Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Öyle vurdumduymaz bir dünyadayız ki; “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın,” “sen çalış ben yiyeyim,” “bana ne bana ne, bu dünyayı ben mi, biz mi kurtaracağız ve bu ağır yükü biz kaldıramayız vb. vb. vb .” saymakla bitmeyen umursamazlık ve vurdumduymazlık örneği darbı mesel haline gelmiş sözler, hikâyeler vardır… O zaman şöyle yapalım ve bir darbımesel ile güne başlayalım___
PATATES İLE SOĞAN
• Patates ile soğan buzdolabında karşılaştılar.
• Patates: “Vay, soğan abi, nasılsın? “
• Soğan : “İyiyim patates, sen nasılsın? “
• Patates: “Sağ ol abi, benden bir şey iste. “
• Soğan : “Şuradan bir bıçak getir de soyayım seni. “
• Patates: “Lütfen, beni soyma abi, yoksa çürürüm. “
• Soğan: “ Bir şey istedim olmadı. Şimdi sen benden bir şey iste. “
• Patates: “Sen bir bıçak getir, ben seni soyayım.“
• Soğan: “Emrin olur, al işte bıçağı getirdim.“
• Patates: “Boş ver şimdi bıçağı, seni soymaktan vazgeçtim. Kokutacaksın yine ortalığı. “
• Soğan: “Korkutacaksın yine herkesi demek istedin. Ben korkuluk muyum? “
• Patates: “Korkuluklar cansız olur. Sen olsan olsan sorguluk olursun. “
• Soğan: “Sorguluk mu? O da neyin nesi? “
• Patates: “Sorguluk yani sorguya çeken. Hâkim gibi.“
• Soğan: “Teşekkür ederim. Düşüncemi okudun. Büyüyünce hâkim olmak istiyordum ben de.“
• Patates: “Hâkim mi? Zor olursun. Soğanlar için Hukuk Fakültesi yok ki.“
• Soğan : “Ne Hukuk Fakültesi be. Öyle değil. Ben dünyaya hâkim olmak istiyorum. Fikirlerimi dünyaya yaymak istiyorum.“
• Patates: “Aynaya baktım seni gördüm. Fikirdaşız desene.“
• Soğan: “Fikirdaşız ama arkadaş değiliz daha.“
• Patates: “Oluruz canım, arkadaş da oluruz. Teklif benden gelmeli. Benimle arkadaş olur musun, abi?..“
• Soğan: “Olurum patates, olurum.“
Daha sonraki günlerde patates ile soğan arkadaşlıklarını devam ettirdiler. Fakat bu arkadaşlık hep buzdolabının içinde sürüp gidemezdi. Zamanla buzdolabı onlara dar gelmeye başlamıştı.
Madem fikirlerini dünyaya yaymak istiyordun önce buzdolabından kurtulmalıydın. Patates ile soğan elektriklerin kesik olduğu bir gün buzdolabından kaçtılar. Biraz sonra şehrin dar sokaklarında koşmaya başladılar.
• Patates: “Arkadaş, işte kurtulduk oradan, koşmak ne güzel.“
• Soğan: “Koşalım, hiç durmadan, yorulmak nedir bilmeden koşalım.“
• Patates: “Gün gelecek fikirlerimiz de böyle koşacak.“
• Soğan: “Biz koştuğumuz sürece fikirlerimiz de koşacak desene.“
Aradan aylar geçtikçe patates ile soğan pek çok yer gezip dolaştılar. Tanıştıklarıyla fikir alışverişinde bulundular. Bazı fikirlerine karşı çıkılsa da onlar bunu önemsemediler.
Önemli olan diyorlardı, tarlaya bir tohum, yani beyne bir fikir atmak…
İşte patates ile soğanın hikâyesi bu değerli dostlarım…
‘Fikirler, sadece sözcüklerden ibaret değildir, fikirlerin gerçek gücü, onları hayata geçirme cesaretinde yatar.”
Eğer fikir değerliyse, zaten o beyin o fikri kabul edip çoğaltacaktır, yeni fikir üretip geliştirecektir.
Bu iş ne kadar zamanda olur, bakın onun orası belli olmaz. Bir günde de olurdu, bir yılda da olur.
“Zihniyet ve şahsiyet eğitimi ancak derin tecrübesi, engin bilgisi, temiz vicdanı, sağlam imanı, güzel ahlâkı, selim zevki, coşkun şevki, ilâhi aşkı, tasavvufî neş’esi olan yüksek seviyeli, erdemli kişilerin, zümrelerin ve çevrelerin işi…
Başka türlü maalesef iyi sonuç alınamıyor. İşin ille bir yanı eksik ve gedik oluyor; kişilerin ya maddesi, ya mânâsı, ya ahlâkı eksik kalıyor. Asırların tecrübesinin sonucu böyle; ülkemizde yeni Yûnus’lar, Mevlânâ’lar yetiştirmek istiyorsak başka çare yok.’
Düşüncelerimizi sadece ve sadece sözcüklerle ifade edebiliriz; bu sözcükleri ne kadar iyi ifade edebilirsek, o kadar üretici oluruz. Ne de olsa, insanları hayvanlardan ayıran şey üreticiliktir.”
“Konuşurken üretici olmak, upuzun sözcükler, zor anlaşılır biçime sokulmuş gülünç cümleler kullanmak değildir. Konuşurken üretici olmak, sıradan, gündelik sözcükleri öyle bir şekilde kullanmaktır ki, dinleyici bu sözlerin ilk kez kullanıldığını düşünür. “Çeşmelerde bardağın doldurmadan kor isen, kırk yıl orada kalsa kendi dolası değil.” Demiş Yunus Emre
Şimdilerde bakıyorum da; düşünme konusunda fetva veren verene. Aklına esen her şeyi nitelikli düşünme sananlardan geçilmiyor. İçeriği nedir, biçimi nedir?.. Diye kafa yormadan kulaktan dolma sözleri bilimsel diye satan satana. Hayret doğrusu.
“Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin; hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için gerçek amaç ne ise, onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, fakat sen bunlara karşı direneceksin. Önüne sonsuz engellerde yığılacaktır. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak, bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse… Bunu söyleyenlere gülüp geçeceksin.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Evrende dünya nokta kadarcıksa, dünyada canlılar nokta kadarcıktır. Canlıların evrende ne kadarcık olduğunu düşünmek, bir bilinmezlik dışına atılman demektir.
Eğer sen bir bilinmezlik dışına bilerek atılır, hamle yaparsan, kişisel sorunlarını aza indirmiş ve başkalarına faydalı olabilmeyi çoğaltmışsındır.
Bu çoğalmalar ne kadar çoğalırsa, senin de fikirlerin o oranda çoğalır. Zaman hiç durmadan, yorulmak nedir bilmeden akıp gider. Zaman hep vardır ve yine var olacaktır. Zaman geçerken yorulmaz ama yorar da geçer.
Canlıların doğması, büyümesi daha sonra da yaşlanması büyümenin durmasından, yorulmanın başlamasındandır. Sanatsal bir uğraş içine girmek, özde beynin dürtü oluşumudur. Bu uğraşın sevgi hamurunu yürek karar. İrade şemsiyesi, engel yağmurunu en az zararla atlatmanı sağlar. Başarı sana asla uzak değildir. Mutlaka bir gün gelir onunla kucaklaşırsın
Hadi şimdi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Hayatınıza anlam katan, güzel olan ve sizleri mutlu eden ne varsa hep hayatınızda kalması dileğiyle mutlu, umutlu, acısız, gözyaşsız, sağlıklı bir Perşembe günü dilerim.
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#