Söylentiye yenisi ekleniyordu. Sonuçta evinin önünden kayıplara karışmıştı.
Bir haftadır, aranmadık yer kalmamış, izine dahi rastlanmamıştı. Ece’nin üç yaşındaydı. Annesi parmak kadar, diyordu. Yer yarılsa da içerisine girse ancaydı. Nereye gidebilirdi. Mahalleden dışarıya çıktığını gören olmamıştı.
Çalı kuşu gibi ağaç dallarının altına girip uyumuş kalmıştır desek, bugün beşinci gün bitti. Ne yer ne içer. Uyku, o kadarlık olmaz ki, deniyordu.
Amcası, tavan arasına bakın gider girer. Bir daha çıkamaz, dedi. Merdivenlerin altına bile baktılar. Ece diye bağıran, Ece’m diye ağıt yakan, acı bir sessizlik hükmünü sürdürüyordu.
Mahallede ilk defa, böyle bir olay yaşanıyordu. Kaçırma olsa biri görürdü. Yine bahçeye gitti ve geri gelmedi, diyenler ağırlıktaydı.
Baba, geniş alanlara yayılmayı teklif etti. Kuş, yavrusunu elli metre uzakta ağacın dibinde bulmuştu, dedi. Bahçeden dere yatağına kadar her yer aranmaya başlandı.
Aile, heyecanlı ve bir o kadar üzüntülüydü. Ne diyeceğini bilemiyorlardı. Çehreler sararmış, gözler solmuştu. Kısa sürede, babanın saçları beyazlamaya ve de dökülmeye başladı. Mahalleliyle birlikte vadiye indiler. Üç koldan vadiyi tarıyorlardı.
Irmak boyu, önce gözeye doğru çıktılar. Sonra deryaya döneriz, dediler. Ece’nin sevdiği isimleri, sesleniyorlardı. Öncelikle su ve elma, diyorlardı.
Karşı keçeden aşağıya aramaya başladılar. Epeyce aşağıya indiler ve tekrar karşıya geçip aramayı sıklaştırdılar.
Babası seslendi ve bir dakika susun, bir inilti, dedi. Sonuçta iniltiye yaklaştılar. Dalları kaldırıp Ece’yi yarı baygın olarak buldular. Önce ismiyle seslendiler. Gözlerini araladı. Dereden su getirip ellerini ve yüzünü sildiler. Çocuk kendine gelir gibi oldu. Kucaklarına alıp eve çıktılar.
Annesi su içirdi ve bir şeyler yedirmeye çalıştı. Hazırlayıp doktora götürdüler.
Doktor bir haftadır, aç ve susuz durmamıştır. Sevdiği meyve ağaçların dibinde oturmuş, meyve yemiş ve uyumuştur. Suyun sesine de gitmiş olabilir. Çocuk sesi rüya gibi algılar ve ona doğru yürür, dedi.
Babası, derenin durusu olan adı, bundan sonra kızımın da adı olsun, dedi.
“Durusu” dere yatağına belki de üç dört günde inmiştir, dediler.
Annesine yapışıp ayrılmayan Durusu doktorun ilaçlarını da kullanıyordu. Anne çocuğumu gözümün önünden ayırmayacağım, diyordu.
Doktor, Durusu, “evden ayrılırken, bana haber verir misin?” Dedi.
Hasan TANRIVERDİ