Gün/aydın dostlarım…
Yaşamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Bu gün Masalımızın Kahramanı ____
___HAYAT___
Gün başladı işte bize, hayat ne kadar güzel___________ tüm kötülüklere ve kötülere, çelik çomak oynayıp camı kırdıktan sonra gelip yüzünüze gülenlere rağmen ne kadar güzel yaşamak!!!…
Ve her gün eski bir dostu yeni yüzüyle görmek, yeni bir şey öğrenmek!!!…
Ve o “Hayat”, bir ırmağın üstündeki sal gibidir, akar gider suyun üstünde, hiç durmaz…
Durmak isteseniz de duramazsınız…
Durmamalısınız ayrıca…
Çalılara da takılma lüksünüz yoktur hiçbir zaman!..
Tutunmak isterseniz şayet kıyıya, bu hayattan tasfiye anlamındadır.
Ol neden dolayı, o hiç durmadan akan suyun üstünde olmalıdır insan…
Ve benim hayatım ırmağın üstünde akıp gitmiş.
Çalılara takılmadığımı sanıyordum ama takılıyormuşum farkına vardığımda.
Artık kıyıya tutunmak istiyorum, çünkü her takılışımda çalılar bir yerimi acıtıyor, benden bir şeyler koparıp alıyor…
Evet ne gün kıyıya tutunacağım bilmiyorum ama kısa sürede gerçekleşir umarım…
Çünkü acıların çocuğunu oynamak istemiyorum bu dünya denen tiyatro sahnesinde…
Acılar bana, sevinçler batan gemiden kaçanlara olsun…
Yarın son günün deseler, üzülüp ağlamak mı, yoksa ömür denilen gölge oyununa gülmek mi gerekir, işte sorun burada? Bu sorunun cevabını bilemediğim için, gülmek ve ağlama arasında kalmak daha zor diyorum…
Söylediklerimden çok sustuklarımda saklıyım… ve gizlediklerimde gizliyim… beni anlamak için konuştuklarımdan çok, sustuklarıma kulak verin… aklım sukütu sever benim.. Çünkü çok ağır ödeştik biz hayatla…
Ben sonu olmayan çok yollardan geçtim…
Üç noktalar koymaz bana…
Doğru zamanlarda yanlış insanlara, yanlış zamanlarda doğru insanlara mahkûm oldu bu yürek… Belki doğruyu görmeye yetmedi gözlerim. Belki de yanlışı silmeye yüreğim…
“Sabır; kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktır…” Demiş Şeyh Edebali.
Ama konumuz buda değil…
Yanlış anlamayın hemen, gece değil, gündüzüm.
Duvarları taştan bir odada, sakinim.
Sivrisinek yok, çünkü tel var. Beyaz çarşaflar serili altımda. Pikem var. Mevsim yaz.
Deniz tuzu var saçımda. Uzun uykularım, kumlu kitaplarım ve saçlarım var.
Akşamüstü uykum bile olur istesem…
Asla kimsesiz değilim. Beni merak edenler var.
Yüzümün gülmesini isteyenler… Yüzüm gülmezse, gülmeyenler bile olur istesem.
Ama istemem. Herkesin, kendi dünyasına taşınmasını istiyorum şimdi.
Herkesin orada kalmasını istiyorum hep. Bu konuda tez vakit bir kanun çıksın.
Gelelim; başınızı ağrıttığım, değerli zamanınızı çaldığım bunca girizgâhtan sonra anlatmaya/ anlamaya çalıştığımız______
____HAYAT; denen konuya:
Hayat zor olduğunda gerçekten zor oluyor!.. Üstelik hayatın ne zaman bir zorluk çıkaracağı hiç belli olmuyor…
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir. Kendin için neler hissettiğindir. Güven, mutluluk ve şefkattir. Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır. Hayat; kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
Neler söylediğin ve ne demek istediğindir, söylediklerinin arkasında durmandır. İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini, olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi; hayatını, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir. İşte hayat, bu seçimlerden ibarettir.
Çünkü hayat geçip gidiyor…
Yıllar nasılda hızlı geçip gidiyor kapılmışız geçim derdine farkında bile degiliz belki;ama hayat bizi kuru yaprak misali oradan oraya sürüklüyor.Kimi zaman mutlu, kimi zaman hüzün dolu.
Bazende içimizdeki umutla belki bir gün karnlık gri bulutların ardında kalan güneşin çıkmasını bekliyoruz. Kimbilir, belki o yüregimizdeki özlemler biter gri bulutlar gider hayatımızdan masmavi gökyüzü ve güneş dogar.
Hayatımızda o kadar çok olumsuzluklar olmasına ragmen yaşamayı ögrenmiş her zorluga ragmen içimizdeki o umut ışıgı içimizden hiç kaybolmamıştır.Hüzünlerimiz,üzüntülerimiz olsada bir gün o hüzünlerimizin yerini mutlaka mutluluk alır diye bekliyor ve umut ediyoruz.
