Sevgili okurlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde yer alan köpekler konusu, bende insanım diyen her kesi ilgilendirmektedir. Çünkü insanlar köpekleri evcilleştirdiklerinde, önce kendilerini, sonrada evini ve de edindikleri hayvanlarını korusun diye önem vermişlerdir. Hele hele köylülük yerlerde bu durum daha da önem kazanmaktadır. Asırladır bu durum böyle devam edip gitmiştir. Ne zamanki köylüler şehirlere taşıtıldı, o zaman işin rengi değişmeye başladı. Yani köylerde kalanlar azaldı. Köylü köyünden gidince, koyun ve sığırlar yok edildi. Böylece köpeklerinde görevi sona ermiş oldu. Yaşamını sürdüren köpeklerde insanlar gibi yiyecek bulmak maksadıyla, insanların peşi sıra şehirlere inmeye başladılar. Kimileri kendilerine dost edinmek için evine köpek almaya başladı. Kimileri de almış oldukları köpeği sokağa salmış oldu. Tabi ki bazı köpekler yaşadıkları şehirlere uyum sağlamayınca hırçınlaştılar. Hırçınlaşma sonucunda köpekler hadisesi gündeme şap diye oturmuş oldu.
Sevgili okurlarım, bilmemiz gerekir ki Osmanlı döneminde köpeklerin beslenmesi ile ilgilenen Mancacılar vardı. İnsanlar Mancacılara para vererek köpeklerin beslenmesini sağlıyorlardı. Dahası köpeklerin sağlıklı beslenmeleri için görevlendirilen kasaplar da vardı. Hatta devrin Padişahı köpeklerin korunması hakkında fetvalar yayınlatmıştır. Aynı zamanda Padişahın kuşçubaşı da vardı. Her evde kuş olduğu gibi, çoban köpekleri de vardı. Bu köpekleri çağırmak için onlara ad koymuşlardı. Günümüzde bile köpekler, Karabaş, Çomar, Cesur, Kömür, Duman, Aslan vs. gibi adlarla çağırılmaktadırlar. Bakın hayvanlar değip geçmeyin, kargalar zekâlarıyla, baykuşlar bilgelikleriyle, kaplumbağalar uzun ömürleriyle dikkat çekerler. Bunlarla ilgili yazılmış kitaplar vardır. Öyle ki aileden biri olan bu kuşlar ve köpekler, fotoğraf albümlerine bile girmiştir. Köpek seven çocukların yanı başlarında mutlaka bir köpekle çekilmiş resimler bile vardır. Bazı filmlerin başkarakteri olan köpekleri hiç unutmadık. Şimdi ise hiçbir ayırım gözetilmeden, bu canlılar itilip kakılmaktadır. Hatta öldürülmesi için otanazi uygulansın denilmektedir.
Sevgili okurlarım, geçen gün gazete manşetinde karga tulumba kamyonlara tıkılan köpekleri gördüm. Bu durum 2024 yılında insanlığın ulaştığı son utanç noktası olmuştur! Oysaki bütün dinlerler de bile, “canlıları sebepsiz yere öldürmeyin” denilmektedir. Bir canlıyı haksız yere öldürmek demek, bütün insanlığı öldürmek gibidir. Dağlar, ağaçlar ve hayvanlar hepsi insanlığın yararı için mevcuttur.
Sevgili okurlarım, yapmış olduğum bir araştırmada 1879 yılında 80.000 köpek Sivri Adaya götürülmüş ve açlığa mahkûm edilmişlerdir. Bu köpekler birbirini yiyerek ölmüştürler. Feryatları bütün İstanbul’dan duyulmuştur. Bu olay nedeniyle bu adanın adı, Hayırsız Ada olarak tarihe geçer. Bu olaydan yedi sekiz ay sonra büyük İstanbul yangınında 5000 ev yanarak kül olmuştur. İnsanlar köpeklerin ahı tuttu, diye de düşünmüşlerdir. Bakın, Ortadoğu’nun ateş çemberi içinde olduğu, etrafımızın savaşlarla kuşatıldığı, Hava sıcaklığının bunalttığı bu günlerde, umarım ki tekrar Hayırsız Ada olayını yaşamayız.
Mürsel ADIGÜZEL
Halk Şairi ve Yazar