında, ay ışığına duyduğu, sevginin artacağına inanıyordu. Ot yığınına yaslanır uyurdu. Sabah çevreyi gezer ve odun toplardı. Damın önünde ateş yakar ve yumurtasını pişirirdi.
Kahvaltıdan sonra derede, balık tutmayı da denerdi. Oltasındaki balıkları, akşama kızartırken de damda kalmayı planlardı. Ona göre keyifli geçen hafta sonu, en iyi tatildi.
Sabah erkenden, aynı yere daktilosunu kurardı. Kemikli parmaklarıyla, çalışmaya başlardı. Köylerden gelenler müşterisiydi. Ağır dilekçeden ve normal dilekçeden farklı ücret alırdı. Ağır dilekçe için olayı yeniden anlattırırdı.
Yer davalarını ve alacak verecek konularında müşteriyle muhatap olmazdı. Sınıra müdahale ve meyve ağaçlarının kesilmesi gibi olaylara yazdığı dilekçeler yerini buluyordu. Dünyada rahatlık arıyorsan dilini tutmalısın, diyordu.
O gün, köylüler, arzuhalciyi bulamayınca, şaşırdılar. Halbuki iki gün önce randevu almışlardı. Karşıdaki manifaturacının kapısını çaldılar. Manifaturacı; iki kişi sopalarla, onu darp ettiğini, söyledi.
Masa ve daktilosunu yere attılar. Hemen müdahale ettik. Allahtan bir şeyi kırılmadı. Kendisini de hastaneye kaldırdılar. Şimdi inceleme için polisler gelecek ve durumu öğreneceğiz. Darp edenler kimmiş ve ne istemişler öğreneceğiz. Yapılacak bir şey yok. At parladı mı yuları işe yaramaz, dedi.
Hastanede ayakta tedavi olan arzuhalci, polise ifade verdikten sonra geldi. Kişileri tanımadığını söyledi. Olayın neden kaynaklandığını tahmin ediyorum. Olayı arkadaşlarına da anlattı.
Arkadaşları şikâyet edeceksin ve gerekli cezayı alacaklar, dediler.
Hasan TANRIVERDİ