Hayat o kadar acımasız ki yarın ne olacagını bilmeden yaşmaya devam ediyoruz yada çalışıyoruz.Bir ertesi gün bizi neyin beklediğini, bilmediğimiz halde yinede dostlukları zedeliyoruz, birbirimizin kalbini kırıyor, üzüyoruz.O kadar küçük şeyler için bir birimizi kırıyoruz ki….
Keşke dostluklarda,arkadaşlıklarda,ilişkilerimizde düşünerek bir birimizi yaralamadan yaşamayı ögrensek. Oldu ya kırdığımız insanı bir daha görme şansımız olmadı. Hiç düşündünüz mü? bir özür bile dilemeye zamanımızın olmayabileceğini.
Özür dilesek bile neye yarar hata yaptıktan sonra.
Hayatın tüm zorluklarına rağmen yüreğinizdeki sevgi ve umut hiç bitmesin.Çünkü yüregimizdeki sevgi ve umudu yitirdigimizde hayat bizim için bitmiş olur..Hayat her olumsuzluguna ragmen bugün yine çok güzelsin diyenlerden olun ve her güne mutlu başlayın…
Bir sabah uyanıp hayatın tüm şartları değişmiş olarak bulmak mümkün. Bu kadar hızlı bir değişim olmasa bile öyle zamanlar oluyor ki her zaman kolaylıkla yerine getirilen sorumluluklar koca bir dağ gibi görünebiliyor.
Aklınızdan çıkmasın, “Yaşam” dediğiniz o yalan dünya, akan bir nehirdir.
Ve insan, o nehrin üzerindedir…
Kimi iyi yapılmış botta, kimi derme çatma sallarda… Ama herkes su üstünde…
“Suyun” akış debisiyle insanlar gider…
Ve bu muazzam akışta, kimi zaman bir şelaleden, kimi zaman kayalıklardan düşer o bot…
Nehir genişlediğinde sakin bir hayat, daraldığında azgın sularla boğuşur insan!
Irmağın hiç olmadık yerinde duran olmadık bir kayaya da “GÜM” diye çarpabilirsiniz!
En kötüsü sırtı görünmeyen kayadır, perişan eder saldakileri…
Bu eğri büğrü akan zor ırmak yollarında size karşı kurulmuş birçok tuzaklar vardır!..
Korkmayacaksınız ve yılmayacaksınız!.. hayat yolunda suda giderken, dümeni sağlam tutacaksın, rotanı iyi seçecek ve bilerek gideceksin…
Aklınızdan çıkmasın, bu nehir asla ama asla adil değildir! Haksızlıklarla doludur unutmayın!..
Hiç kimse ama hiç kimse bu ırmağın sonundaki engin ve uçsuz bucaksız denize ulaşamaz. İnanın ulaşamaz, çünkü hayat sonsuz, sen yolcu o hayat salında, sırası gelen kıyaya vurur…
O sal var ya o sal!.. Hep yoluna devam eder!..
Misal, nefes almayanlar kıyıya vurmuş demektir…
Mademki nefes almaya devam ediyorsunuz, ayağa kalkacaksınız o zaman!..
Hayatın ta kendisi olan zaman da böyle akar çünkü…
Bir kez kıyıya vurdunuz mu, hayat oyununda sınıfta kalmışsınız demektir!
Bu yüzden her gün bir gemi kaldıracaksınız kalbinizdeki umut limanından…
Her yeni bir gün, eskisinden daha iyi başlayacaksın güne… Gidebildiğince… ama sevgi yüklü gideceksin…
Unutmayın, aynı suda iki kere yıkanamazsınız!..
Doğanın acımasız ve değişmez diyalektiğidir bu!..
Ne olursa olsun “Hayata” yeniden dönün! Yeniden başlayın her sabah. Ama bir şeye karar verin kalp kırmayın üç günlük dünyada…
Bir ağaç bir ormanın başlangıcı olabilir. Bir kuş, baharın müjdecisi olabilir. Bir gülümseme bir dostluğu başlatabilir. Bir tokalaşma moralinizi yükseltebilir. Bir tatlı tebessüm senin olduğu kadar karşındakinin de gününü sevgiyle doldurabilir.
İnsan Olabilmek Derin Mesele!.. Bu meseleyi çözüp uyanmışsınızdır umarım sabaha… Çünkü bu meseleyi çözemeden başka mekanlarda uyananlar var şu anda. Sözüm onlara…
Kahve gibi olmalı insan. Kahve gibi dostları! Bir de onlar az olur ama damaktaki tatları hiç unutulmaz…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel…
Hadi şimdi dostlar bu söz üzerine; hadi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’
Yeni günün sizler için umut dolu, sevgi dolu geçmesini diliyorum..
.
Yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut eksik olmasın, Perşembe gününüz aydın mutluluğunuz daim, neşeniz bol, sağlığınız yerinde olsun.
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#