Takılıyorum öyle… O liman senin bu liman benim.
Körfezdeki ekolojik sorunlardan dolayı bir kokudur tuttu bizi. En rahat nefes alabildiğimiz yerler ya metro ya İZBAN vagonları. Klimalar genelde iyi çalışıyor, o yüzden biraz daha serin ve temiz hava alabiliyoruz.
Körfezdeki sorun AKP bakanlığının çalışmamasından kaynaklanıyor. Belediyelerin ve bakanlık birimlerinin sorumluluk sahaları belli olmasına rağmen, bakanlık sorumluluklarını kasıtlı olarak yerine getirmiyor. Aynı köylü kurnazlığı hep; işini yapma, sonra suçunu belediye at. Halkı da belediyelere karşı kışkırt.
Adalet kelimesinin ne kadar değerli olduğu, en adaletsiz zamanlarda ortaya çıkar, desem çok mu bilmiş bilmiş konuşmuş olurum? Yani, kişisel veya sistemsel bir suç mahallinin analizini bize sunan veriler karşımıza koku olarak bile geliyorsa artık, adalet kelimesinin ne kadar önemli olduğunu anlamamakta ne kadar ısrar edeceğiz?
Adalet, nefese benzetilebilir. Ne kadar temiz olursa biz de o kadar sağlıklı oluruz. Ben, karantina zamanları maskeye her zaman karşı oldum; çevremdeki o kadar akılsız insana rağmen. Çünkü insan nefesi tam olarak kesilmese de, nefes-oksijen miktarı azaldığında organ sistemimiz de zayıflamaya başlar. Zaten vurulan aşılarda bağışıklık sistemini çökerten bir sürü şey olduğu ortaya da çıkınca; ikisi birleşince; yani nefes azlığı ve aşı etken maddeleri, ölümler de artmaya başladı. Daha da artacak. Bilhassa kalp rahatsızlıkları istatistiklerine baktığımızda, veriler kuşlar misali uçuşa geçti.
Neyse. Yani, adalet önemli bir kelimedir demek istiyorum. Narin Adalet. Yazının başlığı bu. Adalet kelimesinin önüne istemsiz de olsa bir sıfat ekliyorsam, adalet zayıflamış demektir. Aslında mantıksız bir söz; Narin Adalet. Çünkü, adalet dediğimizde herkesteki etkisi benzer veya denk olmalıydı. Yarım adalet de olmaz. Türkçe kurallarına bakacak olursak. Yarım elma olur, yarım adalet olmaz. Böyle bir ifade kullanabilirsiniz, ama kendi sesini dinleyebilen bir kalp için “Narin Adalet” insanı rahatsız eder. Adalet kelimenin önüne konabilecek sıfatları çoğaltıyorsak, o adalet biraz azalmıştır, veya çok azalmıştır.
Fakat insan yine de Narin bir adalet arıyor. Yani, öyle narin olmalı ki, Azınlık Raporu filmindeki kahinlerdeki gibi, veya 300 Spartalı filmindeki kahinlerdeki gibi hassasiyetleri/duyarlılıkları yüksek kalplerde ortaya çıkan bir şey olmalı adalet. Devlet nedir? diye sorduğumuzda, işte, demin dediğimiz şeyi her kalbe tesis etmek için çaba sarf eden bir yapı-dır dememiz gerekir. Devletin mantıksal yapısı ayrı. Devlet-adalet algısının bozulmasına sebep olan her düşünce anlık olarak, kahin duyarlılığı ile yok edilmelidir. Saf bir adalet sağlayabilecek miyiz? sorusu bu noktada sorulabilir. Amacımız mükemmel olmak değil, çaba sarf etmektir. Yani, hedefimiz aynı zamanda araç-ımız olmalıdır, hedefimiz olmalıdır.
Bu kavramsal demeleri yakın bir yana bırakıp mikro verilere bakalım…
Ensarioğlu diye bir vekil var. Yani diyor ki bu adam, olayı ta başından beridir biliyorum-biliyoruz.
Narin‘in cesedini bir çuvala koyup dere yatağına gömen kişi de hemen hemen ta başından beridir, biliyor her şeyi. Hele ki Narin’in amcası; o, en en başından beri biliyor… Diğerlerini şimdilik geçiyorum.
Aslında biz de biliyoruz pek çok şeyi. En önemli olan şeyi de biliyoruz; bir kız çocuğunun bir küçükbaş hayvandan daha değersiz olduğunu. Siz bakmayın, o şaşalı düğünlerde kız kısmına kilo kilo altın takıldığına, milyonlarca lira takıldığına. O işler başka işler. Kısacası; kız çocuğunun değeri yoktur. En son cenazede bir kez daha pekiştirdiler bu değersizlik vurgusunu. Tabutun üzerine gelinlik koymuşlar. Hani, burada şu yazarlık edebini medebini bir yana bırakıp, diyesim geliyor ki; lan oğlum, sizin her şeyiniz yalan dolan!
Narin aramaları devam ederken, Adalet bakanı da çıkıp şeyle övünüyor… neydi o… ha hatırladım! Ankara‘ya dünyanın en büyük adalet sarayını yaptırıyorlarmış… Sayın Bakan‘a şunu iletin; yaptırsın. Fakat o adalet sarayının içine kahinler koysun. Saf kalpli kahinler. Yoksa, o adalet sarayı çimento sarayı olur. Bir şey değişmez bilakis daha kötü olur.
…
Narin kelimesi ne kadar güzel bir kelime. Hatta ben bir yazımda kumrularla ilgili bir paragrafımda narin kumrulardan bahsetmiştim. Narin kumrular, narin gölgeler… Bu kelimeyi de yaraladınız.