Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
TÜRKİYEM
Yeni doğan güneşle başlayan bu güne günaydın, mahmur gözlerle etrafa bakan bakışlara günaydın, soğuk anında ılık alınan nefesle yaşama günaydın… uykusuz duvar diplerim, gönderilmemiş mektuplar, söylenmemiş şiirlerim ve unutkan dostlarım, unutulmayan dostlarım günaydın… Sevgi ve huzurun eksik olmadığı güzelliklerle dolu, sorunsuz, neşeli, mutlu mu mutlu bir gün olması dileğimle sevdikleriniz hep yanınızda___ ve GÜN/AYDIN olsun bu gün, yeni gün___
___ve yeni bir güne Merhaba dostlar…
Doğan gün, dal uçlarında göveren tomurcuklar, dağların deli dolu esen rüzgârı, sığırcık kuşlarının, üveyiklerin sevinci, kumruların gelişi, güvercinlerin süzülüşü,yazım, kışım, soğuğum, yağmurum, kar tanem, güneşe koşan çocuklar, gelecekte cıvıl cıvıl göverip de açacak bahar dallarım merhaba!
Bu sabah sizlere gönderdiğim Gün/aydınım, ılık bir rüzgârda titreyen yaprak gibi düşsün üstünüze, korusun kollasın sizi, bir anne duası kadar içten ve sıcak olsun çünkü eski dünler, kurumuş çiçekler gibi avuçlarımızda ufalanıyor ve yenileri yeşeriyor yeni gün için ve hayat tazeleniyor her sabah, yeni bir güne gözlerimizi açınca kıymetini bilelim diye bu vatanın…
Her sabah Güneşle beslediğim, yüreğimdeki sevgiyle süslediğim dostluk diyarı Vatanım, Ülkem, geceleri içimdeki hasretim…
Asya’m, Anadolu’m, yüreğim, sevdam, ak duvaklı, kırmızı kuşaklı gelinim… TÜRKİYEM_____
Vatanımın seksenbir ili, İstanbul, Ankara, İzmir, Isparta, Edirne, Mersin, Adana, Konya, Bursa, Kars, Erzurum, Trabzon, Samsun, Diyarbakır, Malatya, Adıyaman, Antalya, Hakkâri, Muş, Artvin, Manisa, Kayseri, Kütahya, Yozgat, Kahraman Maraş ve herhangi güzel şehri, köyü, kasabası, dağlarında, ovalarında, merasında yaşayan yurtaşlarım, gerçek Türk vatandaşı olanlar, her kimseniz, ne iş yapıyorsanız, dünyanın neresindeyseniz yurdumun güzel, sıcak insanları… haydi, haydi vazgeçin, bırakın afyon yutmayı bu Ülke hepimizin.
Sabahlarımızın ve Ülkemizin ve dahi özellikle birbirimizin kıymetini bilelim, bilelim ki bu kıymetle girelim güne başlayan hayatın içine…
Şu an sizler hayatın neresindesiniz bilmem ama yeni gün, size umutlarınızı, huzurunuzu, yüreğinizin hak ettiği güzellikleri getirsin.
O nedenle ki her gün doğumunda;
Ayazda bekletilip soğutulmuş sudan içeceksin, sonra ayaza çıkıp kendini ayaza vereceksin, soğuğu iliklerine kadar hissedeceksin, işte sana mutluluğun ilacı, bu kendini görmeni sağlayacak en büyük ilaçmış derler ki biz kendimizi topluma göre uyarlamaya çalışmak zorunluluğumuz yüzünden asıl kendimizi unutuyoruz. Farkında olmadan yaşadığımız süreçte sakince oturup düşündüğümüzde yaşantımızın hep başkalarına adanmak üzerine inşa edildiğini anlayacağız.
Bakın hiç işini aksatmadan Güneş, her sabah verilmiş bir söz gibi doğuyor Dünya gerçeklerine, bizim var olan gerçeklerimize.
Gerçek nedir biliyor musunuz? Gerçekten… Sanmıyorum kimse bilemez gerçekleri…
Ama “Her şey” evet her şey, yaşamın içindeki süre gelen her şey, güneşin doğumuyla yeniden sofranıza gelir gerçekleriyle…
Ne yapmak mı gerekiyor?..
Onu da her birey kendi doğrusunda düşünüp karar verecek. Hayatı bizim için koşullandırılmış adanmışlık üzerine inşa eden bir yapı içerisinde kendimizi bulup sevebiliyorsak, sevgimizi çoğaltıp dağıtabiliyorsak ne mutlu bize… Çünkü devam eden bir yaşamın… Biz içindeyizdir halen… Ve o sevgiyi çoğaltıp dağıtmak gibi sorumluluğumuz var diyorum, geçmişimizden alıp geleceğimize devredeceğimiz mirasa.
Bu nedenle ki;
Biz – sıradan vatandaşlar – bizi temsil etmesini beklediğimiz ve değişimi yaratma gücüne sahip kişi ve kurumların bizi dinlemediğinden sıkça şikâyet ederiz.
Gerçekleşmesi en zor değişimler, sıradan vatandaşların yaratmaya çalıştıkları. Ve çoğumuz kurumlara ve demokrasiye olan güvenimizi kaybediyoruz.
Bu da beni korkutuyor bir nebze… Ama mücadele azmimi kırmaya yetmiyor…
Kendimi, kimsenin bir diğerinin acısına veya sorununa aldırış etmediği, insanların haksızlıklara uğradığı bir dünyada bulmak istemiyorum.
Kendimi, medyanın ve halkın yavaş yavaş pes ettiği, güçlülerin yaptığı haksızlıklara aldırış etmediği bir dünyada bulmak istemiyorum.
Kendimi, bir araya gelerek bizim için önemli konularda mücadele edebileceğimiz araç ve platformların olmadığı bir dünyada bulmak istemiyorum.
Kendimi, yüz binlerce insanın bir araya gelerek, istedikleri değişimi yaratmalarını sağlayan bir platformun, birlik ve beraberliğin olmadığı bir dünyada bulmak istemiyorum.
Benim pes etmeye niyetim yok. Böyle bir dünyaya teslim olmayalım.
Çünkü sizin de bir parçası olduğun dünya her gün biraz daha büyüyor.
Haydi gelin insanlar, insanca yaşamak için, özgürlük ve haklarımızı savunmak, hayvanlara yapılan işkence ve zulümlere, doğa katliamlarına, adaletsizliğe son vermek, toplumda sesi duyulmayanların sesini duyurmak, Ülkemizi, Dünyayı ve hayatı daha iyi hale getirmek için mücadele edelim… Bunun başında sevmek var, önce kendiniz için kendinizi severseniz, seversiniz Rabbin tüm verdiklerini ve yaratıklarını…
Unutmayın mutluluk bir istasyon değil bir yolculuk şeklidir. Şahsen ben bu yolculukta hayatlarında bir seçenek olduklarımın, benim için öncelik olmasına müsaade etmem… İstediğini söyleyen istemediğini işitir… Yaşam dediğimiz bu yolculukta; payımıza düşen her şeyin bizleri tatmin etmesi dileğiyle.
Öyle bir yaşayın ki; hayat sizi kıskansın. Öyle bir sevin ki; ölüm size acısın. Hayat iki şekilde yaşanır; ya hiç mucize yokmuş gibi ya da her şey birer mucizeymiş gibi…
O halde; gece karasını tanyeri kızıllığına devrederek başladığımız güne, yüzümüzü ağaçların dallarından döktüğümüz çiğ taneleriyle ıslatıp, gözlerimizi güneşe sevgiyle açalım.
Yıldızlardan çaldığımız yaşamın sadeliğini güne katarak yarına neşe içinde ulaşmak, haftaları yıldız sadeliğinde ve güzelliğinde geçirmek, geleceği güzelleştiren bugünün sevinçleri, düşleri, mutlulukları, özlemleridir diyerek gününüz aydın, Cumanız kutlu, hafta sonunuz sağlıklı, mutlu sevdiklerinizle birlikte geçsin.
Gerçek dostluk, arkadaşlık her adreste yanınızda olsun ve sevin, Rabbimin bizler için yarattığı her şeyi sevin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım sevgimizi, topraktan soframıza gelen, mis gibi buram buram kokan, bir lokma ekmek gibi… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbetler gönderdim… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#